Eve girdiğimizde hiç ses yoktu. Bade "Nisaan, annecim gel bak kim geldi?" hemen içeriden paytak paytak koşan, dalgalı koyu kahve saçları omzuna dökülmüş, pembe pijamalı bir kız geldi yanımıza. "BABAAAA." diye bağırıp ellerini havaya kaldırdı, her ne kadar bir şey hatırlamasam da onun bakışları, gülüşü ve bana baba deyişi içimi eritiyordu.
Onu kucağıma alıp "Merhaba prenses." dediğimde birden heyecanla annesine dönüp, "Anye bak! Piyenses dedi" o heyecanlı heyecanlı konuşurken benim kalbimin üstüne tonlarca ağırlık çöktü, Bade boğazını temizleyip, "Evet annecim prenses dedi" deyip yanağına bir öpücük bıraktı. Bana doğru dönüp, "Siz salona geçin ben hem üstümü değiştireyim hem de bize bir şeyler hazırlarım." diyerek koridorun sonundaki odaya girdi.
Ben salona girip televizyon ünitesinin etrafındaki fotoğraflara bakarken Nisan yanağımı sıkıp gülüyordu, ben fotoğraflara bakarken içeriye ellilerinde bir kadın girdi. "Merhaba." dediğimde gözleri doldu, salonun kapısına geri dönüp, "Bade kızım bir gelebilir misin?" diyerek Nisanın yanına geldi, "Fındık kızım. Ben gidiyorum, bay bay." diyip Nisan'a el salladı, Nisan gülerek hemen, el sallayıp "Bay bay." dedi.
Bade salona döndüğünde "Anne yemeğe kalsaydın." dedi fakat adını henüz öğrenemediğim kadın, 'gerek yok kızım.' diyerek evden çıktı. Bade onu yolculadıktan sora salona elinde iki tabakla geldi, tabakları masaya bırakıp Nisanı kucağına aldı ve salonun köşesindeki oyuncak havuzunun içine bıraktı.
"Gel bir şeyler atıştıralım." dedi, masaya baktığımda ton balıklı sandviç gördüm. "Çok severim." diyip sandalyeye oturdum. "Biliyorum." diyerek sıcacık gülümsemesini yolladı bana. "Giden kişi annen miydi?" diye sordum. Bir anda gözleri doldu, aynı ellilerindeki o kadın gibi. "O...o senin annen." diyip burnunu çekti. Sandalyemi ona yaklaştırarak, "Ağlama lütfen. Güzel gözlerine yazık." dedim
'Niye ağlıyorsun güzel kız, ağlama güzel gözlerine yazık'
Göz yaşlarını silip, "İyiyim, sadece anneni hatırlarsın diye düşünmüştük." kafamı 'anladım' anlamında sallayıp sandviçi yemeye koyulduk. Yemeğimiz bitince Bade bize çay demledi. O mutfaktayken Nisan'ın yanına gidip, "Nisan, güzel kız napıyorsun?" diye sordum. Açıkcası onun zaman geçirirsem onu hatırlarım diye düşünüyordum.
"Oyunyak" gülüp, "Oyuncak mı?" diye sordum "EVEY." diye bağırıp gülmeye başladı. Hiç bu kadar neşeli ve gülen bir bebek görmemiştim, gözleri bile gülüyordu. Birden havuza dönüp eline bir oyuncak aldı ve bana bakarak, "Ba ba bak" diyip elindeki mavi topu gösteriyordu. "Evet babam top, ne renk top?" dudaklarını büzüp düşünmeye başladı sonra bana bakıp, "Mayi mayi." dedi. "Aferin sana Nisan, çak." diyip elimi uzattığımda hemen elime vurup çak yaptı.
Arkamı döndüğümde Bade'nin bizi izlediğini gördüm. Gülümseyerek bakıyordu. Sanki her şey eskisi gibiymiş. "Gelsene." diye yanıma çağırdım. Küçük çocuğa oyuncak teklif etmişler gibi heyecanla geldi. Nisan annesini görünce hemen kollarını kaldırıp, "ANYE." diye bağırıp havuzdan çıkmaya çalıştı. "Gel bakalım annecim." deyip kucağına oturtup saçlarını öptü. Bir süre hep birlikte oyun oynadık, kalbimde huzuru hissettim. Mutluyduk.
Saat gece ikiye geliyordu. Badeyle birlikte balkonda oturuyorduk. Sabahtan beri aklımı kurcalayan sorular vardı ve Badeye nasıl soracağımı bilmiyordum. Mesela Nihan kimdi? Neden onun sevgilisi olduğumu söylediler? Neden annem benle konuşmadı? Babam neredeydi ve daha niceleri...Badeye baktığımda o da düşünceli görünüyordu. Birden bana bakıp "Sor..." dedi. Hissetmişti galiba.
İnsan âşık olduğu insanla ruhlarını da mı paylaşıyordu? Ruhları eşleşince bir bakışından anlıyor muydu derdini? Peki ben...ben nasıl anlayacaktım. Ben âşık olduğum kadını, prenses kızımı unutmuştum. Onları nasıl hatırlayacaktım. Kontrolü elimde olmaması daha da çok canımı sıkıyordu. "Nihan kim?" galiba en can alıcı soru buydu.
"Ablam." dedi, sonra sustu...Bende sustum. Bir süre ikimizde konuşamadık. Bade "Ben çayları tazeliyim." diyerek ayağa kalktı. Balkondan çıkmadan önce, "Sormak istediğin her şeyi sor, ne kadar henüz hatırlamasan da ben senin eşinim." diyerek balkondan çıktı. Haklıydı. Ondan çekinmeme gerek yoktu.
Beş dakika sonra Bade elinde çaylarla geldi. Yerine oturup bana döndü, "Sor bakalım." evet, başlıyorduk. "Baban bana Nihanla sevgili olduğumuzu ve acilen evlenmemiz gerektiğini söyledi, neden bir baba bunu kızına yapar ki?" güldü, "Sevmediği için?" dedi sorar gibi, anlık bir dürtüyle, "Ben asla öyle bir baba olmayacağım." dedim. Bu iç güdüydü galiba. Sıcacık güldü, "Biliyorum. Merak etme." diyip pamuk kadar yumuşak elini elimin üstüne koydu, bu hareketiyle içimde kıpırtılar oluştu.
"Peki bu konuya sonra döneriz. Annem neden benimle konuşmadı ve babam yaşıyor mu?" derin bir nefes aldı, "Bu...şöyle ki. Sen annenle konuşmuyorsun. Düğünümüzün akşamında rest çektin, seni de zaten baban büyütmüş. Ne zaman bir anneye ihtiyaç duysan ya teyzene ya da amcalarının eşlerine gidermişsin. Sonra Nisan doğunca annen görmek istedi. İlk başta izin vermedin, sonra kırkı çıktıktan bir ay sonra ben yokken gelsin görsün bir saat dedin. O zamandan beri böyle gelir haftada bir iki kere."
Belki de annem bana annelik yapmadığı için onu hatırlamadım. Hafızamda çokça yeri yoksa eğer daha çok yeri olan birini görmeliydim. "Bade babam nerede biliyor musun?" biraz durdu, çayından bir yudum aldı sonra telefonuna girip bir şeylere baktıktan sonra bana dönüp, "Bu dönemler balık esirdeki evine gider. Oradadır." dedi ve devam etti, "Gidelim istersen işlerimi ayarlaya bilirim." bu sefer ben gülümsedim. "Bade, biliyor musun? Belki de annem hafızamda çok olmadığı için hatırlamamışımdır. Belki de babam bize iyi gelir." Cümlemi bitirince gözleri parladı, ben değil biz dediğim için gözleri parladı. "Bade her ne yaşanırsa yaşansın ben bizden vazgeçmeyeceğim, sende geçme olur mu?"
"Olur." dedi dolu gözleriyle.
Bu bölüm bir şey oldu fark ettiniz mii?
Nasıl gidiyoruz?
O zaman diğer bölüm Balıkesir yolcusu kalmasın.
Kemerlerinizi bağlayın okurlar he bir de;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bellek
General FictionHafızasını kaybetmiş bir adam ne kadar büyük bir hata yapabilir ki? 12.12.23 #Bellek-1.