Bölüm 3

117 11 0
                                    

 Canım, ciğerim, okuyucum. Bölüm geç geldi kusura bakma bundan sonraki bölümler 2 günde 1 gelecek inşallah birazcık kısa oldu ama sonra telafi ederim öpücükler :* xoxo



-Onur'dan-

 Annemin bizi terk edişinden sonra daha da kenetlenmiştik babamla birbirimize. Ta ki ölümüne kadar. Tek çocuk olduğumdan dolayı babam ile hep ağabey-kardeş gibi yaşamıştık.

Annem bizi terk ettiğinde henüz 3 yaşındaydım. Acımasızca arkasını dönüp giderken ne kadar da ağlamıştım gitmemesi için. Nasıl razı gelmişti gönlü küçücük bir çocuğu arkasında gözü yaşlı bırakmaya...

Babam ise tekrar cesaret edememişti hayatına başka bir kadın almaya. Aynı acıyı yaşamak istememişti belki de. Belki de tekrar terk edilmekten korkmuştu.

O günden sonra bütün kadınlardan nefret etmiştim yalnızca biri hariç. Verilen sevgiyi hak etmediklerini düşündüm hep. Hak etmediklerini de gösteriyorlardı zaten.

Babam annemi çok seviyordu ama annem olacak o kadın her zaman göstermişti babama layık birisi olmadığını. En son olarak da terk edişiyle koymuştu son noktayı.

Babaannemin ölümünü duymak beni derinden sarsmıştı. Hayatımdan birisi daha eksilmişti. İlk uçakla İstanbul'a geldiğimde öğreneceklerimden habersizdim elbette. Cenazeye yetişememiştim. Ama bu oraya gitmeyeceğim anlamına gelmezdi. Çünkü babaannemi çok seviyordum.

İstanbul'a geldikten sonra babaannemin evine gitmek için taksiye binmiştim. Çok uzun yıldır gelmemiştim buraya ve şimdi dönmek oldukça zordu. Çünkü burada bıraktığım kişi geliyordu aklıma ve bu beni üzüyordu.

İstanbul'a gitmek demek O'nu görmek demekti ve ben buna hazır mıydım bilmiyordum. Taksi evin önüne geldiğinde inmek için duraksadım ama sonra indim. Çünkü evin önünde birisi zile basıyordu. Taksiyi fark edip arkasına dönmesiyle ben de olduğum yerde kalakalmıştım. İşte karşımdaydı.

Beni görünce bir an şaşkınlığını gizleyemese de yanıma gelmek ona engel olmadı.

" Onur? " sesindeki şaşkınlık ve heyecan nasıl da belli oluyordu?

" Yazgı. " onun aksine heyecanımı gizlemeyi başarmıştım. Ama yaptığı hareket içimde bir şeylerin karıncalanmasına sebep olmuştu. Bana sarılmıştı. Evet. Bana sarılmıştı. Ben de sarılıp sarılmama konusunda tereddüt etsem de ben de ona sarıldım. Taksicinin kornaya basmasıyla birbirimizden ayrıldık ve ben valizimi almak için bagaja yöneldim. Valizimi aldıktan sonra tekrar karşı karşıya geldik ve yine

" Onur. " dedi.

" Yazgı. " dedim. Sanki sonsuza kadar isimlerimizi söyleyebilirmişiz gibi geliyordu.

" İsimlerimizi söylemeye devam mı edeceğiz böyle? " dedi düşüncelerimi okumuş gibi ve bunu söylerken o güzel dudaklarına müthiş bir tebessüm yerleştirmişti. O an onu ne kadar özlediğimi bir kere daha fark ettim.

" Haklısın. " dedim. Kelimeler birbirine dolanmış gibi hissediyordum. Yine o devam etti.

" Nasılsın? " diye sordu içten bir gülümsemeyle.

" İyiyim. Sen nasılsın? " dedim.

" İyi gibiyim işte. İnci'yle ilgileniyorum. Bu arada başın sağ olsun. Olanlardan ve İnci'den haberin olduğunu duydum. Ne yapmayı düşünüyorsun? İnci zor kızdır. " dedi.

 Zor olacağını zaten biliyordum. Ama ne yapacağım konusuna gelirsem işte orda her şey bir duvar varmış gibi daha ilerisine gidemiyordum.

" Sağ ol. Bilmiyorum, bir şeyler düşüneceğim. Onu öylece bırakamam. " dedim akşam olacaklardan habersiz.

" Neyse sonra görüşürüz. Görüşür müyüz? " derken görüşmezsek dünyanın sonu gelecekmiş gibi bakıyordu.

" Görüşürüz tabi. " dedim gülerek.

Yazgı arkasını dönüp usulca giderken ben ne yapacağımı düşünüyordum. Nasıl sahip çıkabilirim ona diye düşünüyordum.

Öyle böyle vakit geçti. Önce otele gittim. Eşyalarımı yerleştirmekle uğraşmayacaktım. Çünkü İnci'yle konuşmam gerekiyordu. Sonra telefonum çalmaya başladı.

Arayan can dostum Yavuz'du. O da gelmek istemişti. Ama itiraz ettim. Onu da sürüklemeyecektim bu işe. Sadece geldiğimi haber verdim ve kapattım. Buraya gelmek üzere olduğundan habersiz...

Otelden çıktım ve taksiye bindim. Gideceğim adresi taksiciye söyledikten sonra telefonumu sessize aldım.  Sokağın başına geldiğimde İnci'yi evden çıkarken gördüm ve takip etmeye karar verdim. Hangi akla hizmet yapacaktım bunu bilmiyorum ama o an bu seçenekten başkası mantıklı gelmemişti.

Yavaşça yürüyordu. Taksiye biner diye bekledim ama yürümeyi tercih etti. Mezar başında gördüğümden beri daha da kötüydü sanki. Ama artık ben vardım ve bunlara gerek kalmayacaktı. Yaşadığım sürece onu yalnız bırakmayacaktım.

Nereye gidiyordu bu kız gecenin bu saatinde? Merak etmiştim gerçekten. Varlığımı fark ettirmeden takip etmeye devam ettim. En sonunda sahilde fenerin altına gelince durdu ve biraz baktıktan sonra oturdu.

Düşünüyordu sanırım. Hiç hareket etmiyordu. Ben de rahatsız etmek istemedim ve sadece izlemeye başladım. Ne kadar bekledim bilmiyorum. Sıkılınca yanına gitmeye karar verdim ama gördüğüm manzara olduğum yerde donmama sebep olmuştu. Bu kadar mı delirmişti bu kız. İntihar edecek kadar...

Şimdi şoka girmenin sırası değildi. Hemen onu kollarıma aldım ve yardım istemeye başladım. Lanet insanlar dönüp bakmadılar bile. Sonra cebimden telefonu çıkarmaya çalıştım. Güç bela telefonu aldım ve ambulansı aradım. Çok geçmeden ambulans geldi ve hastaneye doğru gitmeye başladık.

Sürekli konuşuyordum. Hiç susmayacakmış gibi konuşuyordum. Yalvarıyordum beni bırakmaması için. Ama o ölü gibi yatıyordu ve beynim sürekli aynı kelimeyi tekrar ediyordu.

Ölü...

Ölü...

Ölü...


Doktor beni sakinleştirmeye çalışıyordu ama boşunaydı. Çünkü korkuyordum. Korktukça konuşuyordum. Konuştukça korkuyordum ve evet şu anda da saçmalıyordum.

Ama elimde değildi ki... Çok geç bulmuştum onu. Şimdi kaybedemezdim. Sonuçta ben onun hayatta kalan tek ailesiydim. Ağabeyiydim...

KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin