tretton

16 0 0
                                    




selamlar selamlar

bu sefer bir tık az textli bir bölüm yaptım

keyfini çıkartın :3



-

yaklaşık iki hafta sonra


"gel bir sarayıııım, aşkın olayıııım."

bir yandan şarkı mırıldanıyor, bir yandan ise yüz bakımımı yapıyordum. güne sabahın altısında kalkıp koşumu yaparak, ardından eve gelip aileme kahvaltı hazırlayarak başlamıştım. ya işte ben aklıma bir şeyi koyarsam yaparım. mis gibi de hayatımı yaşıyor, kafama bir şeyi takmıyorum.

tabii babam uzun bir süre ellerini beline koyup şaşkın ifadesiyle salatalık doğrayan beni izlemişti, fakat iki dakika sonra pes edip hazırladığım mükemmel sofrada kahvaltısını etmeye başlamıştı. o an uzunca bir iç çekip hastanedeki annemi düşünmüştüm. ameliyatı yaklaşıyordu ve nedense içimde garip bir huzursuzluk vardı. belki de gayet doğaldı, sonuçta her gün yakınlarımdan biri ameliyata girmiyordu. bir an önce fıtığından kurtulup, tekrar bizimle aynı sofrada yemek yemesini, ardından akşam birlikte otururken bize meyve soymasını dört gözle bekliyordum.

suratımdaki maskeyi soğuk suyla yıkadıktan sonra havluyla durulamış, ardından aklıma saatin gelmesiyle hızlı adımlarla odama gitmiştim. telefondan saati kontrol ettiğimde, yalnızca 20 dakikam kaldığını görünce bir an ölecek gibi hissettim, çünkü ilk ders kimyaydı ve hocamız hiç de cana yakın biri değildi. tabiri caizse her delikten giriyor insana.

yüz bakımıma zarar gelmesin de gömleğimi yavaşça giyerken, bir yandan ise çoraplarımı giymeye çalışıyordum.

"oğlum su faturasını gördün mü? bulamıyorum ya, bugündü onun son ödeme tarihi."

"en son mikrodalganın üzerinde vardı bir şeyler, oraya bak baba." bir yandan babama cevap verirken, bir yandan da pantolonumu giymiş, son olarak kravatımı düzeltiyordum.

bir de zaten minicik olan aynadan zar zor görünürken, kendimi şöyle bir süzüp, çantamı tek koluma attım ve ayakkabılarımı giyerken bir yandan da babamın rutin konuşmasına maruz kalmıştım.

"bak zaten her şey ateş pahalısı, biraz tutumlu ol da şu harçlığın sana haftasonuna kadar yetsin. valla yetişemiyorum bir şeye ya. hayret bir şey."

ayakkabılarımın bağcıklarını bağlarken babamı gelişigüzel onaylamış, "haydi selametle." diyip evden ayrılmıştım.

milattan kalma sarı bisikletime binerken, bir yandan da çantamdaki kulaklıklarımdaki bulmacayı çözmeye çalışıyordum. nasıl beceriyorsa şerefsiz darmadağın oluyor çantanın içinde.

sonunda ayırdıktan sonra, müziğimi açmış, yola koyulmuştum. sikti beni kimyacı ama hadi hayırlısı.

-

"haftaya gördüğümüz konu hakkında küçük bir test yapacağım, o yüzden hazırlıklı olun. görüşmek üzere arkadaşlar."

mini eteği ve ellesem patlayacak gömleğinin düğmeleriyle beraber o kulağımıza aşina olmuş topuklularının sesiyle sınıftan ayrılan kimyacıya bir süre baktıktan sonra önüme dönmüş, bu sefer de camdan dışarı bakmaya koyulmuştum.

herkes sınıfta ilk karı heyecanla bekliyordu, çünkü ilk karı kiminle izlersen, onunla birlikte olacaklarına inaniyorlardı aptallar. halbuki hiç de doğru değil, denedim ve olmadı. gerçi ben takip etmiştim, tam birlikte izlemek sayılmaz ama olsun. yine de saçma sapan batıl inançlar.

"jungkook, jungkook."

o tiz sesiyle başıma üşüşen hye jin'e karşı gözlerimi bir süre kapatmış, derin bir nefes alıp arkamı dönerek sahte bir gülümsemeyle cevap vermiştim.

"efendim hye jin, efendim?"

yüzüne takındığı aşırı itici aşırı yapmacık gülümsemesiyle arkamdaki masaya yaslanırken, saçını kulağının arkasına atıp gözlerini ruhuma kadar indirmişti resmen.

"ımm şey, biliyorsun, yakında ilk kar gelecek ve benim de izleyecek kimsem yok." şimdi ise aşırı itici aşırı yapmacık üzgün surat yapmaya çalışmıştı. tanrım sen beni neyle sınıyorsun?

"diyorum ki... beraber gitsek ya? yani çıkma teklifi gibi düşünme bunu, öyle arkadaşça. ne dersin?"

"hayı-" cevabım gayet de belliydi, direkt de yapıştıracaktım, ta ki salak beni parmağıyla durdurana kadar.

"dur, şşt. hemen cevap vermene gerek yok, zaten numaram sen de vardır sınıf grubundan. çarşambaya, ya da yok perşembeye kadar bekleyeceğim. rahat rahat düşün taşın."

yine yapmacık bir şekilde sırıttıktan sonra yanımdan ayrılarak tekrar arkadaşlarının yanına gittiğinde, bir süre kalakalmıştım. aklım sanki bana bir şeyler ima etmeye çalışıyordu ama bir türlü anlam getiremiyordum.

bilmiyorum, bilmiyorum. kafam allak bullak olmuştu resmen. bir yandan seokjin hyung'un dedikleri, bir yandan da şimdi bu kızın dedikleri çarpışıyordu beynimde. kafamı iki yana sallayarak düşüncelerimden arınmaya çalışmış, kitaplarımı toplayarak diğer dersin kitaplarını çıkartmıştım.

-

seok abi:
kııız
nabersin

aşık mal:
napayım şimdi son ders bitti çıkacam
sen nerdesin

seok abi:
valla bizde bahçede oturuyoruz yoongiyle

aşık mal:
AAAA
yoongi hyung ne zaman geldi
dur geliyorum şimdi

aşık mal çevrimdışı

seok abi:
aman
yoongiyi duyunca nasıl da kudurdu ben ne güne burdayım
yavaş gel coşma hemen
(iletildi)



-

okuduğunuz için teşekkürler <3

geçiş bölümü gibi bir şey oldu bu

14. bölümde görüşmek üzere :3

cancer | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin