İşlerimi bitirdikten sonra çıkıp arabaya bindiğimde Aden'in aradığını gördüm, aramayı açıp telefonu hoparlöre alıp radyonun üst kısmındaki mıknatıslı yere yerleştirdim, arabayı çalıştırırken aynı zamanda Aden'i dinliyordum. "Naptın İris'im, geçtin mi eve?" "Ohoo, arabaya yeni bindim, bir yarım saate varırım umarım eve." "Anladım canım, sorsam mı sormasam mı bilemedim ama soracağım, Ferdi'yle görüştün mü?" Derin bir nefes aldım, sesimin titrememesine özen gösteriyordum. "Görüştük."
"Nasıldı?" "Tartıştık." Konu hakkında henüz taze olduğu için konuşasım gelmemişti ancak Aden Güneş'ten bahsediyorduk, bebekliğimden beri tanıdığım kızdan. "Neden tartıştınız peki? Ne dedi sana?" "Neden gittiğimi sordu, ben de kaba bir cevap vermek istemiyordum ama ağzımdan direkt olarak haber vermemi gerektirecek bir şeyin olmadığını, uzun süredir görüşmediğimizi söyleyen sözler çıktı, sonrasında olay büyüdü, tamamıyla beni suçluyor yüksek ihtimalle ve haksız da değil." "Bazen keşke ona haber verip gitseydin diyorum İris'im, ne diyeyim her şeyde bir hayır vardır." "Gittiğim dönem aramız eskisi gibi değildi, soğuktuk ve ani kararlarla iletişimimi koparıp gittim ben de, aramızın aynı kalacağına inanmıyordum çünkü, fazla aptalmışım." "Neyse onu bunu geç gelmen en güzeli oldu, önce sen gittin, sonra Alev, bıraktınız gittiniz beni. Ferdi'yi de takma kafana, gerekirse bir yere oturur düzgünce konuşursunuz çünkü bu işler tartışmayla hallolacak şeyler değil." "Değil Aden'im, değil ama hiç eskisi gibi olamayacağız gibime geliyor."
"Siz bu çocukla yaklaşık 7, bilemedin 6 yıldır tanışıyorsunuz İris, bu çocuk sana ikinci adınla seslenen tek kişiydi, ablana dahi kullandırmadığın ikinci adınla ve bu çocuk seni yuvası olarak görüyordu, cidden hiç mi umudun yok?" "Umudum yok değil ama fazlasıyla az, ayrıca yuva olarak görme meselesini o da söyledi tartışırken, bilemiyorum Aden, kafam o kadar karışık ki. Onu üzmeyi istemediğimi biliyorsun ama yapabileceğim en büyük hatayı yaptım ve affedeceğini düşünmüyorum çünkü ben olsaydım affetmezdim."
"Bence affedecek çünkü onun üç sene sonra olmasına rağmen hâlâ daha Yuva'sına ihtiyacı var." Derin bir nefes aldım, Aden'in cümlesi beni duygulandırmıştı. "Keşke o gün Ferdi'den hoşlandığımı ona söyleseydim, saçma triplere girip gitmek yerine." "Olmuş bitmiş artık bebeğim, önüne bakman gerekiyor sadece. Eminim Ferdi de senden hoşlanıyordu fakat söyleyemedi, duygularının hâlâ daha taze olduğuna eminim." "Neyse, kapatayım ben. Eve geçince kızlarla görüntülü konuşuruz zaten, olmadı birimize geçeriz. Beni çektiğin için teşekkür ederim." Güldüm. "Lafı mı olur kızım." "Görüşürüz bebeğim, öptüm." "Görüşürüz hayatım."
Aramayı bitirdikten sonra odağımı tamamen yola ayırdım ancak düşünmeden edemedim. Bunca sene her yaz milli takım aracılığıyla Türkiye'ye bir nevi dönmüştüm aslında, kısa süreliğine de olsa. Her sene kadroda bulunuyordum ve birkaç haftalığına antrenman için Türkiye'ye dönüyordum. Neden Türkiye'ye dönmüşken Ferdi'yle barışmaya çalışmamıştım ki?
O da benim aptallığımdı artık. Yolun devamında düşüncelerimi gelecek maçlarıma çevirmeye çalıştım fakat başarılı olamadım, her farklı düşünceye geçmeye çalıştığımda aklıma Ferdi geliyordu.
Radyoda çalan şarkıyı dinlemeye koyuldum. "Sana yatta bir partide değil, sokakta hiçbiri gibiyken alıştım." Başlarım böyle işe, bana inat mı yapıyorlardı? Şarkının sözleri tamamen Ferdi'yi anlatıyordu, o henüz A Takımı'na geçmemişken tanışmıştık, sadece yetenekleri fark edilince Hollanda'dan Türkiye'ye gelmişti. Şu an ise kadronun vazgeçilmez ismi ve taraftarların ağzından düşmeyen isimdi.
Ne yapıp ne edeyim bugün asla Ferdi dışında bir şey düşünemeyeceğimden kendimi daha çok zorlamadım. Belki de ona yazmalı ve kısa bir süre içerisinde buluşmayı, adam akıllı konuşmayı istemeliydim.
Arabayı park ettikten sonra telefonumu elime aldım ve apartmana doğru ilerlerken WhatsApp'ı açtım. En üstteki sabitlediğim mesajlara tıkladım. "Erenay💌" diye kayıtlıydı ve tüm mesajlar duruyordu. Kayıtlı olduğu ismi hiç değiştirmemiştim, ilk kaydettiğim zamanki gibiydi. Mesajlar da olduğu gibi duruyordu, hiçbir mesajı silmemiştim. Sadece son mesaj tarihi 3 sene önceydi. Mesaj atmak için klavyeyi açarken gözüm son mesajlardaki "yuva" lakabına takıldı.
İris kıvırcık oğlanın -saçlarını birkaç hafta önce kısa olacak şekilde kestirmişti ancak bu İris'in onu kıvırcık diye betimlemesinden alıkoymuyordu- antrenmanına gelmişti, tribünlerde bir yere oturmuştu ve takımı izliyordu.
Ferdi'nin birkaç takım arkadaşının kendisini fark ettiğini ve Ferdi'ye bakarak ıslık çaldığını gördü, gülerek takımı izlemeyi sürdürdü. Nihayet antrenman bittiğinde Ferdi de mavi gözlü kızı fark ettiğinde tribüne doğru ilerledi.
"Bir on beş dakikaya geliyorum, çıkışta beni bekleyebilir misin Helin?" Kız başını salladı ve tribünden ayrıldı, çıkışa ilerledi. Ferdi dediği gibi on beş dakikaya çıkıştaydı, üstünde salaş mavi bir tişört ve altında da gri bir şort vardı, saçlarının ıslak olduğu iki metre öteden belliydi. İris ise Ferdi'nin aksine spor giyinmemişti, giydiği halter yaka gri üst ve koyu lacivert kot şort ile şık göründüğü bile söylenebilirdi.
İris Ferdi'yi fark ettiğinde saçlarına bakarak güldü, oğlan yanına ilerlediğinde elini saçlarına daldırıp salladı. "Saçını kurutabilirdin, neden kurutmadın?" "Seni daha çok bekletmek istemedim diyelim." Kız Ferdi'nin dediğine güldü ve anlaştıkları üzere yan yana ilerleyerek favori dondurmacılarına ilerlemeye başladılar.
Dondurmacıya vardıklarında şanslarına sıra yoktu, kasanın olduğu kısıma ilerleyip istediklerini söylediler. "İki top, İtalyan karameli ve vanilya." "İki top, çilek ve oreo." Ferdi İtalyan karamelli ve vanilyalı külahı alırken İris de çilekli ve oreolu külahı aldı, ardından Ferdi daha cüzdanını çıkaramadan İris dondurmaların ücretini ödedi. Ferdi hafiften, dürtercesine İris'in omzuna vururken konuşmaya yeltendi ki İris konuştu. "Sus, geçen sefer sen ödemiştin."
İkili dondurma tezgahının yakınlarındaki bir banka oturdu ve dondurmalarını yemeye koyuldu, arada bir sohbet ediyorlardı. Ferdi aklına gelen fikirle İris'e seslendi. "Helin, söylesene adının anlamı ne?" "Hangisinin?" "Hangi adınla sesleniyorsam." İris sarkastik bir şekilde göz devirdi ve açıkladı. "Helin yuva anlamına geliyor." Oğlan anladığını belirtircesine kafasını salladı ve normal konulardan konuşmaya devam ettiler.
Veda etme zamanı geldiğinde ayağa kalkıp sarıldılar, farklı yöne gideceklerinden dolayı pek mutlu değildiler ancak en azından beraber zaman geçirmişlerdi. Ferdi İris'in kulağına doğru konuştu. "Sonra görüşürüz yuva." İris sırıtırken buldu kendini. "Görüşürüz Erenay."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bu aşk fazla sana, kadıoğlu
FanfictionSlow Updates. İris Boz, üniversiteden geri döndüğünde eski arkadaşı, arkadaş kelimesi onlara uygun değildi, yuvası Ferdi Kadıoğlu ile tekrardan karşılaşmayı beklemiyordu.