Belimin sol tarafında tam böbreğimim üzerinde kocaman bir ameliyat yarası vardı. Onu görünce elim ayağım boşaldı. Ne yapacağımı bilemedim. Çaresizce çığlıklar atarak ağlamaya başladım. Gözlerimden hunharca yaşlar çıkıyor, avazım çıktığı kadar bağırıyordum. Bu nasıl olabilirdi? Bunu deniz mi yapmıştı? Hiçbirşey bilmiyordum. Tek bildiğim bana başka birşeyler daha yapmış olabileceği. Bulunduğum odada cam olmadığı gibi kapı da kilitliydi. Aklımı kaybedecektim belki biri beni duyar diye tüm gücümle kapıyı yumruklamaya başladım. Uzun zamandır burada olduğum kesindi. Saat kaçtı, kaç gündür buradaydım. Neden buradaydım. Hiç birşey bilmiyordum. Yaram biraz sızlıyordu. Kolumdaki ize bakılırsa serumla birşeyler enjekte edilip besin ihtiyacım böyle karşılanmıştı. Ve belki başka şeyler de verilmiş olabilirdi. Yinede çok halsiz ve bitkindim ama korkunun verdiği adrenalinden dolayı kendimi oldukça güçlü hissediyordum bir yandan da. Bağırmaktan okadar yorulmuştum ki sesim çıkmıyordu. En sonunda vazgeçip yatağa attım kendimi saatlerdir ağlıyordum bir bardak su dan başka hiçbirşey yoktu odada. Ellerim titreyerek bardağı aldım dökmemeye dikkat ederek içtim. Dibinde kalan bir damla su ile de yüzümü yıkadım. Yıkamak denirse tabi buna. Biraz sakinleşip bi çıkış yolu aramaya karar verdim. Mantıklı davranmalıydım. Bildiğim kadarıyla böbreğinin birini kaybeden insanların belli ilaçları devamlı kullanması gerekiyordu. Ve yara izime bakılırsa çok fazla olmamıştı. Gözyaşlarımı sildim. Canım yansa bile buradan kurtulacaktım. Eğer beceremezsem başıma daha kötü şeyler gelebilirdi.
Odada beyaz bir dolap, tek kişilik bir baza serum asılan askı, Ağrı kesici ilaçlar ve yarım bırakılmış bisküvi paketinden başka birşey yoktu.
Cam olmadığı için Gündüz mü gece mi bilmiyordum. Aklıma başka birşey gelmediği için önce dolabı açtım. Içinde bikaç enjeksiyon iğnesi ve dergilerden başka birşey gözükmüyordu. Dergileri alıp karıştırmaya başladım. Belki bir şey bulurdum. Derken derginin içerisinden bi kağıt çıktı. Hemen elime alıp kağıdı açtım.Mina...
Şuan neredeyim, buradan nasıl çıkabilirim diye düşünüyorsun, biliyorum. Seni sevmiştim aslında ama yapacak birşey yok dünyanın kuralı bu. Avcılar avlanır. Avlar kaderini kabul etmek zorundadır. Bizler avcılarız. Sizlerse avlarımız... sana çok zarar vermelerine izin vermedim sadece küçük bir operasyonla hayati olmayan bir organını aldık korkulacak birşey yok. Sonrasında ne olacak diye düşünüyorsan normalde bu kadar kolay kurtulamazdın. Bundan sonra benimsin. Yani Korumam altındasın. Eger sorumlulugunu ben almasaydım seni bir bataklığa atıp delilleri de yakıp kurtulmuşlardı çoktan. Şanslısın güzelim. Bir-kac güne geleceğim uslu dur olur mu? Günde bir kez yemek ve su getirecekler. ilaçların dolabın üzerinde dikkatli kullan. Beni bekle geleceğim...Amına kodumun manyağı ne anlatıyor. Yok geleceğim yok benimsin. Nesin sen sadrazamın sol tassagı falan mı gerizekalı. Ben az kalsın canımdan olmuşum bu benimle dalga geçiyor. Çıldıracağım ya. Salaklık bende avarenin birine güvenip yola çıkarsan böyle olur. Bunları cazibesiyle kızları kandırıp getirsinler diye besleme gibi yaşatıyorlar. Bu piçler de avlanıyor. Hay şansımı hayatımı sikeyim. Anasını sattımın salak kafası biraz çalışsa bu malın evine gelmezdim zaten. Neyse bugünkü sövme kotamı çoktan doldurdum. Şimdi bi çıkış yolu bulmam gerekiyor. Ama nereden nasıl çıkacağım. Derken dolapla bakışınca kafamda bi ampul belirdi belki dolabın arkasında bi havalandırma gibi birşey vardır dolabı çekebilirsem buradan çıkabilirim diye düşündüm. dolabı itmeye başladım yaram patlayacak gibi acıyordu. Ama yinede bunu yapmalıydım dolabı kenara çektiğimde gördüğüm tek şey kocaman bir fiyaskoydu. Hiç bir şey inanabiliyormusunuz koskoca bir boşluk. Tam vazgeçmiştim ki yerde bir anahtar gördüm belki kapıya uyardı. Okadar uzun zamandır tuvaletimi tutuyordum ki kafayı sıyırmama gram kalmıştı. Anahtarı alıp koşarak kapıya abandım. Anahtarı ellerim titrediği için zar zor sokmuştum ama uymuştu sonuçta. Okadar adrenalin dolu ve bir yandan da okadar halsizdimki..
Kapı açıldı ve karşımda upuzun ve karanlık bir koridor vardı karanlık olması hem korkutucu hemde avantajlıydı. Kaçtığım cabuk anlaşılmasın diye kapıyı geri kilitledim. Ve sessizce dikkatli adımlarla yürümeye başladım. Koridorun sağında iki solunda da bir kapı daha vardı. O odalara bakıp zaman kaybetmek istemedim. O sırada alt kattan geldiğini tahmin ettiğim birkaç ses duydum ne sesi emin değildim ama orada canlı birşey hatvan veya insan olduğu kesindi riske atamazdım. Camı olan odaya girdim ve kapıyı kapattım. Oda da yanmış perdeler ve bikac kırık sandalye ve parçalara ayrılmış bi insan maketinden başka birşey yoktu. Birde gereksiz büyüklükteki dolap tabi. Camdan bakıp etrafı kontrol etmek istedim ama dikkatli olmam gerektiği için önce azıcık ucundan baktım etrafı kontrol ettim ardından tehlike olmadığını görünce aşağıya eğildim. Çok yüksek bir yerde değildim ve doğalgaz boru hattı aşağıya kadar uzanıyordu ya oradan aşağı inecektim yada içeride ne olduğunu bilmediğim bu garip dağ başındaki evde kalacaktım. En fazla birkaç kemiğim kırılır deyip olabildiğince sessiz bir şekilde camdan aşağı borulara tutunarak inmeye başladım. O 2 dakika sanki 200 yıl gibi geldi. Nasıl olduysa planım kusursuz işliyordu. Acaba burası neresiydi? Başka bir şehirde hatta başka bir ülkede bile olabilirdim. Şuan tek gördüğüm alabildiğine dağ yeşillik ve şu eski kocaman garip bina. Ev olmadığı kesindi ama başka bir şeye de benzemiyordu hem dağın başında böyle bir bina'nın ne işi vardı. Daha fazla vakit kaybetmeden çalılıklara doğru hızla ilerliyordum sırtımda bir el hissettim. O an hissettiğim korkuyu tarif edebilecek bir kelime bulamıyorum şuan.-iyi denemeydi küçük hanım.
Yavaşça arkamı dönüp malum yerine okkalı bir tekme geçirdikten sonra ardıma bile bakmadan koşmaya başladım. Yaramı çok zorladigim için aşırı canım yanıyordu ama buna katlanmam gerekiyordu ayakladığını ve küfürler ederek koşmaya başladığını duyabiliyordum ondan önde bile olsam beni illaki yakalayacağını da tabi. Ama belki de başarabilirdim. Başka çarem yoktu..
Derken aniden durduğunu artık beni takip etmediğini fark ettim. Sık ağaçların arasına karışıp biraz daha ilerledikten sonra nefeslenmek için durdum. Arakama baktığımda birsürü ağaç başka da birşey yoktu. Neden durdu bilmiyorum ama bayılmış veya düşmüş olabilirdi. Ondan ne kadar hoşlanmış olsam bile kafayı henüz yemedigim için tabiki geri dönmeyecektim.
Ağaçların arasında yürümeye başladım burada biraz daha kalırsam beni bulurlardı. Bilmesem de yürümeye devam edecektim karnım çok açtı ve ağrılarım şiddetle artıyordu. Koskoca ormanda yiyecek birşeyler bulurum illa diye düşündüm.