(Puppet)
Akşam yine Golden ile birlikteydim. Depoda oturup sohbet ediyorduk. Birden bana döndü.
Golden:Sana çok önemli bir şey söylemem gerek...
Ona döndüm. Merakla söyleyeceklerini dinlemeye başladım.
Golden:Senin ve benim... Güçlerimiz var. Özel güçler. Mesela ben görünmez olabiliyorum. Senin gücün ise hediye vermek. Ölen herhangi bir ruha hediye verip onları başka bir bedende hayata dönmelerini sağlıyorsun. Ne düşünüyorsun? Bu güçle başa çıkabilecek misin?
Bir süre sessizce durup düşündüm.
Golden:Eeee... Hala cevap vermedin?
Puppet:Evet! Bu sorumluluğu kabul edeceğim. Bunu yapmam gerek...
~~~Bir süre daha sohbet ettik. Golden ne kadar harika biriydi gün geçtikçe daha iyi anlıyordum.Ama şu güç meselesinden hala emin olamamıştım. Başarabilir miydim acaba?
Puppet:Güç kullanmak zor bir şey mi?
Golden:Senin gücün sana özel. Potansiyelinin olduğununa inanıyorum ama asıl önemli olan senin kendine inanman.
Puppet:Aaa! Gerçekten öyle mi düşünüyorsun? Teşekkür ederim!
Diyip ona sarıldım.
Puppet:Seni gerçekten çok seviyorum!
Sarılmamı bitirdiğimde hemen arkasını dödüğünü gördüm. Hiçbir şey anlamamıştım.
(Golden)
N-n-neden... B-ben dayanamıyorum! Yüzüm pancar tarlasına döndüğü için hemen arkamı döndüm. Puppet şaşkın şaşkın duruyordu.
Puppet:Demek sen beni sevmiyorsun...
Hemen arkamı döndüm ve bir hışımla onun elini tuttum.
Golden:H-hayır! Seni tabi ki seviyorum!
Puppet:Gerçekten mi?
Golden:E-evet... Yani...
Hala elini tuttuğumu fark edince onun da yanakları kızardı. Hemen elini bıraktım ve devam ettim.
Golden:Yani sen benim buradaki tek arkadaşımsın. Seni niye sevmeyeyim ki?
Puppet:E-evet... S-sen de benim arkadaşımsın.
Bir süre sessizlik oldu. Sonra Puppet devam etti.
Puppet:Şey... ben kutuma tekrar nasıl gideceğim?
Golden:Benim görünmezlik özelliğim var fakat senin yok. Eğer elimi tutarak ilerlersen sen de görünmez olursun.
Ayağa kalktım ve elimi uzattım. Öncekinden daha özgüvenli göründüğümü ben bile söyleyebilirim. Elimi tutup ayağa kalktı. Ve gücümü kullandım. Sessizce dışarı çıktık ve onu kutusuna götürdüm. Sonra da depoya döndüm. Deponun arka kısmına gidip yere oturdum. Puppet... onu düşünerek uykuya daldım.
------
(Jeremy)
Oyun alanında oyun oynarken Fritz'i gördüm. Bana eliyle sessiz ol işareti yaptı ve top havuzuna girdi. İyice derinlere daldıktan sonra birden ortaya çıkıp oradaki birkaç çocuğu korkuttu. Bu hoşuna gitmiş olmalı ki kahkahalara boğuldu. Cassidy'nin öfkeli bakışları ile karşılaşıncaya kadar da keyfi gayet yerindeydi. Gülmeyi bıraktı ve mahcup bir şekilde özür diledi. Biraz zaman geçtikten sonra yanıma geldi. Fısıltıyla konuşuyordu.
Fritz:Hey Jeremy! Oyun alanının dışını keşfetmeye ne dersin? Çok eğlenceli olacak.
Jeremy:Olmaz! Cassidy'e başımızı belaya sokmayacağımıza dair söz verdik.
Fritz:Başımız belaya girmeyecek ki! Sadece etrafta dolaşacağız.
Jeremy:Peki ya bizi görürse?
Etrafına bakındı. Sonra beni kolumdan çekiştirerek;
Fritz:Biz de o görmeden yaparız!
Oyun alanının dışına çıkmıştık. Animatronik grubun sahne performansını izlemeye başladık.
(Susie)
Oyun oynamaktan yorulmuş ve susamıştım. Diğerlerinden habersiz kalkıp su içmeye gittim. Tam suyu içerken kapı gıcırtısı duydum. Deponun kapısı kendiliğinden açılmış sonra da kapanmıştı. Korkmaya başladım. Depoya gittim. Kapıya yaklaşıp elimi uzattım. Tam kapıyı açacak iken omzumda hissettiğim el ve beraberinde gelen sözler ile küçük bi çığlık attım. Güvenlik görevlisi adam şöyle diyordu:
William:Ne arıyorsun burada küçük kız?
Güvenlik görevlisi olduğu için ona güvenebilirdim.Gördüklerimi ona anlattım.Adam eğilip elini omzuma koydu.
William:Burada korkulacak hiçbir şey yok. Ayrıca bana güvenebilirsin.
Ayağa kalktı, elimi tutup yürümeye başladı.
William:Hadi gel sana buradaki oyuncakları göstereyim!
Birlikte otun alanından öteye peluş oyuncakların satıldığı yere doğru ilerledik. Oyuncak yerinde çok güzel peluşlar vardı. Ama gözüm bir tanesinde kalmıştı. Pembe beyaz renkli, yanakları kırmızı bir tilki. Adam uzanıp oyuncağı aldı ve bana verdi.
William:Tilkileri seviyorsun demek. Al bakalım.
Oyuncağı aldım tekrar yürümeye başladık.
Susie:Evet tilkileri severim. Fakat en sevdiğim hayvan o değil.
William:Hmmm... Demek öyle. Peki ya kediler?
Susie:Onlar da çok tatlı. Ama bilemedin.
William:Öyleyse bir dinozor!
Kahkaha atmaya başladım.
Susie:Yanlış!
William:Yoksa köpek mi?
(William)
Kız bir anda gülmeyi bırakıp yürümeyi kesti. Gözleri dolmuştu. Kafasını aşağı eğip bir şeyler mırıldandıktan sonra ağlamaya başladı. O an resmeen elim ayağıma dolaşmıştı. Etraftaki aileler bize bakıyordu. Hemen kızı kucağıma alıp depoya ilerledim. Yolda kızın kulağına "Köpeğin ölmedi. Onu sana getirmenin bir yolunu biliyorum" diye fısıldadım. Kız susmuştu. Zaten depoya da gelmiştik. Kızı yere indirip deponun kapısını açtım. Eğilip onun hizasına geldikten sonra ise;
William:Sen beni burada bekle. Ben de köpeğini getireyim. Sakın yerinden ayrılma ki onu getirdiğimde seni aramak zorunda kalmayayım.
Başıyla beni onayladı. Kapıyı kapatıp kilitledim.Off! Neredyse beni yakalatıyordu, aptal çocuk...(Susie)
Güvenlik gittikten sonra duvar kenarına oturdum. Elimdeki oyuncağa baktığımda aklıma köpeğim geldi. Onu kurtaramamıştım. Bu yüzden hala çok üzülüyorum. Kovalamaca oynarken bşr anda yola fırladı. Tam da o sırada bir araba süratle bize doğru geliyordu. Her şey saniyeler içinde gerçekleşti. Köpeğimin kanlar içindeki cansız bedeni gözümün önünde uzanıyor, çarpıp kaçan arabanın sesi uzaktan uzaktan kulağıma geliyordu. Bir kaç gün sonra annemle psikoloğa gittik. Kadın bana ölümün ne olduğunu bilip bilmediğimi sordu. Biliyordum... Biliyor fakat inanmak istemiyordum. O günden bu yana 2 ay geçti. Ve ben hala köpeğimin geri gelmesini bekliyorum. Demek ki ölmemiş. Bu adam köpeğimi getirecek. Bunu bildiğim için mutlu bir şekilde oyuncakla oynayıp şarkı söylemeye başladım.~○~○~○~○~○~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Puppet'ın Hikayesi (Golden Freddy x Puppet)
FanfictionCharlie babası ile yaşayan küçük bir kız idi. Bir gün babasının pizzacısında aklının ucundan dahi geçmeyecek bir şey oldu ve hayatı asla eskisine dönmedi... Ta ki orada tanıştığı, onunla aynı kaderi paylaşan Golden Freddy ile tanışana dek... Yeni ta...