12. Bölüm: "çal."

1.2K 107 26
                                    

medyaya geberiyorum 🫶🏻

...

"Deniz, çıkıyorum ben." Kafamı telefonumdan kaldırıp bana seslenen Utku abime çevirdim. Tamam, anlamında başımı sallayıp yeniden telefonuma döndüğümde "Ya sen?" diye sordu.

"Nicolò çıkmadı daha. Bireysel çalışmaları devam ediyor ya onun hâlâ."

"Manitanın mesai bitmeden benimki bitmez diyorsun yani?" İmalı sesiyle gözlerimi devirdim. Nicolò sevgilim falan değildi, birbirimizi tanımaya çalışıyorduk sadece. Üstelik çıkmamamın sebebi de bu değildi.

"Hayır, işim bitmeden mesaim bitmez, diyorum."

"Onu bir 'iş' olarak görmenin fantezisini anlamasam da gidiyorum ben."

Suratımı asarak ona baktım, "Git tabii. Gidersin yani. Mauro antrenman bittikten sonra beş dakika fazladan durmuyor ki! Doğal olarak gidersin böyle vaktinde evine."

Sırıttı. "Aşk adam."

Kapıdan çıkıp gittiğinde instagramda dolanmaya devam ettim. Bugün üniversiteden arkadaşlarım bir araya gelmişlerdi. Beni de davet etmiştiler ama işimden dolayı gidememiştim. Şimdi de anca attıkları storyleri izliyordum.

"Deniz, geçiyoruz biz. Arkadaki sahadayız." Nicolò'nun bireysel antrenörü verdikleri yemek molasının bittiğinin haberini verdiğinde oturduğum koltuktan kalkıp uyuşuk adımlarla antrenmanın yapılacağı sahaya ilerledim.

Nicolò iyi bir çıkış yapmıştı. Hazırlık maçında attığı gol ayrı Kasımpaşa maçında attığı ilk resmi golü ayrı ses getirmiş, Galatasaray camiasını gururlandırmıştı.

"Bas, devam et, durma." İngilizce direktiflerle devam ederlerken benlik çok bir şey olmadığı için kenara oturup onları izlemeye başlamıştım.

Nicolò günlerdir bana bahsettiği gerçek kendisini tanıtmak için çabalıyordu. Henüz bir ev tutmamış Dursun başkanın otelinde kalıyordu ve beni oraya yemeğe davet etmişti. Bir otel olduğu gerçeği hızlı bir cevap vermemi engellemiş teklifini cevapsız bırakmama neden olmuştu. O buna beklediğimin aksine alınmamış hiçbir tepki vermeden konuyu değiştirmişti.

Başımı dizlerime yaslayıp vereceğim cevabı düşünmeye başladım. Bu kadar uzatmamın bir anlamı yoktu aslında. Her türlü kabul edecektim çünkü içimdeki bu aptal hislerle baş edemiyordum.

Konuşması, bakışları, dokunuşları... İçimde uyandırdığı hisler bazen beni ürkütse de aslında bir yanım bu durumdan oldukça hoşnuttu. Uzun süredir böyle hissetmemiştim.

Tesiste rahat etmek için ılık havaya rağmen giydiğim şortun ve dizlerimin altına kadar çektiğim çoraplarımın açıkta bıraktığı bacaklarıma çarpan topla kafamı kaldırıp baktım.

Nicolò, sahanın diğer ucunda şortunun bir paçasını epey yukarıya kadar sıyırmış ve ellerini beline yerleştirmiş bir halde, yüzündeyse mahcup bir ifadeyle bana bakıyordu.

"Pardon. Atabilecek misin?" Kaşlarımı kaldırıp baktım. Antrenörü ortalarda gözükmüyordu.

"Sence?" Sırıttı.

"Daha önce o bacaklarla güzel futbol oynayabileceğini söylediğimi hatırlıyorum. Ama," deyip duraksadığında havalanmış kaşlarım bu kez çatıldı.

harika çocuk | N.Z.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin