➥ one

730 41 39
                                    

Ablam, Eda abla, İpar ve Kaan ile arabadan indiğimizde ne ile karşılaşacağımı bilmediğimden dolayı midemde garip bir his vardı. Fenerbahçe'nin maçı vardı, ve uzun süre sonra ilk defa stada maç izlemeye gidiyordum, gitmeye de ablam zorlamıştı. Fenerbahçe'nin maçlarını zevkle izlerdim fakat tek sorun takımdaki vazgeçilmez oyuncuydu. Açık olmak gerekirse bahsettiğim oyuncu Ferdi Erenay Kadıoğlu'nun ta kendisiydi. Ellerimin terlediğini hissettim, streslenmeme hiç gerek yoktu bile aslında. Kaan streslendiğimi gördüğünde bana bir bakış attı, bir şeyim olmadığını göstermek adına kafamı salladım ona, bir şeyim olmadığından emin olmasını istiyordum.

Yavaştan stadın içine doğru ilerlemeye başladık, maç yakında başlayacak, tezahüratlar havada dolaşıyor. Kiminle maç yaptığımız aklımda bile değil, aklımda sadece Ferdi var. Aklıma maçın ilk 11'i öğrenmek gelirken telefonumu açtım ve Fenerbahçe'nin ana sosyal medya hesabına girdim, ilk 11'e bakacakken gözüm ilk 11 kolajının yanındaki Ferdi'nin fotoğrafında kaldı. Koyulacak fotoğraf için tam da adamını en iyi zamanda bulmuşlardı cidden.

Ardından sanki müthiş bir konsantrasyonum varmışcasına bir de gözüm üstümdeki formaya kayıyor, aklımı dağıtmak amacıyla formaya gülümsüyorum. Formanın arkasında da 7 numara var ancak numaranın altında İris yazıyor, çocukluğumdan beri hep aynı numara ve ismimi kullanıyorum formalarda. Ayrıca çubuklu formayı bir de voleybol branşında terletmek büyük gurur veriyor bana.

Etrafa bakmayıp sadece ablamları takip ederken tribünlere girmiş olduğumuzu fark ettim. Her yer doluydu resmen, neden maça yarım saat kala stada gelmiştik ki? Yerimize geçerken gururlu bir gülümsemeyle stada göz gezdiriyorum, ardından ısınan oyunculara bakıyorum. Gözüm 7 Numara'yı kullanan oyuncuya kayıyor ve gülümsemem buruklaşıyor, hissediyorum. Hâlâ zamanında birlikte giydiğimiz o forma numarasını giyiyor ve bu içimin umutla dolmasını sağlıyor, yaklaşık 3 seneden uzun süredir konuşmuyor olsak bile. Sahi, neden konuşmayı kesmiştik biz? Düşüncelerim ablamın sesiyle dağılıyor.

"İris, hadi topla dikkatini, maç başlayacak." Gözlerimi kırpıştırıyorum, ablam futbol maçlarını ne kadar ciddiye aldığımı bildiğinden uyarma gereği duymuş diye düşünüyorum ve tüm saçma düşüncelerimi bir kenara atıp sahaya bakıyorum.

Oyuncular ısınmayı bırakmış, yerleşmiş duruyorlar. 7 Numara'nın olduğum tarafı incelediğini fark ediyorum, beni fark etse bile tanımamasını umuyorum ki beni görmesi bile ön tribünde olmama rağmen çok zor. Maç başlıyor, hararetli bir şekilde ilerliyor. Maç ilerlerken bir düşüncelerime dalıyor, bir de maça odaklanmaya çalışıyordum.

Maç 30.dakikalara geliyor, top 7 Numara'nın ayağında ve büyük bir profesyonellikle topu bek olmasına rağmen orta sahaya sürüyor, ardından ceza sahası dışından şutunu çekerken var gücümle bağırıyorum. "Haydi Erenay!" Kullandığım isim beni kilit anılarımdan birine götürürken neden ilk ismini kullanmadığımı merak ediyordum.

Sene 2016, kulüp içi farklı branşlarla yapılan etkinliklerden bir tanesi daha yapılıyor. Kulübe yeni gelip Futbol U19'da yer alan 17 yaşındaki kıvırcık çocuk etrafına bakıyor. Hayatı boyunca Hollanda'da yaşadıktan sonra babasının isteğiyle Türkiye'ye gelip Türkçe'yi yeni yeni sökmüş, birkaç seneye de A Takımı'na geçmeyi planlıyor.

Diğer tarafta ise 2 senedir kulübün Voleybol U18 takımında yer alan, 16 yaşındaki düz kahverengi saçlı, mavi gözlü kız var. Oğlana karşılık takımda yeni olmamasına rağmen ne altyapıdaki basketbol oyuncularını, ne de futbol oyuncularını tanıyor, voleybol oyuncularının çoğundan da haz etmiyor.

Etkinlik yapılan alanın koridorlarından birinde karşı karşıya duruyorlar, ilk oğlan fark ediyor mavi gözlü kızı. Herkes kaynaşırken onun da kendisi gibi yalnız olduğunu fark edip yanına ilerliyor, dışarıdan cesaretli ve konuşkan dursa da içten içe utanıyor. Oğlan koridorun yarısındayken kızın dikkatini çekiyor, yanına yaklaştığındaysa kızın tüm dikkatı oğlanın üstünde oluyor.

"Merhaba." Oğlan küçük bir endişeyle ve biraz bozuk olan Türkçesiyle konuşmaya başlıyor, kızın onu tersleyeceğinden korkuyor. Derin bir nefes alıp yutkunuyor genç kız, fazlasıyla çekingen ve içedönük olduğu beden dilinden bile belli, ardından konuşuyor. "Merhaba." Kızdan geri dönüş alan oğlan rahat bir nefes alıp elini uzatıyor. "Ferdi, Ferdi Erenay Kadıoğlu." Gelen heyecanla tam adını söylüyor Ferdi, oysa farkında değil bile heyecanının. "İris, İris Helin Boz. Memnun oldum Erenay." İris Ferdi'nin heyecanını az da olsa fark ediyor, ama laf etmiyor çünkü kendisi de bir o kadar heyecanlı. "Ben de memnun oldum Helin." İris kalbinin resmen heyecandan göğüs kafesinden çıkıp fırlayacağını düşünüyor.

O gün ikisinin de aklından çıkmayacak bir gün oluyor, herhangi bir olay olduğundan değil, kulüpteki ilk arkadaşlarını bulduklarından.

7 Numara'nın çektiği şutun gol olmasıyla ayağa fırlamam bir oluyor. Uzun bir süre "Gol!" diyerek bağırıyorum, nefesimin tükendiğini fark ediyorum. Stadda maç izlemeyi özlediğimi de fark ediyorum, bu atmosfere aşığım desem yalan söylüyor sayılmam. Gerçi, sanırsam aşık olduğum tek şey atmosfer değil.

bu aşk fazla sana, kadıoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin