Gerginlikten titreyen ellerini kot pantolonuna sürterek silmeyi denedi. Kafenin dışında, geçen gün beraber oturdukları bankın yanında ayakta dikiliyordu Jungkook. Gözleri caddenin her bir yanını izliyor, Jimin'i arıyordu. Kabullenmişti, artık saklamak istemiyordu kendini. Zaten bu en başından beri saçmaydı. Kim ne zaman tam anlamıyla kendisi olabilmiştiki Jungkook kimliğini gizlediğinde tam anlamıyla kendisi olabileceğini düşünmüştü?
Bileğinde bu sabah Jimin'in, çalıştığı yere kargoladığı işlemeli bileklik vardı. Uygulamanın verdiği görevi yerine getirmek için olsa bile Jungkook çok özel hissetmişti. Ve hemen yanında, bankın üstünde kendisinin Jimin'e ilk elden vereceği bir hediye kutusu duruyordu.
Saniyeler geçmek bilmezken Jungkook gecenin soğuğuna nefesini sertçe bıraktı. Buhar olup havaya karışan nefesinin arkasında bıraktığı silik dumanı izlerken bakışları gökyüzünü buldu. Hemen ardından sadece kendisinin bulunduğu sokakta başka adım sesleri duydu. Gözlerini sertçe yumdu, sanki o görmezse kimse onu göremeyecekmiş gibi. Fakat bu kandırmaca uzun sürmedi. Ensesinde hissettiği yumuşak nefes gerginlikle kaldırdığı omuzlarını geri indirmesini sebep oldu. Sonra bir kez bile düşünmeden gözlerini açıp arkasındaki bedene döndü.
"Jungkook?"
Saniyeler süren sessiz bakışmayı bölen ses Jimin'in sesiydi.
"Jimin, buradasın?"
Sorudan çok kendisini inandırma çabasıydı bu cümle ama ikiside aldırmadı. Jimin'in bakışları normaldi. Olabileceğinin en normaliydi ve Jungkook yanılmış olabilme ihtimalini düşündü bir an. Ama ne olursa olsun, isterse yanılıyor olsun bu gece sırrı açığa çıkacaktı. O yüzden bir önemi yoktu.
"Mesajlaşırken her şey daha kolay, öyle değil mi?"
Konuştuktan sonra burukça gülümseyip bakışlarını Jungkook'un üzerinden çekti kısa boylu olan. Sonra yanlarında dikildikleri bankın boş olan kısmına oturdu. Jungkook yutkunup arkasını döndü ve hediye kutusunu kucağına koyarak Jimin'in yanına oturdu.
"Her şeyi konuşacağız ama lütfen önce cevap ver bana."
Bakışlarını Jimin'e çevirdi kırgınca. Neye kırgın olduğunu bile bilmiyordu. Kırgın olması gereken kendisimiydi?
"Nasıl öğrendin?"
Jimin bakışlarını önünden çekip Jungkook'un bileğindeki kendi hediye ettiği bilekliğe baktı.
"Hissettim."
Jungkook hiç hali olmasa bile Jimin'in bu dediğine seslice güldü.
"Nasıl? His canavarı mısın sen yoksa?"
Yaramaz bir çocuğun ses tonu ile sorduğu soru Jimin'in de gülümsemesini sağlamıştı. Kısmen doğruydu, Jungkook yaramazlık yapmıştı ve Jimin onu affetmek için buradaydı.
"Sana, senden, yani Jungkook'tan ilk bahsettiğimde o olduğunu bilmiyordum. Sende bilmiyordun."
Soru sormasa bile yüzünü çevirip kendisini dinleyen uzun boylu gence baktığında bir baş onayı aldı. Rüzgarla beraber hareket eden kafası yüzünden sallanan kahverengi dalgalı tutamlar gözüne çarpsa bile kendini konularına odaklayıp bakışlarını hızlıca Jungkook'tan çekti.
"Şarkı söyledikten sonra benim yanıma geldiğin an, ilk konuştuğumuz zaman sana karşı içimde çok önceden beliren hisler gizlendikleri yerden çıktılar. Bir kafede şarkı söyleyen ismini bilmediğim bir adama düşmüştüm anlayacağın."
Derin bir nefes aldı. Şu dakikadan sonra bir daha hiç Jungkook'un yüzüne bakamayacağını biliyordu. Yine de durmadı.
"Sen fazla sen gibiydin. Çok tanıdık hissettiryordun ve bana bir tanıdıkmışım gibi yaklaşıyordun. Yine de Gguk olduğunu düşünmemiştim. Sonra o gün, bu bankta konuştuğumuzda hislerim çok daha fazla gelmeye başladı bana. Sana kapılmıştım evet ama bu sefer bu kapandan kaçmak istemiyordum, aksine seni de kendimle beraber hapsetmek istedim o kapana."
Derin bir nefes aldı. Jungkook'un dolan gözlerini ona bakmadığı için fark etmemişti fakat sessiz iç çekişlerini duyduğunda hızlıca ona döndürdü bedenini. Bankta iyice ona doğru yaklaştı. Eli ona dokunmak için havaya kalktı. İstediği, hayalini kurduğu şey onu omuzlarından kavrayıp sıkıca kendi göğsüne yaslamak ve buz gibi havaya inat içini sıcacık yapmaktı. Ama eli ona dokunamadı.
"Diğer yandan Gguk kafamı çok fazla karıştırıyordu. Aşk ve şefkati birbirine karıştırmıştım. Bu benim en büyük hatamdı."
Jungkook'un gözleri parlak damlaların arkasında korkuyla ışıldadı. Jimin işrat parmağındaki yüzükle gergince oynarken gittikçe kısılan sesi ile anlatmaya devam etti.
"Gguk yalnızdı, ilgiye ihtiyacı vardı. Birilerinin onu dinlediğini ve anladığını hissetmeye muhtaçtı. Gguk'a hiç acımadım ama ona her zaman büyük bir şefkat besledim. Kollarımın arasına alıp her şeyin geçeceğini söylemek..."
Gülümseyip gözlerini yumdu. Tam o anda arkalarındaki kafeden müzik sesi gelmeye başlamıştı. Beraberinde müşterilerin alkış ve ıslık sesleri orkestraya eşlik ederken Jimin birbirlerini daha iyi duyabilmek bahanesi ile Jungkook'a daha çok yaklaştı. Artık dizleri birbirine değiyor, Jungkook'un titreyen bedenini kendi bedeninde hissediyordu.
"Sonra ben senin her iki kişiliğinle de çok yakınlaştım"
Jungkook gülmek ve ağlamak arasındaki bir yüz ifadesi ile Jimin'e dönüp baktığında onunda kurduğu cümleye buruşturduğu yüzünü gördü. Hafifçe gülüp ellerini iki yanından banka yaslayıp omuzlarını kendine çekti ve hülyalı bakışlarla Jimin'i dinlemeye devam etti.
"Seninle bu bankta ikinci kez oturduğumuzda o olma ihtimalini düşündüm. Bana attığın fotoğraflardaki benzerlikleriniz tesadüf olamayacak kadar benzerdi. Üstelik, hadi ama Kook, benimle sesli konuşma yaptın. Aptal olduğumu falan mı sanıyorsun?"
Jungkook omuz silkti. O gün hiçbir şey umrunda değildi, varsındı anlasındı kim olduğunu. İstediği tek şey Jimin'in ilgisiydi o an.
"Sesin ezberimde benim. Hiç konuşmasan ben hayalimde duyarım."
"Bir insanda önce sesine aşık olacağını söylemiştin."
Jimin Jungkook'un bunu hatırlıyor olmasına şaşırdı. Kendisiyle ilgili küçük detayları aklında tuttuğu gerçeği içini sıcacık etti.
"Güzel bir tesadüf."
Jungkook kıkırdayıp başını salladı alayla.
"Evet elbette."
"Sonrasında herhangi bir kanıta ihtiyaç duymadım o kişinin sen olduğunu anlamak için. Sesini duymak yetmişti ama yinede bana senin söylemeni bekledim. Sense hâlâ gizli kalmakta ısrarcıydın."
Jungkook kaşlarını çattı.
"Gizlediğim tek şey ismim ve yüzümdü. Hakkımdaki her şeyi, en gereksiz şeyleri bile biliyorsun Jimin. Ben bile kendim hakkında bilmediğim birçok şeyi seninle sohbet ederken öğrendim."
Jimin hafifçe burnunu çekti. Bakışlarını kucağına indirip bir süre sessiz kaldı. Onun konuşmayacağını anladığında Jungkook sözü aldı.
"Senden önce aşık olacağıma söz vermiştin ama sen benden önce aşık oldun Jimin."
Jimin duruşunu hiç bozmayıp derinden gelen sesi ile konuştu.
"Sen aşık mısın ki?"
Jungkook genişçe gülümsedi. Verecek bir cevabı varsa bile vermek istemedi. Bunun yerine o an ne hissediyorsa onu söyledi.
"Seni çok seviyorum, tamam mı?"
Jimin göz bebeklerinin bile titrediğini hissetti. Boğazında yutkunmasını engelleyen bir yumru varlığını çok sert bir şekilde belli ederken kesik kesik gülümsemeye çalıştı. Başını aşağı yukarı sallayıp onayladı onu.
"Tamam, Jungkook."
*****
Bölüm SonuSonunda yeniden buradayız.. Nasılsınız?
Düz bölüm yazmak gittikçe zor gelmeye başladı, bu kurgu textten devam
Lunastelll🎑⭐
21.06.2023
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hell İn Heaven ~{Jikook}~ Text
FanficArzuların ve tutkuların konuşulduğu uygulamada Park Jimin, Jeon Jungkook ile eşleşmişti. !Texting-düz yazı karışıktır.! °Jikook °Texting #jikook 21 #uygulama 3 #sohbet 16 Lunastelll🎑⭐