Yağız Toraman'dan..
''Ben geldim baba.'' dedim mezar taşına bakarak. Annem burada olduğumu duysa o da gelmek isterdi belki. Babamın mezarına bir kez bile gelmemişti. Bu benim gözüme çok ütopik geliyordu. Onca yaşanandan sonra annem babamın mezarının başından ayrılmaz gibi geliyordu aslında.
Bundan 20 yıl evvel annem babamdan vazgeçmiş. Benim varlığımdan habersizmiş. Babam sürekli yanında olmasına rağmen onu hiçbir zaman affedememiş. Baban, görüp görebileceğin en tatlı yalancıydı, der bana her zaman. Ona hala aşık mı bilmiyorum ama babamdan sonra da kimseyi almadı hayatına.
Annem, kalbinin kırıklığıyla, affedemeyişiyle yaşayamadı. Bir daha dönmemek üzere terk etti ve ölmesini bile diledi babamın. En azından Tunç dayımın bana anlattıkları bu yönde.
Annem karnında benden habersiz terk etmiş babamı. Onu affetmeyişiyle yaşayabileceğini sandığı o kısa sürede düşmüşüm rahmine. Bana tutunduğunu söyler durur Tunç dayım. Babamsa bana tutunamayan tarafta. Annem beni ona söyledikten sonra babam yine annemin yanında, yakınında durmaya çalışmış. Annem karşı koymamış.
Tunç dayım bununla ilgili de, ''Onların arasında bir ölüm mesafesi vardı ama bir santimden bile yakındırlar birbirlerine ama Gölge her şeyi öğrendikten sonra bir santim varken araya ölüm mesafesini koymuştu.'' der.
Babam annemin koyduğu bu mesafeye dayanamamış. Yüzlerce kez de özür dilemiş ama annem bir daha babamı hiç affetmemiş. Bir daha babamı istememiş.
''Annem de gelmek istedi.'' diyerek yalan söyledim babama. Bilmez miydi sanki annemi. ''Tamam istemedi.'' Aldığım çiçekleri mezarına ekerken konuştum.
''Ama annem de senden sonra yaşamadı baba, biliyorsun değil mi? Kendini seninle birlikte buraya gömmüş sanki. Beni çok seviyor, çok önemsiyor ve her zaman yanımda ama sanki gözlerinde sürekli bir hüzün var.'' Ektiğim çiçekleri suladım. ''Ona seni hatırlatıyorum çünkü kopyan gibiyim. Yine de annem beni senin olduğunun tam tersi yetiştirdi.'' Yutkundum. ''Hayatta olsan senden hesap sorardım. Annemi nasıl böylesine üzebilirsin diye ama sen kendi cezanı benim varlığımı bile umursamayarak kesmişsin zaten. Ben bu kadar mı önemsizdim baba? Annem senden vazgeçti diye sen bizden vazgeçmek zorunda mıydın?''
Babam gibi olmayacaktım hiçbir zaman. Ben annemin oğluydum. ''Dedem demeye utandığım o adam yüzünden soyadını bile taşıyamıyorum zaten. Neyse. İstemem. Ben annemin oğluyum.''
Hava bulutlanmaya başladığında, ''Gitmem gerek. Annem merak eder beni. Senin aksine.'' dedim ve ayrıldım mezarlıktan. Annem endişelenmeye başlamıştır bile düşünmeden edemedim.
Çok geçmeden eve vardığımda mutfaktan yükselen yemek kokusuyla gülümsedim. Aklını hep böyle meşgul ederdi.
''Yağız?''
Mutfağa girerek tezgahı toplayan anneme arkasından sarıldım. ''Benim annem.''
''Neredeydin sen?''
''Babama uğradım.''
Elindeki bardağı düşürdü. Kollarımın arasında kaskatı kesildi. ''Öyle mi? İyi etmişsin.''
''Anne, bana anlatman gerekmiyor mu sence de artık?''
''Neyi anneciğim?''
''Babamla seni.''
''Yemek yanacak.'' diyerek ayrıldı benden. Fırındaki yemeği kontrol ederken ısrar ettim, ''Anne?''
''Babanın varlığıyla savaştığım yetmedi yokluğuyla savaşmamı mı istiyorsun benden?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Git Başımdan | Texting
Teen FictionBuğra; Git başımdan ya. Bir de seninle mi uğraşacağım? 05*********: Egoya bak lan. Sen niye benimle uğraşasın oğlum? Ben uğraşacağım seninle. Buğra: Cidden bir sen eksiktin. 05*********: Eksiktim şimdi tamamlanmış oldun işte daha ne olsun? Yetişkin...