Eve vardığımda Minho kapının önünde bekliyordu.
- İyi misin? Bir şey oldu sandım.
- Değilim. Madem bir şey oldu sandın niye içeri girmedin Lino?
- Ş-şey. İlk önce bu güzel soru için tebrik ederim. Şey ya ışıklar kapalı ya ondan.Bir yere gitmişsindir diye.
Açıkçası ne saçmaladığını düşünmemeye ve sormamaya karar verdim. İçeri girdik ve oturmak için direkt salona geçtik. Sonra ben aldıklarımı yerleştirmek için mutfağa geçtim. Acıkmışım. Farkında bile değilim.
- LİNO, RAMEN İSTER MİSİN?
- BEKLE GELİYORUM.
Yanıma gelip su ısıtmak için ısıtıcıya su doldurdu. Ben de yanına kimchi falan koyuyordum. "Kimchileri sen yaptın değil mi?" Onaylamak için başımı salladım. Konuşmak için biraz düşündükten sonra devam etti.
- Ben sadece ramen yapabiliyorum. Vay be ne yeteneklisin. Seni alan yaşadı.
Ne dediğinin farkına varıp sahte bir şekilde öksürdü, konuyu değiştirmeye kalktı. "S-su kaynamış ben ramenleri çıkarayım. Şuradaydı değil mi?"
Yiyecek-içecekleri ayarlayıp salona götürdük ve bir komedi filmi açtık. Tabi ki Lino istedi. Filmin sonuna geldiğimizde fazlasıyla komik olan sahne ikimizi de güldürmüştü. Ama Lino bir anda gülmeyi bırakıp bana bakmaya başladı. İlk önce umursamadım ama bakmayı sürdürünce dönüp ne olduğunu sordum.
- Seni gülerken görmeyi özlemişim Minnie. Çok güzel gülüyorsun.
- Hadi ama neden hatırlattın ki. Eski halime döneceğim galiba.
- Ben bir şey demedim. 🤐
Saat çok geç olmuştu. Minho " Artık gitsem iyi olacak." Dedikten sonra bir teklifte bulundum.
- Bugün burada kalmaya ne dersin?
- Ben mi? Burada, senin evinde, gece...
- Uzatma kal işte.
Yandan gülüş atıp konuştu.
- Çok ısrar ettin. Kıramayacağım.
Uyumamaya karar vermiştik. Sojuları çıkarıp içmeden önce misafir odasına yatağını hazırlamış. Giymesi için bir takım pijama vermiştim. İlk gördüğündeki tepkisi aynen "Ay bunlar çok tatlış" olmuştu. Bahçede biraz içtikten sonra daha fazla sarhoş olmadan bırakmaya karar verdik. Odama girdiğimde gözüm direkt günlüğüme takılmıştı. Aslında günlük sayılmaz. Chan ölmeden önce ona anlattığım gündelik şeyleri şimdi bu deftere yazıyorum. Masamın başına geçip bir kalem aldım. Siyah bir kalem... Yazdım. Her gece yazdığım gibi. Bir süre yazdıktan sonra sayfanın bitmeye yakın olduğunu görüp bitiş cümlelerimden yazmaya başladım.
"Sensiz bir gün daha bitti sevgilim. Elimden bir şey gelmedi bugün de. Seni benden ölüm ayırdı ve... Ve şimdi de kağıdım tükeniyor, bu da beni senden ayırmak zorunda bırakıyor."
Defterin kapağını kapatıp yatağıma yattım. Işığı kapatmadım. Chan gelirse yüzünü görebileyim diye. Boş boş duvara bakarken aynı zamanda gözlerim de yavaş yavaş kapanıyordu.
Gözlerimi açtığımda sadece masa lambası yanıyor, ve sokak lambalarının bir kısmı odama nüfuz ederek aydınlatmaktan çok yalnızca yansıma oluşturuyordu. Kapının önünde biri var. Zifiriye yakın karanlıkta Chan olduğunu tahmin ediyorum. Işığı açmaya yeltenmeden pencerenin önüne geçiyorum. Çok sessiz ama benim duyabileceğim şekilde adım atarak yanıma geliyor. Uzun uzun beni inceledikten sonra benim baktığım yere çeviriyor gözlerini. Sokak lambalarından gelen ışık sayesinde görebilmek umuduyla bakıyorum ona. Sarı ve loş ışık beyazmışçasına parlatıyor yüzünü. Hala gülüyor markette güldüğü gibi. Bir şey demeye korkuyorum. Sesini duymayacağımı bilsem de can atıyorum duymak için. Bekliyorum belki konuşur diye. Arkasını dönüp gitmeden önce boynuma nazikçe bir öpücük bırakıyor. O giderken arkamı dönüp onu izliyorum. Yatmadan önce masanın üzerinde bıraktığım kalemi alarak defteri açıp bir şeyler yazıyor. Geri kapattıktan sonra kapıya doğru yöneliyor. Kapıdan çıktıktan sonra biraz dışarıya bakıp yatağıma dönüyorum. Sıcak havaya rağmen üstüme örtüyü çekiyorum.
•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°
Uyandığımda etraf aydınlanmıştı. Aklıma defterim geldi. Her zaman yazdığım şeyleri nedensizce tekrar okuyup kontrol ederim. Üstümden örtüyü sıyırıp kalktım. Masanın başına vardığımda Chan'ın bir şeyler yazdığı geldi aklıma. Açıp baktığımda gerçekten de benim yazmadığım şeyler yazıyordu.
"Seni seviyorum sevgilim"
Soju içtiğimden olabilir mi diye düşündüm ama bu Chan'ın her zamanki özensiz el yazısıydı. Bu sıralar sürekli var olmayan şeyler gördüğüm için umursamamaya çalıştım ve Lino'ya bakmak için odasına doğru ilerledim.
Kaç kelimelik yazarsan yazayım hep kısa geliyor ama daha fazlasını yazmaya üşeniyorum. Aklımdan bazen sürekli yayımlayabileceğim kısa bölümlee yazmak geçiyor. Bu konuda ne düşündüğünü söyleyin lütfen.
Bir dahakine Always TOGETHER'a yeni bölüm atmayı düşünüyorum.
Umarım beğenmişsinizdir. Okuduğunuz için teşekkürler.
Oy ve yorumu unutmayın. <3333
![](https://img.wattpad.com/cover/343291090-288-k781057.jpg)