tre

55 5 9
                                    



kaldığı yerden devam ediyor

iyi okumalarr





seok abi: LAN İKİ SAATTİR KAFENİN ÖNÜNDE NE YAPIYORSUN FERİZEKALI
OFFF ALLAHIM SEN YARDIM ET
(14.56)

seok abi: EOOOOW
JUNGKOOK
BAKSANA
(14.56)

aşık mal:
AYYY
TAMAM TAMAM ÇEVRİMİÇİ OLDUM TEKRAR
AYRICA KAFEYE Mİ GELDİN AMK

aşık mal çevrimdışı

seok abi:
altıncı reddedilişini merak ettim
çekirdek de getirdim de girişte kabul etmediler
bak yine sinirlendim
çekirdeğin ne zararı var
oturup yere mi çitleyeceğim
NEYSE AHA BAŞLADI
HADİ BAKALIM

seok abi çevrimdışı

yüzüme takındığım tatlı gülümsemeyle yanına gitmiş, 2 haftalık aranın ardından tekrar görüşebilmenin mutluluğuyla bir süre yüzüne bakmaktan alıkoyamamıştım kendimi. normalde kesin kaçırırdım gözlerimi, ama bu sefer o kadar özlemiştim ki iyice bi bakmak istiyordum.

"selam, çok beklettim mi?"

"yok. yok da, bilmem fark ettin mi ama iki masa arkamızda seok jin var."

lan nasıl fark etti diye şaşıracakken, cidden oraya baktığımda o kadar aptalca stalkladığını gördüm ki, bu dediğim şeyi tamamen geri almıştım. elinde matematik kitabıyla, ders çalışmaya gelmiş havası vermeye çalışırken, kalemini incelermiş gibi yapıp dakika başı buraya bakıyordu ve en büyük maldı.

"aa, hiç fark etmemişim." aynen hiç fark etmedin şu an. yine de bozmamak için devam etmiştim.

"ne olacak ki? oturalım biz boş ver onu."

"cidden."

"ya bir zararı olmaz oturalım biz."

"hayır, gerçekten rahatsız verici. daha fazla burada durmak istemiyorum."

"seok jin hyung gerçekten zararsızd-"

işte belki de tüm ama tüm hayatımı darma dağın edecek olan o cümle çıkmıştı öpmeye doymak istemediğim güzel dudaklarının arasından.

"o kadar sıkıyorsun ki adamı. istemiyorum jungkook, seni de arkadaşını da yakınımda istemiyorum yeter."

istemiyorum jungkook. o elini sertçe masaya vurup kalkmış, yüzüme bir süre bakmış, sonra ise çekip gitmişken, dedikleri kulaklarımda çınlamaya devam etmişti.

seni de, arkadaşını da yakınımda istemiyorum, yeter.

neredeyse tüm kafenin odağı bizim masamız olurken, seok jin hyung hızla yanıma gelmiş, yüzündeki acı dolu bakışla bakmıştı yüzüme. istemiyordum, istemiyordum böyle bakılmasını. kalbim hızla atarken dışardan gelen seslerin boğukluğu kulaklarımda çınlıyor, ben ise sadece duruyordum. ta ki seok hyung'un suratıma bi tane geçirmesiyle.

"ah! seok jin hyung!"

gerçi, sanırım gerçekten başka türlü de beni kendime getiremezdi ama acımıştı işte. küçük bir kıkırdama bırakıp bana sımsıkıca sarıldığında, ben de ona otomatik olarak sarmıştım kollarımı. bu gerçekten niye oluyordu gram fikrim yoktu ama, sarılır sarılmaz gözlerime yuva kurmuş gözyaşlarım birden salmışlardı kendilerini.

ve orada başlayan ağlamam, eve kadar sürmüş, evde ise durdurmaya çalışırken gelen hıçkırıkla yine ağlamıştım. seok jin hyung'un ise beni mutlu etmek için yapmadığı şey kalmamıştı.

dermişim. iki kap erişte yapıp birini benim önüme, diğerini ise kendisi alıp en sevdiği dizisini açmış, yanımda arada yorumlar yaparak heyecanlı heyecanlı izliyordu. bir süre sonra aklıma gelen şey ile hızlıca telefonumu cebimden çıkarttığım gibi taehyung ile olan konuşmamıza girmiştim.

engellemişti.




bittiii

umarım beğenmişsinizdir

cancer | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin