"Jungkook, Gül Hanım'dan biraz soya ister misin? Bizimki bozulmuş herhalde kullanmayayım bunu." Elimdeki gitarla oynarken annemden gelen istekle kaşlarımı çattım."Evin büyüğü mü gider anne? Hyunjin yada Yeji gitsin. Zaten enerjilerini atamıyorlar." Biri sağımda biri ise solumda benimle uğraşırken onlardan kurtulmaya fırsat arıyordum resmen.
"Lafımı ikilettirme Jungkook!" Derin bir nefes verip iki tarafımdaki bücürlere bakıp kalktım ve gitarı kucaklarına koydum. "Bir çizik görürsem bir daha saklambaç oynamayız." İkisinden de şirin bir kafa sallaması geldiğinde gülerek yanaklarını sıktım ve evden ayrılıp yukarıya çıktım.
Temmuz sıcağı tenimi saniyesinde kasıp kavururken elimi başıma götürmüş, güneş gelmesini engellemeye çalışmıştım. Merdivenlerden çıkıp evlerinin önüne geldiğimde nefesimi verip elimi yumruk yaparak kapıya doğru uzattım. Hafifçe vurduğumde tıklatmaktan çok kapı birdenbire aralanmış ve yavaşça açılmıştı.
Kaşlarımı çatarak etrafa bakındığımda kapının kapalı olmadığını anlamıştım. İçimi kaplayan garip hisle ayakkabılarımı çıkararak içeri girmiştim. "Gül teyze, kapınız açık." İlk defa evlerini gördüğüm için bir yandan evi incelesemde Gül teyzenin sesinin gelmeyişi içimi biraz ürpertmişti.
"Uyuyor sanırsam.." kendi kendime söylenirken ufak bir tıkırtı duymuştum. Tüylerim diken diken olurken olduğum yerde çakılı kalmış, sadece başımı çevirebilmiştim.
Duyduğum tıkırtılar ufak çaplı seslere, melodilere döndü birdenbire. Sonrasında o melodiye eşlik eden bir ses ilişti kulağıma. Taehyung'un sesi.
Evde birinin olduğunu anlamak beni sakinleştirsede kapının açık olduğunu haber vermek adına Taehyung'un sesine doğru ilerlemiştim. Kalın sesini artık daha kolay duyduğumda kapısını birkaç kez sertçe tıklatmış, duyması için "Taehyung" diye bağırmıştım. Bir süre sonra sesi kesildiğinde dudaklarımı kemirerek kapıyı açmasını bekliyordum.
Beklememeliydim, kaçıp gitmeliydim. Bir anda kapıyı yarı çıplak açtığında yutkunamamış, sadece ona bakakalmıştım. Gözlerindeki yoğunluğu hiçbir betimleme ifade edemezdi. Aniden bir adım bana yaklaştığında aynı şekilde bir adım gerilemiştim. Ellerini omuzlarıma koyup, "Jungkook." Dedi. Ağzım yarı açık ona bakarken tek kelime bile edemiyordum. "Jungkook." Tekrarladı ismimi. Fakat donakalmış hiçbir şey yapamıyordum. Tekrardan ismimi sayıkladığında yüzü her saniye yüzüme yaklaşıyor, gerim gerim geriliyordum. Bayılmama ramak vardı, sanırım bayılacaktım.
🙂
"Jungkook! Jungkook! Uyansana oğlum yeter artık sayıklamaktan bıktım!" Dakikalarca su içinde nefessiz kalmış gibi derin nefes alarak uyandım. Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Etrafıma bakınırken Taehyung'larda değil evimde, yatağımdaydım. Yanımda annem meraklı gözlerle bana bakıyordu. "İyi misin oğlum? Korkuttun beni." Ter içinde kalmış alnımı silip kafamı bir şey yok dercesine salladım. "İyiyim anne, kabustu."
"Babanı mı gördün? O günden sonra konuşmadık ama..." Kaşlarımı çatarak ona baktığımda sinirle gözlerimi yumup geri açtım. "İsmini söylemene gerek yok. O değildi merak etme." Hüzünlü oluşu her halinden belliyken başını sallayarak bana sarıldı ve geri çekildi. "Hazırlan da kahvaltı yapalım."
Onaylayıp odamdan çıktığında banyoya gittim ve soğuk bir duş aldım. Ter içinde kalmamdan bir yana gördüğüm rüya akla sığmıyordu.
Çabucak üzerime bol kot pantolonum ve beyaz tişörtümü giydim ve hazırlanan yemek kokusunu takip ederek masaya ilerledim.
Herkes yemeğine odaklanmış ve çıt çıkmazken annem sessizliği bozmuştu. "Caddedeki kafenin sahibi geldi geçen dükkana, çalışan boşluğu varmış. Bugün git de çalışmak istediğini söyle."
Ağzım doluyken alttan bir bakış attığımda annem yeterince ciddi gözüküyordu. Ağzımdakini hızlı hızlı tabağımı bitirirken lafları aradan söylüyordum. "Gerek var mı?"
Ayağıyla aşağıdan dizime vurduğunda acıyla inleyerek boğazıma kaçanları öksürerek halletmeye çalıştım. Peçeteyle ağzımı silerken nefesimi verdim. "İyi tamam giderim. Ama bu gitar çalışmalarıma engel olursa bırakırım."
"Sen çalışmayacaksın da kim çalışacak abi? Hyun kafelerde servis yapmak için yeterince küçük." Yohan eliyle 7 yaşını yeni doldurmuş veledi gösterdiğinde gözlerimi devirdim ve ensesine vurdum. "Küçük değilsin Yohan, sen çalış."
"Resmi olarak reşit değilim ve ben küçük değilsem sen hiç değilsin." Birbirimize sinirli sinirli bakarken annemin masaya vurmasıyla hepimiz irkilmiştik. "Susun hepiniz, yemeğinizi yiyin. Ben dükkana giderken sende kafeye git Jungkook." Dudağımı büzdüğümde aniden gözlerimi kısarak Yohan'a bakmıştım, suyunu yudumluyordu.
Yemekler yenildiğinde anneme toplamada yardımcı olmuş, sonrasında giyinmesini beklemiştim. Kapıdan çıkarken sanki daha önce hiç yapmamış gibi Yohan'ı çocuklara bakma konusunda tembihlemişti. Üçünü evde yalnız bırakıp çıktığımızda aynı zamanda yukarıdan ses gelmişti.
"Bu gün düzgün bir iş bulmazsan vallahi seni amcanın yanına gönderirim! Sabah akşam pirinçlerle uğraşır, çiçeklere böceklere şarkı söylersin." Gül teyzenin sesiydi.
"Girdiğim yerleri beğenmiyorsun büyükanne, işsiz olmam senin suçun."
"Bana barlarda çalışacağını söylersen tabiki beğenmem!" Terlik sesi kulağımda çınlanırken aynı anda Taehyung'un sesleri geliyordu. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırırken annem şaşkınca yukarıya bakıyordu. "Gül hanım!"
"Ah, Jeon hanım, günaydın hepinize. Kusura bakmayın sesten ötürü." Taehyung'la gözgöze gelmemizle gülmemek için bastırdığım dudaklarımı normal haline getirmiş, tepkisiz kalmıştım. Sakince o da aşağıya inerken Gül Teyze korkuluklara asılmıştı. "Taehyung bu aralar iş sıkıntısı çekiyor var mı bildiğiniz bir yer acaba gitsin çalışsın çocuğum."
"Ah olmaz olur mu! Jungkook'u da oraya göndericektim bir tanıdığımızım kafesi. Çalışan açığı varmış, uygun görürseniz Taehyung'ta gelsin." Gözlerim aniden açıldığında annem ve Gül teyzenin bizi yakınlaştırma çabasını aklım almıyordu. "Ay ne güzel ne güzel. Gelsin sizinle de kabul ederlerse o da çalışsın. Hiçbir şey yapmıyor yahu!"
"Bilmez miyim ben. Kaç zaman geçti hala çalışmaya ikna edemedim Jungkook'u. Neyse şimdi gidelim bakalım birlikte." Utançtan kendimi kemirecek kadar yere gömülmüştüm. Vedalaştıktan sonra Taehyung yanımıza gelmiş, tek kelime etmeden yürümeye başlamıştı.
Beraber sokağı döndüğümüzde annem bize yolu anlatıp kendi dükkanına doğru ilerledi. Aramızda ölüm sessizliği vardı. İkimizde konuşmuyorduk. Böyle bir durumda büyüklüğünün verdiği sorumlulukla konuşma başlatmasını beklemiştim, başlatmadı.
Kafeye doğru yaklaştığımızda aramızdaki sessizliği nihayet bozmuştu. "Dün yanlış notadan girdin."
Gözlerimi kısıp ona doğru baktım. "Sende detone oldun."Omuzlarını silkmişti, bana bakmıyordu bile. "Bilerek detone oluyorum, sanatta vardır böyle şeyler."
Yüzümü ekşilterek önüme dönüp yan gözle bakmıştım. "Bende bilerek yanlış notadan girdim." Onu taklit etmek için sesimi kalınlaştırıp, "Sanatta vardır böyle şeyler." dedim.
Sinirimi bozmuş halde önüme dönüp yürürken birden kıkırtısını duymuştum. Sanırsam, hiç bitmesini istemeyeceğim bir melodiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
between the symphony
Fanfiction"Bu günün anısına, tanışma hikayenizi anlatır mısınız Bay Jeon?" seme taehyung. by elf 21.06.2023