Bölüm 7

49 7 1
                                    



Söyledikleri karşısında utanmam ya da kızarmam mı gerekiyordu? Oysa ben öfkeden başka bir şey göremiyordum kendimde.

Yaklaşık 15 dakika kadar bir sürede hazırlanmıştım. Siyah deri taytımı ve bordo büstiyerimi giydikten sonra elime de ceketimi aldım. Odadan çıktım ve salona geçtim.

"Hey sapık! Ben çıkıyorum. Yazgı'ya her zamanki mekanda olacağımı söylersin. Hadi ben kaçtım." dedim ve kapıya yöneldim.

"Gitmesen?" dedi. Sesinde anlayamadığım bir ton vardı. Umrumda mıydı? Tabi ki hayır.

"İşine bak sapık. Sonra görüşürüz. Hatta görüşmeyiz." dedim ve evden çıktım.

Gerçek tayfamı çok özlemiştim. Neredeyse 1 aydır görmüyordum onları. Taksiye binmek yerine yürümeyi tercih ettim. Biraz temiz hava iyi gelecekti. Yaklaşık yarım saat sonra mekana gelmiştim ve bütün gözler bana dönmüştü. Tanıyanların sesleri yükselmişti.

"Oo İnci."

"Özlettin kendini."

"Nerelerdeydin kızım ya?" gibi. Hepsine tebessüm ederek her zamanki yerime geçerken arkadan gelen ses durmam için yeterli bir sebepti.

"İşte benim eğlencem gelmiş, hoş gelmiş." dedi o tanıdık ama bir o kadar uzak olan ses. Olduğum yerde öylece dikilmeyi bırakıp arkamı döndüm ve evet. İşte karşımdaydı. 1 yıl önce bana yaşattıklarından sonra nasıl hiçbir şey olmamış gibi davranabiliyordu?

"Git başımdan Kuzey." dedim ve arkamı dönüp yürümeye devam ettim. Ama ayak seslerine bakılırsa arkamdan geldiği gayet açıktı.

"Konuşmayacak mısın benimle? Yüzüme bakmayacak mısın?" dedi. Benim aksime gayet sakin ve rahat tavırları sinirlerimi bozmaya yetiyordu. Onu her gördüğümde içime bir acı saplanıyordu. Ben hayatımda ilk defa birini sevmiştim. Onu sevmiştim ama o beni hayal kırıklığına uğratmaktan başka bir şey yapmamıştı. Onu her gördüğümde söyledikleri aklıma geliyordu ve ona olan kırgınlığım daha da artıyordu. Tamam iyi bir kız olmayabilirdim ama yaşadıklarımı da hak etmemiştim. Ben düşünürken konuşmaya başladı.

"Hadi ama İnci'm. 1 yıl oldu. Hala kırgın mısın bana?" diye sormuştu. Sesindeki pişmanlık 3 kilometre öteden bile fark edilecek cinstendi.

Mekandaki köşeme gelmiştim. Böyle konuşmasına şaşırmıştım. Çünkü Kuzey hiçbir zaman zayıf görünmeyi sevmezdi. Ki şuan karşımda küçük bir çocuk gibiydi. Etrafıma baktığımda kimsenin olmadığını fark ettiğimde nasıl bu kadar rahat konuştuğunu anlamıştım. E cool çocuk tabi. Karizmayı çizdirirse ayıp olur.

Kuzey kötü bir insan değildi ama iyi birisi olduğunu söylemek de zordu. Diğer insanlara davrandığı gibi davranmıyordu bana. Hoşuma giderdi eskiden. Ama bu hisleri 1 yıl önce bile bile yok etti. Bunun farkında mıydı bilmiyordum. Ama bilmesi de bir şeyi değiştirmeyecekti.

Beni sevdiğini de hiçbir zaman dile getirmezdi. Daha çok hissettirmekten yanaydı çünkü. Hissettirmişti de. Her şeyde o vardı yanımda. Hastayken, ağlarken, gülerken... Babaannem de çok severdi onu. Sürekli onu sorardı bana.

"Kuzey oğlum nerde?"

"Kuzey oğlumu ara, gelsin."

"Nerde benim sarı civcivim." En çok da bu söylediği kahkaha krizlerine sokardı beni. Bunlar aklıma gelince yüzümde küçük bir tebessüm olmuştu. Ama babaannemin ölümü aklıma gelince bu gülümseme çok sürmemiş, yerini hüzne bırakmıştı.

"İnci'm sen iyi misin?" diye sormuştu endişeli bir sesle. Çocuk da haklı, bir sırıtıp bir somurtuyorum. Deli olduğumu düşünecek yakında.

KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin