izler, bizi bir araya getirenler.

11 2 28
                                    

ne yazdigimi bilmeden yaziyorym bir seyler bakalim sonu nereye varacak. Medyadaki şarkı cok tatli dinleyin lutfen.

🪐🌠

Kederli ömrümün
kısa açan çiçeği
bahar işte
tekrar sana
çiçeklensin diye yüzüm
noktalanma,

çoğal!
değiş!
tekrar ol!
sebebim ol!
kederli ömrümde.


Birhan Keskin, bana göre aşkı ve ilişkileri ayrıca hayatı en güzel tanımlayan şairlerden birisiydi. Okurken bir diziyi izlermiş gibi hissettiriyor ve şiirdeki duyguları bire bir yaşatabiliyordu. Hem artık şiirlerde düşünecek birisi var benim için, Alkın. Neden nasıl bilmiyorum ama onu aklımdan asla çıkaramıyorum. Kafeden çıkarken biraz daha mı otursaydım diye ikilimde kalmam gülünçtü. Yemeğimi yerken bir şeyler izlemeden yapamam aslında ama bırak izlemeyi telefonuma dokunmadım bile, kaçamak bakışlarla Alkın'ı dikizledim. Evet kabul, biraz sapıkça ama kötü bir niyetle değildi ki.

Okuduğum kitabı kenara bırakıp gerindim. Tembellik güzel olduğu kadar pişmanlık verici bir şeydi, bir türlü aklımdan çıkmayan bir hafta sonraki vizeler için çalışmam gerektiği aklıma geldikçe rahatlık haram oluyordu.

Evde çalışmaktan hoşlanmadığım için notlarımı toparlayıp çantama yerleştirmeye başladım, kütüphaneye gidecektim. Hem belki gitmişken uzun zamandır aradığım kitabı bulabilirdim. Tarık Gürsel'in İzler kitabı. Kendime satın alırım diye okuyup kütüphaneye verdiğim ve ne satın almaya ne de okumaya bulamadığım o kitap. Öyle sıradışı bir harikalığı yoktu belki ama ben çok sevmiştim.

Üstüme hırka alıp dış kapıya doğru ilerlemeye başladım, Mart ayında havanın ne olacağı asla belli olmuyordu.

"Nereye Eldem, yine ibnelik yapmaya mı gidiyorsun yoksa?" Üvey babam olacak herifin alaylı sesiyle duraksadım. Cevap vermek bile istemiyordum, öyle bir iğrenme ve nefret içerisindeydim ki ona karşı. Lisedeki olaydan beridir annem ve bu adamın bana sürekli böyle davranmasına alışmıştım ama her seferinde sinirlenmekten kendimi alamıyordum.

"Aynen gelmek ister misin? Sen seversin böyle şeyleri." Yine ağzımı tutamadan cevap vermiştim, an be an yüzündeki öfkenin artışını seyrettim, gelecek şeyin farkındaydım.

"Sen kendini komik mi sanıyorsun piç, ben olmasam sana sahip çıkan olmayacaktı ne bu dik başlılığın?" Yine yapıyordu, yine bana babasız oluşumu hatırlatıp nankör olduğumdan bahsediyordu. "Yine ne yapıyorsun Eldem?" Annemin sesiyle ona doğru döndüm. Yine boş gözleriyle karşımdaydı. "Bir şey yaptığım yok, sorun çıkarıp duran sizsiniz. Aklınız kıt anlayamıyorsunuz bir türlü!"

Her gün her gün aynı şeydi, önceden korkardım ama artık dayanamıyordum. Bir anda yüzüm sağa doğru savruldu, sol yanağımda bir acı hissettim. "Terbiyesiz ahlaksız ibnenin tekisin sen! Bir de bizi mi suçluyorsun? Defol git gözüm görmesin seni!"

Tokat yemek umrumda değildi, iyi ki Ela şuan burada yoktu. Onun bu olaylara tanık olmasını istemiyordum. Annemin yüzüne bakıp kırık bir tebessüm bıraktım ve daha fazla oyalanmadan evden çıktım.

Alıştığımı söylesem bile her seferinde aynı kırgınlık ve siniri hissediyordum, gerçekten umursamamaya çalışsam bile bu olaylar artık beni çok bunaltıyordu. Düşünmemeye çalıştım çünkü sakinleşemiyordum, her seferinde o adam tarafından ezilirken annemin sessiz kalması çok zoruma gidiyordu. Durağa geldiğimde kulaklığımı taktım ve listemi oynattım. Oruç Aruoba'nın Uyu Artık şiiri beni o kadar çok etkilemişti ki, ona özel bir listem vardı. Oynatır oynatmaz i can feel your pain çalmaya başlayınca derince ofladım. Gerçekten böyle bir olayın üzerine bu şarkının denk gelmesi daha fazla acı çekmem için falandı sanırım. Birkaç dakikalık bekleyişin sonunda otobüs nihayet gelmişti, aklımı biraz olsun dağıtabilmiştim. Otobüsün de boş olmasıyla keyfim yerine gelmişti resmen. Böyle küçük şeylerle bile mutlu olabiliyordum...

ömür bey | bxb Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin