Bugün Chan'nın ölüm yıldönümü. Aynı zamanda ona açıldığım gün... Boşlukta gibi hissediyorum. Uzay boşluğu... Etrafımda sayamayacak kadar çok şey var ama onlara o kadar uzağım ki hiçbirine tutunamıyorum. Uzaklık beni öldürecek. Çırpınıyorum ama ne fayda. Bir kaç ışık yılı uzağımda olan şeye gitmek için kilometrelerce gitsem de bir şey değişmeyecek.
Chan'ı özledim, kokusunu, gülümsemesini, tüm benliğini... Ona gitmek istiyorum. Yaşamam için bir sebep yok, ölmem için de.
Tüm gece bunları düşünüp uyudum. Sabah ofise vardığımda düşüncelerimden daha karmaşık bir oda duruyordu karşımda. Ses çıkaran antika bir saat, odayı daha da sıkıcı hale getiriyordu. Düzenledim hepsini. Ağır ağır ve özenle. Oturmuş kahvemden yudumlarken kapı çaldı.
- Efendim Sa-rang Hanım geldi.
- Tamam. Gelebilir.
- Çağırıyorum hemen.
- Teşekkürler.
Sa-rang Hanım nazik ve asil biridir. Ama bu dünya birini üzerken nasıl bir insan olduğuna bakmıyor.
- Merhaba Seungmin Bey. Girebilir miyim?
-Tabi ki buyrun.
Deyip tebessüm ettim. Hüznü gözlerinden okunuyordu. Bu mükemmel insanı iyileştirmek bir nebze olsun beni mutlu edecekti.
- Nasılsınız bugün Sa-rang Hanım.
|°|°|°|°|°|°|°|°|°|°|°|°|°|°|°|°|°|°|
Öğle yemeğinde Minho ile dışarı çıktık. Nefes alabileceğimiz deniz manzaralı yer huzur vericiydi. Oturduğumuzda sessizlik çökmüştü. Daha fazla susmak istemedim ve:
- Nasılsınız Savcı Bey. Davalarınızla aranız nasıl?
- İyi desem yalan olur. Şeytan herkesi dürtüyor bu günlerde. Yetişemiyorum.
Denizdeki dalgaları seyrederken dalmıştım. İşten çıkıp bir an önce Chan'a gitmek istiyorum.
- Sen iyi misin ya ne oldu?
- Chan... Ona gideceğim bugün.
- Niy- Ha doğru.
Yemeklerimiz yeyip oradan ayrılmıştık. Ofisime döndüğümde çalışanlardan biri beni kapıda bekliyordu.
- Seungmin Bey bugün kontrol için elektrikler kesilecekmiş. Evinize dönebilirsiniz.
- Imm peki. İyi günler size.
Chan'a gidebilirim artık.
Elimde bir çiçekle mezarlığa girdiğimde öldüğünü hala kabullenemediğimi anladım. Mezarının başında bir çocuk vardı. Beni gördüğünde oradan koşarak uzaklaştı. Seslensem de beni umursamadan gitti. Ağladım. Dakikalarca ağladım hem de. Onsuzluğa dayanamıyorum. Anlattım her şeyi. Onsuzluğun ne kadar kötü olduğunu, iyi olmadığım halde gülümseyerek insanlara rol yaptığımı... Hava kararmaya başladığında geri dönmeye karar verdim her ne kadar istemesem de.
- Chan... Üzülme benim için olur mu? Senin üzülmeni asla istemem. En yakın zamanda yanında olmayı umuyorum. Seni seviyorum.
Mezarlıktan gözlerim şiş halde çıktım.
Evde telefonumdaki fotoğraflara bakarken bir şey dikkatimi çekti. Chan'ın küçüklük fotoğrafı. Üstündeki kıyafet bugün mezarlıkta gördüğüm çocukla aynıydı. Ne yapacağımı bilemedim. Zaten ne yapabilirdim ki.OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER:) <33