final

877 68 33
                                    

Mockingbird'ün yeni bölümüyle karşınızdayım.. son kez.

¤

Kafamı soğuk ahşaptan kaldırıp yanan gözlerimi dağınık odada gezdirdim. Yüzüme düşen saçları arkaya itip esnedim. Sırtımdaki ağrıyla yüzümü buruşturup oturduğum sandalyeden kalktım. Sırtımdaki ağrı ve hafif dönen başımla beraber mükemmel bir güne(!) uyanmış gibiydim. Bütün odaya saçılmış kumaş parçalarının üstüne basa basa çıktım çalışma odamdan. Koridoru yorgun argın yürürken Taehyung ellerini belime atıp arkamdan sarıldı. Kafasını omzumun üstünden uzatıp yanağımı öptüğünde kafasını elimle ittim.

'Yüzümü yıkamadım daha.'

'Ne güzel işte. Ben yıkarım.'

Esneyip dudağına vurduğumda gülüp beni banyoya doğru yürütmeye başladı. Gözlerimin etrafındaki çapaklardan  kurtulmak adına yüzümü yıkadım. Kapının pervazında dikilen Taehyung elindeki havluyu uzattı. Islak yüzümü silerken gözlerimdeki ağrının azalmaması bakışlarımı aynaya çevirirken gördüğüm yorgun yüz kaçıncı olduğunu bilmediğim uykusuz gecenin eseriydi. Esneyerek mutfağa girdiğimde hazır kahvaltıyı görünce gülümsedim. Bardağıma kahve doldururken üst kattan Taehyung ve Hera'nın sesi duyuldu. Bizim için bir aile klasiğine dönen tartışmalarına yanıma gelene dek devam ettiler.

'O çocuktan uzak dur diyorum Hera.'

'O çocuk ne ya! Onun bir adı var. Du-seok!'

Taehyung sabır dilercesine kafasını yukarı kaldırıp soluklandı.

'Bir daha adını ağzına alma o çocuğun.'

Baş parmağını kaldırıp onun boyuna yetişebilmek için sandalyenin üstüne çıkmış Hera'ya salladı.

'Bu son uyarım küçük hanım.'

Hera birkaç saniye duraksadı, gözleri Taehyung'un bütün suratında turladı. Taehyung zafer kutlaması yapmaya başlayamadan avazı çıktığı kadar bağırdı.

'Du-seok!'

Fırtına öncesi sessizlik bütün mutfağı sardı. Taehyung dudağını yaladı, kaşlarını havalandı. Hera'ya bu konuda fazla yükleniyordu. Taş devrinden kalma kıskançlığının yarattığı o muazzam kaos bu durumda isteyebileceğim en son şey olabilirdi. Tasarlayamadığım kıyafetler, üstünden bir yıl geçmiş olmasına rağmen adapte olmakta zorlandığım yeni yaşam bana yetiyordu. Her gün istisnasız kavga eden ve tek konuları Du-seok'dan ibaret baba - kız ikilisinin kaosu içimdekiyle bir araya gelince ortaya hiç hoş olmayan bir görüntü çıkarıyordu. Taehyung söylenmeye devam ederken konuşmalarını göz ardı edip mideme bir şeyler göndermekle uğraştım. Evde yankılanan zil sesi dinlemeyi bıraktığım bağırışmaları keserken Hera 'Dayım geldi!' diye bağırıp sandalyeden indi. Koşarak mutfaktan ayrıldığında hızla yanağımı öpüp merdivenlere koşan Taehyung'un ayak sesleri yavaş yavaş kayboldu.

Jungkook kucağındaki Hera'yla içeri girdiğinde daha fazla bir şey yiyemeyecek haldeydim. Tokanın bir arada tutmadığı dağınık saçlarım ve koyu göz altlarıma birkaç hafta gerekmiş olsa da  alışan Jungkook Hera'yı bırakıp karşıma oturdu.

'Ne diye kızını okula ben bırakmak zorundayım! Kocanın yolunun üstünde ve sen bütün gün evdesin! İki saat fazla yol kat ediyorum diyorum be kadın! İki saat!'

Beklemediğim ani çıkışa irkilirken Jungkook söyledikleri bittiğinde eski sakin yüz ifadesine geri dönüp kahvemden koca bir yudum içti.

'Ben bu halde evden çıkamam ve Taehyung o okula adımını atmayacak Jungkook. Bir ay bile kalmadı bitmesine seni üniversiteye bıraktığım günlere sayarsın.'

mockingbird, taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin