Gözlerimi açtığımda etraf zifiri karanlıktı, telefona elimi uzatıp ekrandan saate baktım saat daha gece'nin 4'ü amına koyim ne bok varda uyandım. Huyum kurusun bir kez uyandıktan sonra bir daha uyuyamıyorum tabiatımı kimyamı sikeyim.
Yataktan huysuzca kalkıp, terliklerimi sürüye sürüye mutfağın yolunu tuttum. Bizimkiler (ev arkadaşlarım) camış gibi yatıyordu. Bi bardak su içtikten sonra bahçeye çıktım. Tarçın (köpegim) bile uyuyordu, ben niye uyuyamıyordum? O sırada rüzgardan kapının çarpıldığını duydum. Arkamı döndüğümde çoktan iş işten geçmişti.
Zile alacaklı gibi basmama rağmen evdeki 5 camışın 5'i de yatttığı için kapıda kalmıştım. çıldıracağım uykumdan olduğum yetmezmiş gibi sabahın ayazında mal gibi kapıda kalmıştım.
Allahtan ki izmirde yaşıyoruz. Biraz bekledikten sonra sıkıldım, zile tekrar tekrar bastım ama nafile. Bende sokaklarda biraz dolaşmaya karar verdim. Ne de olsa illa kalkacaklardı benim kapının önünde kök salacak halim yok.
Ayağımda terlik üzerimde pembe panterli pijamam olması harici bi problem yoktu. Telefonum da komidinin üzerinde kalmıştı tabi. Her neyse artık yapacak birşey yok.
Bahçeden dışarı çıkıp sahile giden yolda yürümeye devam ettim. Sabahın köründe denizde ne yapacaksın diye düşünmeyin asıl bu saatlerde harika oluyor deniz.
Yaklaşık 20 dakikalık yürüyüşün sonunda, sonunda vardım sahile. Terliklerimi elime alıp kumlarda yürümeye başladım.
Denizin kokusu tüm vücudumu sarmıştı, suyun o ahenkli sesi ah harika bir duyguydu. Ta ki onu fark edene kadar.
Karanlıkta belli belirsiz bir erkek silueti görünüyordu. Ilk önce biraz tırstım ama meraklı mina durur mu bakmazsam ölürdüm. Yaklaştıkça korkum artsada, deli cesaretime engel olamıyordum.
Sadece yalnız başına oturan biri en fazla ne olabilir ki dedim. Yanına oturdum. Hiç oralı olmadı, Ağlıyor muydu o?
Gerçekten de ağlıyordu. Senide mi uyku tutmadı dedim çekinerek. Bir süre sonra sessizliği bozdu,burnunu çekerek
-Sen kimsin, nereden çıktın. dedi.
-bende bilmiyorum kim olmamı isterdin?
-ölüm melegi olsan fena olmaz, melek olduğun kesin tabi de.
-Hayır canım Mina ben, dümdüz Mina.
-Bende Deniz
-Demek deniz, memnun oldum.
- Bu saatte senin burada ne işin var? Yanlış anlama hesap sormak değil de bu saatte tek başına dışarıdaysan ya dertlisindir yada deli
-sanırım ikiside değil, sabahın köründe uyandım geri uyuyamadım bahçeye çıkayım dedim kapı üstüme kapandı bende pijamamla terligimle vakit geçsin diye buraya geldim. Bak gene lafa dalıp sormayı unuttum beni boşver sen ne ayaksın bu saatte deli misin, dertli mi?
Gözlerime baktı
-nasıl görünüyorsam öyle, dedi
Arsız gülüşümü engelliyememekle beraber- çok yakışıklı.
Diye ağzımdan kaçırıp suratına salak gibi bakarak bunu duymamış olmasını diledim. Ve ekledim- ı şey yani özür dilerim.