BÖLÜM 6

7 0 0
                                    

Uyanmamım nedeni bu sefer ne alarm nede bir baş ağrısı. Bu seferki, kapımı alacaklı gibi çalan biri.

Hemen uykulu uykulu savsaklayarak gittim. Kapıyı açtım, tabii karşımda elinde silahla bekleyen bir Namjoon beklemiyordum "Minjun nerede!" ben daha ne olduğunu anlamadan daha çok soru sorar gibi değil de bağırır gibi gibi söylüyordu.

Bilmem der gibi ellerimle hareket yaptım. Arkasındaki adamlar gelip, benim kollarımdan tutup arabaya doğru sürüklemeye başladılar ben debelensem de hiç bir şeye yaramamıştı. Beni arabaya zar zor sokunca elindeki silahın namlusunu başıma getirince sustum vücudum neredeyse kas-katı kesilmişti " Minjun seni görünce yanımıza gelir sen merak etme " bu yutkunmama sebep olmuştu 

...

Beni depo gibi bir yere getirip bir sandalyeye bağladı "ne oluyor Namjoon!" ben bağırmaya devam ederken elini beyazlayana kadar sıkıp bana döndü "sen onu öperken görmediğimi mi sanıyorsun. Ona cezasını vereceğim için burada tutuyorum seni onu biraz olsun tanıyorsam gelir buraya" Namjoon Minjunu  tanıyormuydu yani?! gerçi tanımasa niye tehdit etsin. Ben kendimi çözmeye çalışırken gelen sesle ikimizde oraya döndük "bırak onu Namjoon" Minjun gelmişti fakat burayı nasıl biliyordu? "işimin ilerlemesini elimden aldığın gibi sevdiğim insanı elimden almana izin vermeyeceğim Minjun" 

Şimdi anlaşıldı bunlar iş yerinde kavga eden iki insan tamam anladım ama Namjoon ne ara böyle benle ilgilenir oldu? doğruya beni tanımasa niye Minjun'u tehdit edip beni işe kendisi götüreceğini söylesin. 

Minjun'la Namjoon kavga ederken iki adam gelip ipleri çözdüler ve beni ayağa kaldırdılar. Namjoon'un yanına getirip Minjun'un eline silah verdiler. "eğer Seo-yeon'un iyilini düşünüyorsan öldür kendini  Minjun" ona hayır der gibi kafamı sallarken Minjun silahın tetiğini çekti "onun iyilini düşünüp" silahın namlusunu kendi kafasına götürdü ardından " seni öldüreceğim adi herif" ve bunu söylemesiyle Namjoon'a bir kaç kurşun sıktı. Ben gözlerimi dahi açamamışken korkudan gözlerimin önü kararmıştı. Gerisini hatırlamıyorum... gözlerimi açtığımda hastanedeydim Minjun'da yanımdaydı  ben daha bir şey demeden Minjun konuştu "çok bir şeyin yok Seo-yeon sadece minik bir panik atak geçirdin " ona cevap vermek için başımı yukarı aşağıya salladım. 

Hemşire gelip "eğer uyandıysa gidebilirsiniz fakat yanında biri beklerse daha iyi olur" Minjun hemşireyi onaylayıp beni kucağına aldı ve kendi arabası diye düşündüğüm bir arabanın arka koltuğuna otutturdu. Kendisi de sürücü koltuğuna geçip yola koyuldu ben yine uyuya kaldığım için bir odada oyandım. Tahminen Minjun'un odasıydı. 

Sırtını kapıya verip konuşmaya başladı "ben... ben üzgünüm Seo-yeon sen sormadan ben her şeyi açıklayayım aslında Namjoon'la liseden beri birbirimizi tanıyoruz ve Namjoon benden hoşlanmaya başlamıştı. Fakat ben eşcinselliğe karşı olduğum için reddettim  anlayacağın.   Bana o günden beri kin duymaya başladı beni geçmeye çalıştıkça daha da geriye düşüyordu . Buda kinini arttırıyordu ikimizde mezun olunca benim açtığım işin aynısı açtı ve neye yatırım yaparsam aynısını yaptı en sonunda senin babanın bu işi devrettiğini öğrenince aynısını yapmak için bu işi kendisi üstlenmeye çalıştı ve sana aşık oldum o'da bunu benim elimden almak için 'sana aşık oldum' diyerek seni benden almaya çalıştı. ben cidden üzgünüm seo-yeon".

Bu dedikleri yüzünden yanaklarımdan inci tanesi süzülürken yanıma geldiğini bile fark etmemiştim. Onun koynuna sokulup "asıl sana bu acıları yaşattığım için ben üzgünüm Minjun".Ben Minjun'un tişörtünü ıslatırken  başımda hissettiğim damlayla oraya döndüm. Minjun  ağlıyordu...

Onun her düştüğü damlasında bir kez daha öldüğüm göz yaşlarını elimi yanağına koyup parmağımla sildikten sonra elimi tersiyle kendi göz yaşlarımı sildim. Ayağa kalkıp lavaboyu zar-zor bulsam da içeride yüzümü yıkadım ve çıktım Minjun ben girmeden hemen önce aşağıya inmemi ve emek yaptığını söylemişti.

 Ben yüzümü yıkayınca hemen aşağıya indim ve yemeye oturduk güzel bir yemekten sonra ona teşekkür etmek adına sofrayı ben kaldırıp mutfağını topladım Minjunun yanına gittim Minjun,  masaya belini yaslamış ve ellerini önünde kenetlemişti beni  görünce bir şey söylemek için aradı dudaklarını "işi bitirdin mi? benim minik ve tatlı hizmetçim " ona ayak uydurmak için onun yanına gidip aramızdaki gereksiz mesafeyi kapatarak "bitirdim benim uzun ve beceriksiz patronum" omuzlarımdan tutup yerlerimizi değiştirdi ve beni masayla kendi arasına aldı o yüzüme yaklaştıkça bende geri çekiliyordum kafam masaya çarpınca dudaklarımdan minik bir inleme çıkmıştı. Minjun bana gülünce sinirlensem de belli etmemiştim fakat masayla nerdeyse bütünleştiğim için belim acımıştı. Minjun bunu anlamış olacak ki uyluğumdan tutup hafif havaya kaldırdı. Belim hala acırken birde üstüne üslük uyluğumu tutması beni germişti. Benim yüzümde şaşkınlık varken benim yüzümde şaşkınlık olduğu için onun yüzünde sırıtış vardı. Mümkünmüş gibi daha da yaklaştığında burunlarımız birbirine değiyordu bende ona ayak uydurup yaklaştım ve dudaklarını es geçip kulağına yöneldim. "eğer böyle devam edersen sonun iyi olmayacak" 

bunun üzerine yüzüne bakmasam da afalladığını anlamıştım. İlk önce uyruğumu bırakıp ardından da yüzünü uzaklaştırmıştı derin bir soluk çektim içime. Onunla yakınlaştığımızda kalbim göğüs kafesimi delip eline düşecek gibiydi. Aşktı bu... kime ve ne zaman aşık olacağınıza siz değil, o yaşam için ihtiyacınız olan kalbiniz karar veriyordu...              

________________________________________________________________________________

buraya kadar okuduğunuz için içtenlikle çok teşekkür  ederiz. Bize yorumlarda hatalarımızı bildirmenizi arz ederiz.

Dökülen son yaprakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin