BÖLÜM 3: ÇARPIŞMA.

5 2 0
                                    

Bir çarpışmaydı buzdan kalpleri buluşturan, bir çarpışmaydı onlara çiçek açtıran ve yine bir çarpışmaydı ikisini de mahvedecek olan...

uykumdan sevgili teyzeciğimin üzerime buz gibi bir bardak suyu boca etmesiyle uyandým. Düzeltiyorum, uyandırdım. Suyun soğukluğunun vermiş olduğu  şokla ağzımdan minicik(!) bir çığlık kaçtı.

Teyze! Böyle insan mı uyandırılır

Eğer yeğenin sabahtan beri 10 kere seslenmene rağmen uyanmıyorsa evet

böyle söylediğinde ona sinirli bir bakış attım. Yaptığım şey  komikmiş gibi güldü. Ona ciddi misin? Der gibi bakınca gülmeyi kesip "kahvaltı hazır elinin yüzünü yıka mutfağa gelip yemeğini ye" diye komut verip mutfağa gitti.

Bazen aynen bu şekilde yönetici kişiliği ortaya çıkıveriyordu . O mutfağa gittiğinde üstüm ıslandığı için söylene söylene odamdan çıkıp yanına gittim ve pjamalarımı elimle göstererek

" bak yaptığını beğendin mi? sayende en sevdiğim pjamam kirlendi" bunu gayet ciddi bir þekilde söylememe raðmen o yine güldü. O sırada arkada duran kahvaltı masası gözüme çarptı hiç bekletmeden oturup yemeğimi yemeye başladım o sırada teyzem yanıma gelip. "Ee bugün büyük gün, heyecanlı mısın bakalım?"

düz bir şekilde "Hayır" dedim

"yeong-Ho senin geleceğini duyunca çok sevindi" yeong- ho, teyzemin kızıydı dolaytlý olarak benimde kuzenim. Her neyse işte. Kore de moda tasarımı okuyan küçük kuzenim bana ev arkadaşlığı yapacaktı ne harika ama dimi(!)

"uçak saat kaçta kalkacak? "

"1 saat sonra kahvaltını et de çıkalım" kahvemden son bir yudum daha alıp masadan kalktım.

"Doydun mu yani, hiçbir şey yemedin ki. Aish çok dengesiz besleniyorsun" onunla yaşamaya başladığımdan beri az yemek yemem ile ilgili şikayet edip duruyordu. Ama beni önemsemesi hoşuma gidiyor sanırım.

Teyzem arkamdan söylenmeye devam ederken ben odamın kapısını kapatıp üstümü giyinmeye koyuldum . Paris'ten Kore' ye yaklaştık 11 saatlik bir uçuşum vardı ve bu hiçte kısa bir zaman olmadığı için rahat şeyler giysem iyi olurdu

altıma beyaz bir eşofman üstüme de onunla takım olan beyaz bir büstiyer ve ince bir hırka giyip yüzümü biraz renklendirdikten sonra bavulumu alıp odamdan çıktım, teyzem arabasıyla birlikte beni kapıda bekliyordu yanına gidip arabaya bindim ve havaalanına doğru yola koyulduk...

.

"Aish hadi ama cidden ağlıyor musun sen?"  teyzem fazla duygusal bir insandı yıllardır yanında olduğum için normal olarak varlığıma iyice alışmıştı kendi kızından yıllardır ayr8 olduğu için ben iyice hayatının merkezi haline gelmişim.

Teyzem göz yaşlarını silip bana tekrar sarıldı bunu son 2 dakikada 10 kez yapmıştı. Benden ayrıldığında yüzümü avuçlarının arasına alıp.

"vardığında haber ver öğünlerini atlama ve sıkı giyin Yeong- ho ya da söyle eve geç gelmesin ve derslerine iyi çalışsın" ağlamaklı sesiyle " ben ilk fırsatta ziyarete geleceğim merak etme" o böyle konuşunca gerçekten duygulanmıştım zira teyzem benim hayatýmda büyük bir yere sahipti bana kendi annemden çok o annelik yapmýþtý beni gerçekten kendi kýzý gibi seviyordu. Bende onu annem gibi. Onunla son kez sarýlýp kalkacak anonsu yapýlan uçaðýma doðru yola koyuldum...

10 saatten fazladır havadaydık ve gerçekten sıkılmaya başlamıştım. Uçakta pek fazla insan yoktu bu yüzden yolculuk normale göre biraz daha rahat geçiyordu yan koltuğum boş olduğu için koltuğa uzanıp saatlerdir şarkı dinliyordum. Yeni bir şarkı açacağım sırada bilin bakalım ne oldu, kulaklığımın şarjı bitti! Sinirle kulaklığı çıkartıp kucağıma fırlattım. Ah, cidden mi tam zamanında. sanırım kablolu kulaklığa geri dönmem gerek.

L'APPEL DU VİDE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin