İçimde yaşadığım korku, yansıttığım ile aynı değildi.
Korkuyordum,hemde çok. Etrafı insanlar sarmıştı. Araz onlarla ilgileniyordu. Tam karşımda şuan arabamızın altında Ege ve Yiğit yaralı şekilde yatıyorlardı. Ege'nin sağ kaşı ve dudağı patlamıştı. Sol gözüyse morarmaya başlamıştı. Yiğitın ise başında büyük yara olmalıydı ki başından kan akıyordu. Hemde akıl akıl.
Hepsi benim suçum
Benim yüzümden olmuştu
Kahretsin bu kişi her kimse benimle büyük oyun oynamak istiyordu. Anlaşılan. Bende oynayacaktım. Hemde kazanan ben olucaktım. (Aynen canım )
Ellerim ve dizim titriyorlardı. Yanıma ne zaman geldiğini bilmediğim Bahar ve Deniz bana su uzatmışlardı. Sadece suya bakmak dışında birşey yapmamıştım.
Ambulans gelmişti. Ege ve Yiğiti ayrı ambulans arabalarına koydular ve Araza birşeyler söyleyerek uzaklaştılar.
Araz yanıma gelmişti. Konuşuyordu. Birşeyler fısıldıyordu. Ama duyamıyordum. Kulağımda tek ses vardı hepisi senin suçun.
Araz biranda elleri ile beni sarmıştı. Başıma bir öpücük konudurmuştu. Benden ayrıldı ve yaşlı gözlerimin tam içine baktı. Birşeyler daha söyledi ama ben duyamıyordum. Beni kolumdan tutarak arabaya doğru götürdü. Az önce Ege ve Yiğitin yattığı yerdeydim. Ayağımın altında kandan gölge vardı. Artık gözyaşlarım hıçkırıklara dönmüştü. Araz bana tekrar sarıldı. Kendimi güvende hissediyordum. Keşke benden hiç ayrılmasa. O bana sarılınca bütün uğultular yok oluyordu.
Araz gözyaşlarım sildi ve arabaya bindirdi.
🌘
Araz...
Karşımda titreyerek ve ağlayarak oturan Karacaya bakıyordum. Çünkü yapacağım birşey yoktu. O ağladıkça bende içimde ağlıyordum. O üzüldükçe bende içimde üzülüyordum. Çünkü duygular dışa yansıtılmamalı.
Neredeyse bir saat olmuştu. Ama hiçbir hemşire yada doktor bize bilgi vermemişlerdi.
Oturduğum yerden kalktım ve Karaca'nın önünde diz çöktüm. "Karaca... Lütfen yapma. Bak birazdan çıkacaklar. Hem seni bu halde görmesinler. Lütfen ağlamaya." Okulda onlardı gördüğünden beri ağlıyordu. Lütfen bana bu işkenceyi çektirme Karaca. Seni böyle görmeye dayanamıyorum.
Uzun beklentinin ardından doktor çıkmıştı. "Ege Kaya ve Yiğit Demir'ın yakınları sizmisiniz? " "Evet" demiştik ikimiz aynı anda. "Önce Ege beyle başlayalım. Başına çok fazla derbe almış o yüzden beyin sarsılması yaşıyor. Onun dışında sağ kaşına dikiş attık. Yüzünün birkaç yerinde ve karın kısmında morluklar var ama merhem sürerseniz ve ilaçları zamanında alırsa kısa zamanda kendine geleceğini düşünüyoruz. Yiğit Demire gelirsek. Kafasında büyük yara vardı. Ama kanamayı durdurduk ve dikiş attık. Onun dışındada sağ eli kırılmış alçıya alındı. Bir ay sonra gelip alıçıyı aldirabilirsiniz. Ve birkaç yerinde morluklar var onun içinde merhem ve ilaçlar yazdım. Hemşireden alabilirsiniz. Şuan uyuyorlar ama uyandıklarında taburcu olabilirler. Geçmiş olsun " diyerek yanımızdan ayrıldı.
Karacaya baktığımda gözlerinin hal yaşlı olmasına rağmen gülümsediğini gördüm.
Onu yanıma çekip kollarıla sıkıca sardım. "Araz... Teşekkür ederim" dediğini duyar gibi oldum. Ve lanet kalbim normalin o katı daha hızlı atmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perdenin Arkasındeki Karanlık
Fiction généraleKaranlık, geçmiş, gelecek , bilinmemezlik ama yinede bir arada kalabilmek. Bu beş kişinin hikâyesi beş kişinin macerası ve bu beş kişinin yaşamı. Karaca, Araz, Ege, Yiğit ve Işık birbirini tanıdığını düşünen ama aslında hiçbiri birbirini tanımaya...