Çalan kapının zil sesini duyduğunda elleriyle tişörtünün eteklerini sıkıştırıp etrafı son kez kontrol etti. Mutfak çok dağınık gözükmüyordu, masada da eksik bir şey yoktu. Daha fazla oyalanmadan kapıya doğru ilerledi hızlı adımlarla. Sanki onu ilk kez görecekmiş gibi atan kalbinin üstüne elini koydu. Sonra derin bir nefes alıp kapıyı açtı. Jungkook, yüzündeki büyük utangaç gülümseme ile tam karşısında duruyordu şimdi.
Düşündü Jimin, bu hayatta kendisinden daha şanslı kaç insan vardı? İşte buradaydı, Jungkook onun için gelmişti. Kendisine böyle kocaman gülümsüyor ve sevgi dolu gözlerle bakıyordu. Jimin kadar şanslı kaç kişi daha vardı?
Yoktu. Ondan daha şanslı hiç kimse yoktu çünkü yeryüzündeki en mükemmel insana sahipti. Başkasının böyle bir güzelliğe sahip olması mümkün bile değildi.
"Beni içeri almayacak mısın?"
Jungkook'un sesiyle kendisine gelip kenara çekildi sakince.
"Büyüledin beni. Donup kaldım karşında."
Jungkook'un gülümsemesi aralarında duyulduğunda genç adam içeri girip kapıyı kapatmıştı bile. Kollarını iki yana açıp Jimin'e beklentiyle baktı. Sarışın olan onu fazla bekletmeyip kollarının arasına girdiğinde ona sıkıca sarılıp gözlerini yumdu. İşte, bu onu dünyanın en şanslı adamı yapıyordu.
"Çok özledim."
Jungkook kıkırdayıp Jimin'in belindeki elini sıkılaştırdı.
"Bende çok özledim."
Jimin vücudunu geri çekip Jungkook'un elini tutarak onu mutfağa sürükledi.
"Bizim için bir sürü şey hazırladım. Soğumadan yiyelim hadi."
Jungkook şefkatle gülümseyip sevgilisine eğildi. Tatlı dolgun yanağına küçük bir öpücük bırakıp beline kollarını sardı ve onu göğsüne yasladı.
"Teşekkür ederim, kendini yormadın değil mi?"
Jimin aldığı ilgiden son derece memnun bir şekilde gülümseyip parmak uçlarını hafifçe sevgilisinin vücudunda gezdirdi.
"Hayır, senin için bir şeyler yapmak istedim ve bu düşünce beni yorgunluktan oldukça uzak tuttu."
Jungkook kolları arasındaki adamın yumuşak saçlarına son kez kokulu bir öpücük bırakıp sofraya oturmalarını sağladı. Dopdolu tabakları hayatlarında yedikleri en güzel yemeklermişçesine silip süpürdüler.
"Her şey çok güzeldi balım, ellerine sağlık."
Jimin, kendisini kucağına çeken adamın teklifini reddetmeyip Jungkook'un bacaklarına sakince yerleşti. Onunla böyle olmayı uzun zamandır bekliyordu. Ve Jungkook'un böyle bir erkek arkadaş olduğunu da hiç düşünmemişti. O daha çok, kendisini geri çekip Jimin'den adım atmasını bekler sanıyordu fakat Jungkook kontrolü eline almıştı bile. Ve diğeri bundan kesinlikle çok memnundu.
"Seninle böyle olacaksak eğer her şeye değer."
Jungkook burukça gülümsedi.
"Hâlâ tam anlamıyla teslim olmuş sayılmam. Hâlâ çok büyük korkularım var fakat sana güveniyorum. Ve bu bütün korkularımı yenmem için en büyük silah."
Jimin başını sallayıp onu onayladı. Yüzünde gururlu bir gülümseme vardı. Eğilip ne olduklarını hâlâ bilmediği adamın keskin çene hattını öptü.
"Zamanımız var, seni hiçbir şey için zorlamıyorum. Beni sevmen, seni sevmem ve beraber olmamız yetiyor bana."
Jungkook gülümseyip sevgilisinin alnına dökülen saçları yumuşakça okşadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hell İn Heaven ~{Jikook}~ Text
FanfictionArzuların ve tutkuların konuşulduğu uygulamada Park Jimin, Jeon Jungkook ile eşleşmişti. !Texting-düz yazı karışıktır.! °Jikook °Texting #jikook 21 #uygulama 3 #sohbet 16 Lunastelll🎑⭐