0.1

1K 90 120
                                    

Küçük çocuk elindeki üç tane farklı renkli lolipoplara bakıp gülümsedi. Başını kaldırıp etrafa bakınca çocuk yuvasının içindeki parkın bankaların dan birine oturmuş olan hyunglarının yanına koşturdu. 

Bir oyun hakkında konuşan hyunglarının arkasına gelip ikisinin yanağına da minik öpücük kondurdu. Bununla ikili gülümseyerek arkalarında olan küçük çocuğa dönmüşlerdi.

"Şekerlerim ve ben geldim!"

Küçük çocuğun heyecanlı konuşmasına ikili kıkırdayıp bankta kenara kayarak yanını pat patlamışlardı. Küçük çocuk bankın etrafında dolanıp hyunglarının önüne gelince oturmadan önce elindeki lolipopları sahiplerine uzattı. Minho'ya yeşil hyunjin'e de mavi lolipop'u vererek onun oturması için boş olan yere oturdu. Hyunglarının teşekkürlerin den sonra onlara gülümseyip kendisinin en sevdiği olan  pembe lolipop'unu açarak ağzına atmıştı.

Küçük çocuklar şekerlerini yerken hyunjin ne oynayacakları sormak için konuşmuştu.

"Bugün hangi oyunu oynayalım?"

Diğer ikiliye bakarken kendi de düşünmeye başlamıştı bile. Bir kaç saniye sonra en küçüklerin'in heyecanlı sesi duyulmuştu.

"Buldum , ne oynayacağımız ben buldum ki"

İkili onun heyecanına gülüp meraklı bakışlarını minik çocuğa diktiler.

Küçük çocuk önlerinde duran parkı işaret parmağı ile gösterip iki yanında oturan hyunglarına döndü tekrar.

" Bu park bizim şatomuz olucak. Ben içinde yaşayan prens siz de benim şövalyelerim olun. Olur mu ki hı?"

Hyunjin heyecanla başını sallayarak onaylamıştı küçük çocuğu. Minho ise bir süre park'a bakarak bir düşünmüş ve yanındaki minik çocuğa dönmüştü.

"Bence senden çok güzel bir prenses olur. O yüzden sen prenses ol biz de seni koruyan şövalye olalım. Olur mu?"

"Evet evet minho haklı. Prenses seungmin.. prenses olmak sana çok yakışır"

Seungmin, hyunglarının onu prensese benzetmesi ile küçük pofuduk yanakları kiraz rengini almıştı. Minho küçüğünün bu hâline minik bir tebessüm bırakırken hyunjin onun kızaran yanağından öpüp elini tutarak ayağa kalmıştı.

"Hadi bakalım prensesim siz şato ya çıkın ben ve minho sizi düşmanlardan korumak için burada"

Minho da oyuna başlayan hyunjin ile ayağa kalmış ve biten şekerinin çubuğunu yanındaki çöpe atarak seungmin'in önüne gelip hafifçe eğilmişti.

"Prensesim , şövalye hyunjin haklı. Sizin şato ya gitmeniz gerek birazdan düşmanlar gelir"

Seungmin de hyunglarına uyarak park'a yani şatosuna çıkmak için yürürken yerden buldukları ince dal parçalarını kılıç gibi tutup prenseslerini korumak için dikkatli adım atan ikiliye bakıp güldü küçük çocuk.

Onlar oyunlarına o kadar odaklanmışlardı ki yanlarına gelen kadınını bile fark etmemişlerdi. Kadın onların bu hâline gülüp aynı üç küçük çocuğun yaptığı gibi oyunlarını katıldı.

"Prens seungmin artık akşam oldu ve yemek saati"

"Sejin noona , seungmin bi'kere prenses!"

Hyunjin'in dediğine gülümsedi genç kadın. Minho da hyunjin'e destek çıktığını belli etmek için başını aşağı yukarı sallayarak onaylamıştı arkadaşını.

"Pekala prensesim gitme vakti"

Seungmin parkın merdivenlerin den inip onu bekleyen genç kadının yanına gitmeden önce hyunglarına kısa bir sarılma verip yine yanaklarından öpmüştü. Elini tehdit edecek şekilde sallayıp ikiliye gözlerini dikerek konuştu. Onun bu hareketine sejin de dahil gülmemek için dudaklarını ısırmıştı ikili.

"Doğru eve gidiceksiniz tamam mı? Bu arada odevlerinizi yatmadan kontrol edin"

"Peki prenses"

İkilinin onu cevaplaması ile gülümseyip onu bekleyen genç kadının elini tutup içeri girmek için adımladı.

Diğer ikili de ellerin de ki ince dal parçalarını yere atıp öğlen oturdukları banka tekrar oturmuşlardı. İkili de sıkıntılı bir nefes verip birbirine dönmüşlerdi aynı anda.

"Ödevi yapmadın değil mi?"

"Evet, sen de öyle?"

Hyunjin başını sallayıp tekrar söze girmişti.

"Toplama çıkarma kağıdı zaten ödev. Annemin telefonunu alıp hesap makinesin den yapıcaktım ama seungmin'in yanında demek istemedim."

"Ben de annemin telefonunun dan yaparken yakalanıp annemin gıdıklama cezası verebileceğini demek istemediğim için yaptım dedim"

"Minho peki bu bizi kötü çocuk yapar mı? Sonuçta seungmin'e yalan söylemiş olduk"

Minho bir süre sessiz kalmıştı. Kendi içinde ölçüp tartıyordu bu durumu.

"Bence yapmaz. Eğer bunları söyleseydik seungmin bize belli etmese bile üzülürdü."

"Ben o yüzden doğruyu söylemedim. Onun üzülmesi kalbimi acıtıyor."

"Onun üzülmesine dayanamadığız için zaten söyledik zaten. Benim de kalbimin içine iğne batıyormuş gibi oluyor. Bu iğneler sen üzüldüğün de de batıyor o yüzden üzülmek yok tamam mı? Hem böyle söylememiz en iyisi oldu bence "

"Tamam ama sen de üzülme olur mu? Hadi artık bizde eve gidelim geç oldu"

Minho, küçük arkadaşına başını sallayıp ayağa kalktı. İkili birlikte çocuk yuvasından çıkmışlardı aynı sabah birlikte geldikleri gibi.

Aynı mahallede hatta yan yana olan evlerine varınca birbirlerine sıcak bir sarılma verip evlerine girmişlerdi.

Küçük seungmin daha birinci sınıfa giderken onların ödev gibi sorumluluklarını hatırlatarak kendi sorumluluğu yapmıştı ve bu onun için en güzel sorumluluktu tabi o zamanlar bu durumdan dolayı hep büyüklerinin başını ağrıtıp dururdu.

Üçüncü sınıfa giden ikili küçük prenseslerini daha bu yaşta üzecek herşey den korumak için farklı zamanlarda aynı sözü vermişlerdi.

Onların hayatında ki eksikleri kapatan tek şey birbirlerine sahip olmaktı.

🤎🖤🤍

Umarım beğenmişsinizdir🦋🧚🏻‍♀️

Bu kurgu için bir sürü duygu hissediyorumm 💓

Gününüz çok güzel geçmesini dilerim 🍬🩷🩵

Kendinize çok iyi bakın 🧡💚

Öpüldünüz 😽😽😽😽

çocukluk aşkı☆hyunseunghoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin