Nineteenth

131 17 33
                                    

Elindeki iğneyi sakinleştirici vurduğu için hareket edemeyen hayvanın ensesine bastırıp içindeki sıvıyı enjekte etti. Öylece yatan kedinin sarı tüylerini okşayıp elindeki eldivenleri çıkarttı ve arkasında duran çöpe attı. Tekrar kediye döndüğünde başında tüylerini sakince okşayıp kediyi şefkatle izleyen adama baktı.

"Merak etme. Yaptığım iğne daha iyi hissetmesine sebep olacak."

Jimin bakışlarını Jungkook'a çevirip gülümsedi.

"Biliyorum. Bu yüzden sana geldim."

Jungkook gülümseyip kediyi kucağına alarak onlar için özel olarak konulmuş kutu şeklindeki cam kafeslerden birine koydu. Ellerini birbirine sakince çarpıp koca gülümsemesi ile diğerine baktı.

"Onun uyanmasını bahçede kahve içerken bekleyelim mi?"

Jimin başta heyecanlansa da sonradan heyecanı yavaşça soldu.

"İş yerindeyiz. Senin için sorun çıkmasını istemiyorum."

Jungkook kıkırdayıp Jimin'e yaklaştı. Koluna girip yan yana yürümelerini sağlayarak odadan dışarı çıktı.

"Mola her çalışanın hakkıdır, üstelik kedicik uyanana kadar başka bir işim yok. Rahat ol."

Jimin başını sallayıp ona uyum sağladı. Bu teklifi reddetmek istemiyordu zaten.

Kliniğin dışındaki kamelaya geçip birer sandalyeye yerleştiler karşılıklı bir şekilde. Ellerinde üstünde kliniğin ismimin yazılı olduğu kupalar vardı. Jungkook gözlerini bulundukları caddede gezdirdi. İşlek bir yerdeydiler bu yüzden gün içinde çok kalabalık oluyordu fakat Jungkook şikayetçi değildi. İnsanları izleyip hayatlarını tahmin etme oyunu oynardı kendi kendine bazen ve bu yapmaktan en çok zevk aldığı şeylerden biriydi.

Jimin onun huzurlu yüzünü izlerken iç çekti. O kadar çok sarıp sarmalamak istiyorduki büyük bedenini böyle zamanlarda elleri titriyor ayakları Jungkook'a gitmesi için vücudunda isyan çıkarıyordu. Ama yapamazdı. Alacağı tepkiyi bilmiyordu ve bunu öğrenmek için yeterince cesur değildi.

Yanlarından geçmek üzere olan bir kedi bir süre Jungkook'un dizlerinin etrafında dolandı. Sonra küçük bir sıçramayla beraber kucağına atlayıp küçük pati hareketleriyle genç adamın kucağında kendisine yer ayarladı. Jimin kıkırdayıp oturduğu sandalyeyi onlara yaklaştırdı ve sevdiği adamın kucağındaki kedinin tüylerini yavaşça okşamaya başladı.

"Onları resmen kendine çekiyorsun."

Jungkook büyülenmiş gözlerle kucağındaki kediyi seven adamın yan profilini izliyordu. Yüzleri arasında birkaç santim vardı sadece. Bir anda Jimin'in acı çığlığıyla beraber Jungkook kendine geldi. Kucağından kaçıp atlayan kediye şöyle bir bakıp işaret parmağını acıyla tutup gözlerini yummuş derin nefesler alan adamın omzuna elini koydu.

"Jimin, ne oldu sana?"

Jimin acıdan dolan gözlerine rağmen kıkırdadı.

"Küçük canavar elimi ısırdı."

Jungkook telaşla Jimin'in elini kendi elleri arasına aldı ve işaret parmağında gördüğü küçük ama derin yaraya baktı.

"Çok mu sert ısırdı?"

"Dişini etimin içinde hissettim."

Jungkook Jimin'in boştaki elini kendi eline kenetleyip ikisini kliniğe soktu. Az önce çıktıkları odaya girdi ve küçük dolaptan birkaç tane ilaç alıp dinlenme alanındaki koltuğa elini tutmaya devam ettiği adamla beraber oturdu.

Hell İn Heaven ~{Jikook}~ TextHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin