Ben Efsun evin küçük kızıyım. Bir ablam var, annem ev hanımı, babam taksi şöförü. Annemle arkadaş gibiyiz her şeyimi anlatırım ona genelde gizlim saklım olmaz. Arkadaşlarımla gezmeyi, yazı yazmayı ve müzik dinlemeyi çok severim.
Yine günün birinde neler olacağından ve hayatımın tamamen değişeceğinden habersiz çok mutlu bir şekilde dışarıya arkadaşlarımla buluşmaya çıkmak için hazırlanıyordum en sevdiğim şarkı eşliğinde."Geç kalma Efsun akşam yemeğinden önce evde ol" diye arkamdan sesleniyordu annem. Hiç kıyamaz bana canım annem.
Buluşmaya hep erkenden gidip bekleyen taraf ben olurum geç kalmayı hiç sevmem çünkü.
Arkadaşlarımı beklerken kendime bir kahve sipariş ettim. Garson kahveyi getirirken dikkatsiz davranıp elindeki kahveyi üzerime döktü... Neye uğradığımı şaşırdım, ilk defa bu kadar sinirlendim sanırım çünkü saatlerce özen gösterip hazırlanmıştım ve en sevdiğim elbiseme kahve dökülmüştü üstelik sıcaktı da.. "Özür dil..." diyordu garson tam o sırada garsonun sözünün bitmesini beklemeden oradan uzaklaştım hızlıca. Hiç tanımadığı birinden nefret edebilir miydi insan? İlk defa o an birinden nefret etmiştim, evet yanlışlıkla olmuştu belki ama daha dikkatli olabilirdi garson. Eve vardığımda sadece yatağıma gömülüp yatmak istedim kimseyle konuşmadan. Annem yemeğe çağırdı ama yemek bile yemek istemiyordu canım.
Sabah uyandığımda dün yaşanan olay aklıma gelmişti, hemen şarkının sesini açtım modum yükselsin diye çünkü okula gidecektim uzun bir tatilden sonra. Artık yeni bir okula başlayacaktım üstelik; yani yeni öğretmenler, yeni sınıf, yeni arkadaşlar demekti bu.
Otobüs baya kalabalıktı okulun ilk günü olduğu için. Okulun önüne geldiğimde bir kızla karşılaştım"sen de mi 5 - c sınıfını arıyorsun?" diye sordu heyecanlı bir ses tonuyla o tanımadığım kız."Evet sınıfı bulamadım sen de mi aynı sınıfı arıyorsun?" diye karşılık verdim. "Hadi gel beraber gidelim, Lara benim adım bu arada" diyerek elini uzattı. "Memnun oldum Lara benim adım da Efsun." Beraber sınıfa doğru gittik, şimdiden çok iyi anlaşmaya başlamıştık. İlk teneffüs zili çalmıştı uzun bir dersin sonunda. Kantine giderken Lara'yla konuşmaya daldığım için yolda birine çarptım yanlışlıkla, dönüp özür dilemek isterken bir baktım geçen gün cafe de üzerime kahve döken o çocuk...
Mahçup bir şekilde ve kısık bir ses tonuyla "özür dilerim" dedim ve tekrar önüme döndüm. Çok utanmıştım o an geçen kızdığım şeyin aynısı benim de başıma gelmişti çünkü. Demekki insan dikkatsizlik yapabiliyormuş bazen bu kadar abartmamak gerekiyormuş.
Nihayet son ders zili çalmıştı ve eve doğru giderken cafede üzerime kahve döken çocuk gelmişti aklıma ama anlam verememiştim bu duruma. Eve geldiğimde annem en sevdiğim yemeği yapmıştı. Yemeği yiyip bulaşıkları kaldırdıktan sonra bilgisayarın başına geçtim. Öğretmenin verdiği ödev için araştırma yapmam gerekiyordu. Araştırma yapmaktan yorulunca kafa dinlemek için sosyal medya hesabıma giriş yaptım. 'Bir yeni arkadaşlık isteği...' bu profil bana baya tanıdık geliyordu. Bir dakika... yoksa bu o çocuk mu? İsteği kabul edip etmemek arasında kalmıştım ve bir süre düşündükten sonra kabul etmiştim sonunda. Ödevimin başına tekrar dönüp, bulduğum bilgileri defterime geçiriyordum. Ödevimi tamamladıktan sonra bilgisayarı kapatıp yatacaktım tam o sırada bir mesaj geldi o geçen gün çarpıştığım çocuktan. "Bu saatte rahatsız etmek istemezdim ama geçen üzerine kahve döktüğüm için özür dilemek istiyordum yarım kalmıştı. Kusura bakma lütfen o gün çok dalgındım istemeyerek oldu." O kadar tatlı gelmişti ki bu yazdıkları tüm sinirim geçmişti o an kedi gibi olmuştum. "Ben de geçen gün sana çarptığım için özür dilerim" yazacak başka bir şey bulamamıştım o an. "Hiç önemli değil ödeşmiş olduk öyle düşün.. Fahir benim adım bu arada tanışamadık senin adın ne?"
Neden tanışmak istiyor ki şimdi durup dururken üzerine her kahve döktüğü kızla tanışıyor muydu böyle?
"Efsun" yazdım sadece ve bilgisayarı kapatıp yattım. Sabah mis gibi kızarmış ekmek kokusuna uyandım. "Gözlerin neden şiş?" diye sordu annem endişeli bir tavırla.
Anneme birçok şeyi anlatıp dertleşirdim ama gece geç saate kadar bilgisayar başında oturduğumu ve üzerime kahve döken çocukla yazıştığımı söyleyemezdim böyle şeylere kızardı çünkü. "Ödevim biraz uzun sürdü anne" dedim kısık bir sesle.
Bugün okuldan erken çıkacaktım sadece iki dersim olduğu için. Dersin ortasında telefonuma bir mesaj geldi sessize almayı unutmuşum ama öğretmen duymadı neyseki.
Fahir göndermiş mesajı.. "Dün mesajlaşırken kayboldun birden bir şey olmadı değil mi?" Beni niye merak etmiş ki bu çocuk? "Yok bir şey olmadı ödevimi yaparken uyuya kalmışım" tuhaf bir şekilde hoşuma gitmişti beni merak edip yazması.
Birden zil çaldı ders bitmiş Fahir'le yazışırken zamanın nasıl geçtiğini anlamamışım bile.
Okuldan çıkmıştım her zamanki yoldan yürürken karşıma Fahir çıktı. Gülümseyerek bana doğru geliyordu sadece selam verip gider zannetmiştim. Aniden beni kendine doğru çekip sımsıkı sarıldı. Daha önce kimse bana böyle güzel sarılmamıştı. O an nasıl hissettiğimi anlatmak çok zor kendime bile anlatamıyorum. Eve giderken bütün yol boyunca gülümsediğimi hatırlıyorum sadece. Bütün gün o sarılmayı, kokusunu, gülüşünü, Fahiri düşünmekten ödevlerime bile konsantre olamamıştım.
Bu duyguyu daha önce hiç yaşamamıştım.
"Aşk" olduğunu çok sonra anladım aradan birkaç hafta geçtikten sonra. Aşkı karnında kelebeklerin uçması olarak tanımlar ya herkes, tam olarak öyle bir şey değil. Başlarda çok heyecanlanıyorsun evet, ama o aşk eğer karşılıksızsa çok berbat bir his haline geliyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbi Olan Anlar
Non-Fictionİlk aşklar hiçbir zaman unutulmaz değil mi? Günler geçer, haftalar geçer, aylar geçer hatta yıllar geçer bir bakmışsın ömür de geçmiş ama sen ondan geçememişsin... işte böyle bir şeydir aşk... İlk aşkımın hikayesini merak ediyorsanız bu serüvene ben...