34. BÖLÜM

819 37 45
                                    

Elimi yüzümü yıkarken bir yandan da Ebru'nun çenesinden kurtulmak için acele ediyordum. Sürekli bir gece daha kalmam için ısrar ediyordu ama  tesiste, beni özleyen bir sevgilim olduğunu unutuyordu.

"Ya vallahi geleceğim hafta sonu." Dedim bıkmış sesimle.

Ebru omuz silkti. "Yemin ederim artık seni Arda'dan kıskanacağım!" Dediğinde büyük bir kahkaha attım ve odama geçip çantamı aldım. Kapıdan çıkmadan önce Ebru bana sinirli gözlerle baktı.

"Bakma öyle," dedim ayakkabılarımı giyerken. "Geleceğim hafta sonu, söz veriyorum." Hemen ardından ekledim. "Arden yılmaz sözü."

En sonunda Ebru'yu gülümsetmeyi başarmıştım. "İyi tamam, dikkat et giderken." Dedi ve bana sarıldı. "Ederim Ebru'm" eliyle öpücük yolladığında gülümseyip kapıdan çıktım ve taksi çağırıp beklemeye başladım. 

Dakikalar sonra taksi geldi ve tesisin adresini verip başımı cama yasladım. Tesise geldiğimizde adama gülümseyip parayı uzattım. Saçlarımı, kıyafetlerimi düzeltirken başımın ağrımasıyla olduğum yerde durdum.

Ellerimle şafaklarımı ovaladım ve sakinleşmeye çalıştım. İçimden her zaman ki gibi tekrar ediyordum. "İyisin arden, iyisin arden, iyisin arden..."

Biraz da olsa sakinleştikten sonra içeri girdim ve direkt odama çıktım. Saat sabah 8'di. Biraz makyaj yaptıktan sonra saçımın kabardığını fark ederek sinir krizi geçirdim.

"Saçımdan nefret ediyorum!" Diye sinirle söylendim kendi kendime. Doğruydu. Saçımdan nefret ediyordum. Bazen sadece aklıma sıfıra vurup kurtulmak geliyordu ama yapamıyordum.

Düzleştiriciyle bir süre uğraşıp saçıma şekil verdikten sonra yemekhaneye indim. İlk olarak tabi ki tabağındaki yemekle oynayan sevgilim arda gözüme çarptı. İlk beni görmedi ancak Emre'nin onu dürtüp beni göstermesiyle başını kaldırıp bana baktı. 

Sanki o an Arda'nın gözleri parlamıştı. Dudaklarına her zaman ki eşsiz gülümsemesi yerleştiğinde ayağa kalktı ve bana doğru yavaşça koşmaya başladı. Bense olduğum yerde onu bekliyordum...

Yanıma yaklaştı ve ellerini belime koyup bana sarıldı. Ellerim omzundaydı ama zorlukla kaldırıyordum ellerimi. Yorgundum. Hemde hiç olmadığım kadar...

"Seni çok özledim..." dedi arda kulağıma fısıldayarak. Burnumdan güldüm ve, "bende seni çok özledim sevgilim.." dedim.

"Kahvaltı yaptın mı?" Dedi arda.
"Hayır, çok açım..." Dedim gülerek.

"Gel bakalım ardencik, ilk olarak karnını doyuralım sonra öperim seni." Omzuna hafifçe vurup takıma selam verdim ve Emre'nin yanına oturup yanağına bir Öpücük kondurdum.

"Yapma yapma, şimdi kıskanıp bana patlayacak." Dedi emre Arda'yı göstererek. Kıkırdadım. "Ye bakalım," dedi arda kendi tabağını uzatarak. Kaşlarımı çattım. "Bu seni tabağın ardacığım, ben kendime yemek alırım." 

Kalkıp tabağıma biraz peynir zeytin ve birde poğaça alıp yerime oturdum. Yemeğimizi yerken Jesus'un yemekhaneye girip yanımıza geldiğini gördük. Telaşla yemek yemeyi bırakıp Jesus'a baktık.

"Arden, bir iki dakika konuşabilir miyiz?" Dedi Jesus. yüzünde hiç bir ifade yoktu her zamanki gibi. Gülümseyerek başımı salladım ve Arda'ya 'bilmiyorum' dercesine dudağımı büzüp yemekhaneden çıktım.

Jesus ilk olarak ensesini kaşıdı ve derin bir nefes vererek konuşmaya başladı.

"Arden, ilk olarak söze şöyle gireyim; senin futbolda ne kadar başarılı olduğunu biliyoruz. Bunu her yerde çok sağlam bir şekilde gösterdin. O yüzden sana sonsuz güveniyorum. Biliyorsun ki 4 gün sonra takımımızın önemli bir son maçı var, Galatasaray'la. Ve aradaki puan sadece iki. Eğer o maçı kaybedersek Şampiyonluk gidecek. Şampiyonluk maçımız olduğunu biliyorum ama başka şansım yok.."

Sahalardaki Aşk *FENERBAHÇE*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin