Bölüm 5

30 8 2
                                    

-İnci'den...

Ağabeyinim demişti değil mi? Ben yanlış duymamıştım. Nasıl bir kelimeydi bu böyle? Ne kadar yabancı bir kelimeydi? Ne biçim bir dönemden geçiyordum ben böyle? Önce babaannemi kaybediyorum sonrasında ise bir ağabeyim olduğunu öğreniyorum.

Şimdi hatırlamıştım. Mezarlıkta gördüğüm çocuktu o. Demek yalnız değildim. Peki bu neyi değiştirirdi ki? 20 yıl sonra gelip karşıma çıkacak ve ben onu kabul edeceğim. Öyle mi? Gerçi kabul etmeyip ne yapacağım? Babaannemi de kaybettim. Bir de ağabeyimi mi reddedeyim? İyice ıssızlaşmak mı isteğim? Hayır. Değil tabi ki. Ama neden şimdi gelmişti ki? Ölecektim ben. Ölecektim ve defolup gidecektim bu lanet dünyadan. Şuan yaşadıklarımı yaşamayacaktım. Yarını düşünmeyecektim. Ama sonuç ne oldu? Yaşıyorum.

Buram buram kokan hastane kokusu içimin en derinlerine kadar işlemişti. Neyse ki bir gün sonra taburcu edilecektim. Ama sonra ne yapacaktım? Ne kadar da sorularla dolu bir gündeyim böyle? Bunu söylerken bile soru soruyorum. Normal olmadığımı söylemiştim değil mi?

Yaklaşık bir saat sonra Yazgı yanıma geldi. Yine saçma sapan elbiselerinden birisini giymişti. Hayır yani o kadar güzel bir fiziğe nasıl böylesine kıyafetler giyip kötü gösteriyor hala anlamış değilim. Neyse bir ara stilistlik de yaparım ona. Çünkü şuan ki surat ifadesinden anladığım üzere benimle bir şey konuşmak istiyor. Dökül bakalım Yazgı hanım.

"He canım söyle ne oldu yine?" Ben konuşmasam kıvranıp duracak böyle.

"Şey ya bir şey yok aslında. Var ama yok yani. Olsa mı olmasa mı bilemedim."

"Yazgı lafı geveleme canısı. Dökül bakalım ne var ağzında?"

"Kızmayacaksın ama?"

"Kızmaya başladım bile Yazgı. Söyle ne söyleyeceksen."

"Ya niye kızıyorsun ki? İki muhabbet edeceğiz şurada. Birazcık sakin olsan ölür müsün kızım ya."

"Tamam Yazgı. Söyle seni dinliyorum."

"Şey şu ağabey-kardeş meselesini konuşmak istiyorum." demişti. O nerden biliyordu? Daha ben yeni öğrenmiştim. Demek ki bir salak benim.

"Sen nerden biliyorsun Yazgı? Daha ben yeni öğrendim. Umarım önceden bilmiyorsundur." demiştim. Öyle olmasını umuyordum. Çünkü arkadaşımın can dostumun arkamdan iş çevirmesi bana üçüncü büyük şok olurdu ve ben bunu da kaldıramazdım.

"İnci ama niye öyle söylüyorsun ki şimdi. İş çevirmek falan. Ne biçim laflar onlar? Yapmadım öyle bir şey."

" Yazgı! Biliyor muydun bilmiyor muydun?!" biraz hatta baya yüksek çıkmıştı sesim. Çünkü duyacağım cevaptan korkuyordum ve haksız da sayılmazdım.

Hastane yatağından doğrulmaya çalıştım ve yatakta oturur pozisyon aldım. Doğrudan Yazgı'nın suratına bakıyordum artık. Bir cevap vermesi gerekiyordu. Olumsuz bir cevap.

"Sana soruyorum cevap ver bana! Biliyor muydun bilmiyor muydun?!" suratı değişmeye başlamıştı. Korktuğum cevap yüzüme yüzüme geliyordu.

"Biliyordum." dedi. Kabul etti. Ah be Yazgı. Sana da mı güvenemeyecekmişim.

"Çık dışarı!" diyerek bağırmıştım. Ama o pişman gözlerle yüzüme bakmaya devam ediyordu.

"Sana çık dışarı dedim!" ve o sırada kapanan kapı sesi yüzlerimizi o yöne çevirdi. Gittiğini düşündüğüm varlık konuşmaya başladı.

"Ona bağırma." demişti. Neler oluyordu Allah aşkına.

"Sana ne be sana neeeee! Sen kimsin de bana karışıyorsun. Sana ne!" kendimi kontrol edemiyordum. Ama zaten çok olay yaşamıştım ve hiçbirine tepki verememiştim. Şimdi onlarla beraber biriken bütün nefretimi ve acımı bağırarak dışa vuruyordum.

"Ben senin ağabeyinim. Yeter artık. Zor günler geçiriyorsun, biliyorum. Ama etrafında sana destek olmak isteyen, yanında olmak isteyen insanları bağırıp çağırarak kendinden uzaklaştırma. Şimdi sakin ol ve hazırlan taburcu edileceksin. Yazgı sen de İnci'ye yardım et." dedi ve sonra bana döndü.

"Sorun çıkarma tamam mı kardeşim?" dedi ve gitti.

Yine kardeşim demişti. Onun dışarı çıkmasıyla Yazgı da bana döndü.

"Bak görüyor musun gitmedi. Vazgeçmeyecek İnci. Sen de hem ağabeyine hem de kendine eziyet etme ve ağabeyini kabullen. Şimdiiii. Yardım istediğin bir şey var mı?" yüzündeki tüm samimiyeti kıracaktım ama şuan önemi yoktu. Çünkü arkamdan iş çevirmişti. Küçük de olsa bir cezası olacaktı.

"Sen çık dışarı ve benimle de uzun bir süre konuşma." demiştim. Anında düşen yüz ifadesi benim de canımı sıksa da biraz cezayı hak ettiği gerçeğini değiştirmiyordu. Neyse ki bir şey söylemeden yavaşça yanımdan ayrıldı. Ben de pembe renkli hastane önlüğünden bir an önce kurtulmaya çalıştım.

Siyah dar paça bir pantolon ve siyah salaş bir tişört giydikten sonra ayna karşısına geçtim. Önce elimi ve yüzümü yıkadım ve saçlarımı ellerimle düzeltip dağınık topuz yaptım. Ve hazırdım. Kıyafetlerim olan poşeti de aldım ve kapıya doğru ilerledim. Aklımda bir sürü soru işareti vardı. Bunları düşünmeyi sonraya erteledim. Kapının kolunu tuttum ve yavaşça açtım. Görmeyi beklemediğim birisi daha vardı aralarında. Fazladan birisi.

İyi de onun ne işi vardı ki burada? O dediğim bana çarpmak üzere olan dengesizden başkası değildi. Odadan adımımı attıktan sonra kendini ağabeyim olarak adlandıran vatandaş yanıma geldi ve elimden poşeti almaya çalışırken konuştu.

"Hazırsan gidelim." dedi. Ne yani onunla mı gidecektim? Sorun çıkarma demişti ama benim göbek adım sorundu sanırım.

"Ne demek gidelim? Gidiyorsan git. Beni rahat bırak, benimle işin yok."

"Ne demek gidiyorsan git. Benimle geleceksin." dedi. Emrivaki yapıyordu ama hayır sonuna kadar direnecektim. Kabul edecektim ama bu o kadar kolay olmayacaktı. Şimdi direniş zamanıydı. Hadi bakalım İnci, göreyim seni.

"Hayır tabi ki de, sen kimsin de seninle geleceğim? Ağabeyim olduğunu söyledin diye hemen boynuna mı atlayacağım. 'Ayy canım ağabeyim' mi diyeceğim? 20 yıldır nerdeydin?"

"Konuşacağız İnci. Hadi gel benimle." derken sesi çok samimiydi. Ama yine söylüyorum. Bu iş o kadar kolay ol-ma-ya-cak.

"Bu zamana kadar her işimi kendim yaptım, şimdi de yaparım." Söylediğim her olumsuz cümleyle güvenini kırıyordum ama şuan umrumda değildi açıkçası.

Yavaşça adımlarımı çıkışa doğru ilerletirken omzumda bir el hissettim ve arkama döndüm. Ben döner dönmez konuşmaya başladı.

"Onlara böyle davranmaya hakkın yok. Kimse senin şımarık triplerini çekemez."

"Sana ne be! İstediğime istediğimi söylerim. Sana nee! Sen kimsin?!" bu cümleleri sarf ettiğim kişi dengesizden başkası değildi. Dengesiz diyorum çünkü hala adını bilmiyorum.

"Bana ne değil işte bayan şımarık. Bilmediğin şeyler var ve bilene kadar uslu bir kız ol ve ağabeyini üzme."




BÖLÜM ÇOOOOOKKKK GEÇ GELDİĞİ İÇİN ÜZGÜNÜM. ELİMDEN GELDİĞİNCE YAZMAYA ÇALIŞICAM KEYİFLİ OKUMALAR.. :*

KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin