beni benden alır senin gözlerin

151 31 71
                                    

"günaydın."

bugünün inanılmaz sıcak olmasının getirisiyle dizlerinde biten bir şort giymişsin, üstünde de sıfır kollu var. ben ince eşofman altlığım ve tişörtümle bahçemizden çıkarken sana karşılık veriyorum. inanılmaz hoş görünmen sinirimi bozuyor ama aynı zamanda nefesimi kesiyor. bu hislere hala alışamadım. bir aydır buradasınız ve ben bir aydır normalden farklı olan tepkilerimle boğuşmak zorunda kalıyorum. öncesinde de özleminle boğuşmuşluğum var üstelik. hepsi çok zor geliyor ama hiç de şikayetçi değilim aslında. konu sensen eğer aşk denen bu zırvalığın zorluğuna da katlanabilirim.

"çok heyecanlı gözüküyorsun," diyorum. gerçekten de çok heyecanlısın. birkaç hafta önce çarşıya gidip de gezdiğin kırtasiyeye gidecek olmak seni fazlasıyla heyecanlandırıyor. heyecanlı olmanı seviyorum. aslında sana dair her şeyi seviyorum.

"yeni resim malzemeleri almam gerek. burası bana düşündüğümden daha çok ilham verdi ve getirdiklerim yetmiyor. boyalarım bitti sayılır."

resim ve sanat konusunda hiçbir fikrim yok ama sırf sen anlattığın için saatlerce dinleyebilirim. bunun için uygun bir konumda değiliz tabi ama bir keresinde bana çizdiğin şeyleri anlattığında hiçbir fikrimin olmadığı bir konuda bile sıkılmayacağımı göstermiştin.

"bugün hava çok sıcak ya," diye söyleniyorsun. zaten benim avuç içim çoktan terlemeye başlamış bile. "güneş kremi sürmedin sen yine, değil mi?" diye devam ediyorsun söylenmene ama bu sefer muhatabın bizzat benim.

dudağımı ısırıyorum, sessiz kalışımdan cevabı anlıyorsun ve bana kızgın bir bakış atıyorsun. "ben bu sahilde yaşıyorum hyunjin, güneş kremi de sürmüyordum hiç," diyerek kendimi savunmaya çalışıyorum. doğru söylüyorum da zaten ve burada, bu sahil kasabasında güneş kreminin işi yoktur ama bunu düşünemiyorsun büyük ihtimalle. neyse ki uzatmıyorsun.

her zamanki yol, her zamanki gibi yan yana yürüyoruz ama dünden farklı olarak karşımıza tanıdık bir yüz çıkıyor. park minji yine çok güzel, üstünde onu daha da güzel gösteren çiçekli elbisesi ile evinden çıkarken bizi görüyor ve yine güzel gülümsemesi eşliğinde bahçe kapısına geliyor. biz de ona selam vermek adına duraklıyoruz. kendimi hiç istemediğim duyguların eşiğinde buluyorum. bu histen şimdiden nefret ediyorum.

"günaydın," diyor minji. saçlarının önünü iki taraftan örmüş ve harika gözüküyor. avuç içlerimdeki terin arttığını ve hatta oranın kaşındığını hissediyorum. hiç cevap veresim yok. vermeme gerek de kalmıyor, sen her zamanki gibi sosyal olanımız olarak benden önce atılıyorsun.

"günaydın, nereye gidiyorsun?"

minji omuz silkiyor. "bugün de evde durmak istemedim, biraz etrafı gezeyim dedim. nereye gitmem gerektiğini bilmiyorum ama sizinle karşılaşmak iyi oldu. belki siz önerebilirsiniz bir yerler."

bana bakıyorsun ve ben ne demek istediğini anlıyorum. minji'ye içimde oluşmaya başlayan kötü hislerden dolayı kendimi cezalandırmam gerekiyor ve seni onaylıyorum bu yüzden. bugün seni benim için özel bir yere götürmeyi istiyordum, bir aydan fazladır bekletmek benim hatam olduğu için bugün de bunun cezasını kendime çektirecek gibi gözüküyorum. yine de gülümsüyorum ama. bu kadar iyi bir oyuncu olduğumu bilmiyordum ve bu yaz bana bunu da öğretiyor.

"nerelere gitmek istersin bilmiyorum ama bizle gelebilirsin. çarşıya gideceğiz, sen de görmüş olursun çarşıyı."

"şey, ben kore yemeklerini yemeyi çok istiyorum. ingiltere'de çok fazla kore restoranı yok, olanlara da çok gidemiyorum. güzel yemek yapan bir yere de gidebilir miyiz gün içinde?"

"gideriz tabii ki."

minji şimdiden teşekkür ediyor. çok mutlu, bahçeden çıkıp da yanına geçtiğinde gülümsemesi hala yüzünde. sen ortamızdayken kaldırımda yürümeye devam ediyoruz. avuç içlerimdeki ter ne zaman gitti bilmiyorum ama az önceki ateşim de yok. sanki kalbimde oluşmaya başlayan soğukluk fiziksel olarak da bana yansıyor ve bunu gerçekten de hiç sevmiyorum. minji'yi sevmek istiyorum ama ona karşı içimde oluşan kötü hislere dur diyemiyorum ve bunu ilk defa bugün yaşıyorum. iki gün önceki o gece bu kadar utanacağım hisler oluşmamıştı içimde çünkü.

love untold [hyunin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin