Gün yüzü

27 2 2
                                    

Ayrılmışlardı.Aren ne yapacağını,kime danışacağını bilemiyordu.Çok büyük bir boşluğa düşmüştü.Kendisi bile bu durumuna şaşırmıştı.Olaylar çok çabuk gelişmişti ve Aren daha o olayların nasıl geliştiğini anlamaya çalışıyordu.Melisle aralarından su sızmazdı.Melis ona hayatının dersini vermişti.Onu aldatmıştı,hemde eniştesiyle.Hem Melisin ablası,hem de Aren Melise karşı çok öfkeliydi.

12 gün sonra:

Aren kendine daha yeni geliyordu.Sabah kaltığında yüzünü soğuk suyla yıkadı.Ama öfkesi hâla aynıydı.Sert bir yumrukla ona doğru bakan aynayı kırdı.Kırılma sesine annesi irkildi ve çok endişe duydu ama o da oğlunun üstüne gitmek istemiyordu.Kendi haline bıraktı bir süreliğine Areni.
Aren küçüklüğünden beri hep mutsuz büyümüştü.Babası yoktu,ölmüştü.Annesi ona tek başına bakmıştı ve Aren daha çocukken bile annesini mutlu etmek için elinden gelen ne varsa yapıyordu.Annesi babasının kaybından sonra depresyona girmişti ve Arenin lise zamanında yanında pek olamamıştı.Bu yüzden Aren biraz kontrol edilmesi zor bir ergenlik ve lise hayatı geçirmişti.Lise hayatında okulun serserisi diye anlıyordu ama dersleri karakteri kadar kötü değildi.Annesine iyi bir gelecek armağan etmek istiyordu bu yüzden çok çalışıyordu ama başı belalı oluşu onu azda olsa derslerinden uzaklaşıyordu.Istediğini elde etmeden durmak yoktu huyunda,bu yüzden hiç durmadı.Annesine söz verdiği hayatı yaşattı.Iş hayatına atıldıkdan sonra Melisle tanıştı ve ona deli gibi aşık oldu.Bu onun daha önce hiç tatmadığı sayılı hislerdendi.Melisin hayatının aşkı olduğuna çok inanıyordu.Ama Melis onu yarı yolda bırakmıştı.

"Anne,ceketim nerede?"diye sordu annesinin yanına inince.
"Nereye oğlum?.Bir işin mi var?",
"Evet anne.Merak etme işle ilgili bir kaç saate geri döneceğim"diyerek kapıya doğru ilerleri.Annesi güvendi Arene,onu yalnız bırakmayacağına ve bir delilik yapmayacağına emindi.Herhalde kafasını dağıtmak için işe geri döndü diye sevindi.
"Hemen getiriyorum az bekle".Ceketi giyindikten sonra evden çıktı.Neredeyse 15 dakika sonra annesinin telefonu çaldı.
"Alo.Efendim Gülsüm"diyerek açtı telefonu.
"Günaydın Zeliha,nasılsın?.Bugün bize gelsene sohbet ederiz",
"Iyiyim çok şükür,gelirim işim çıkmazsa.Saat kaçta?",
"Kafana göre,istediğin zaman gel,bekliyorum ona göre",
"Tamam tamam merak etme geleceğim öğlenden sonra.Hadi görüşürüz"diyerek telefonu kapattı.Gitmek istiyordu gerçektende,çünki evde çok bunalıyordu hemde kafasını dağıtmak için biraz dertleşmeye ihtiyacı vardı.Oğlunu düşünmekten delirecek durumdaydı.18 yaşında anne olmuştu ve çok sıkıntılı durumdaydı.Zaman geçtikçe oğlu ona yol arkadaşı olmuştu ve hiç kalbini kırmamıştı oğlunun.Bu yüzdende şimdi Melis yüzünden oğlunun bu kadar yıpranmasına dayanamıyordu.Aren resmen gözü önünde eriyordu ama bir şey yapamıyordu.
"Ben çıkıyorum Zeynep.Bir şeye ihtiyacın olursa araman yeterli.Gülsüme uğrayacağım,biraz sohbet edeceğiz.Sende işlerini hallettikden sonra çıka bilirsin"dedi ve çantasını alıp evden çıktı.Saat 3'ü çeyrek geçiyordu.
Aren eve dönmüştü ama annesini evde bulamamıştı.Hafif endişelendi çünki annesi neredeyse hiç dışarı çıkmazdı.
"Zeynep,annem nerede?",
"Gülsüm ablaya kadar gitti,merak etmeyin".
Içine azda olsa su serpilmişti,annesinin onun için çok üzüldüğünü biliyordu ve Gülsüm onun en yakın arkadaşıdı.Dertleşerek hiç olmazsa biraz yükünü sırtından atacağını düşündü.Daha sonra odasına giderek biraz sıcak duş almanın iyi geleceğini düşündü.Günler sanki yıllar gibi geçiyordu onun için.Aldatılmak kolay değildi tabii ki,ama Melisin kendi öz ablasına ve kendisine yaptığı bu şerefsizliği kabullenemiyordu.Ablasıyla görüşüp konuşmak istedi ama bunun iyi bir fikir olmadığını anladı ve vazgeçti.
Havlusunu ve bornozunu alıp duşa girdi.Sıcak su resmen damarlarına işlemiş gibiydi.Uzun süre sonra ilk defa huzurlu olmuştu.Hiç bitmesin istiyordu ama biteceğini biliyordu.Tıpkı Melisin ona olan aşkı gibi.Düşüncelerle boğulmak üzere olduğunda kendini kabinden dışarı attı.Buğulanmış aynanı koluyla sildi ve kendisine baktı.Çok dağılmıştı,bitikti.Bu durumu düzeltmesi gerektiğini biliyordu ama elinden birşey gelmiyordu.Kalbi sızlıyordu ve bu da canını yakıyordu.Düşüncelerinden kurtulmak istiyordu ama çareyi,dermanı nerede arasın bilmiyordu.
Duştan çıktıktan sonra annesini bahçede otururken buldu.Yanına yaklaştı ve elini annesinin saçında gezdirdi.
"Anne,ben ne yapacağımı bilmiyorum.Hem iyileşmek istiyorum hem de nasıl iyileşeceğimi kestiremiyorum.Yardım et bana",
"Oğlum,deme şöyle.Mahv oluyorum.Kendimi çıkmaz sokakta gibi hissediyorum",
"Bende anne,bende",
"Psikoloğa gitmek ister misin?",
"Psikolog mu? Yardımcı olur mu ki?",
"Olmaz mı,olur tabii ki.Hemde nasıl olur.Daha önce bunu nasıl düşünemedim.Ah,aptal kafam.Seni tanıdığım en iyi psikoloğa yönlendireceğim",
"Canım annem benim,sen olmasaydın ben ne yapardım?.Iyi ki varsın birtanem.Iyi ki benim annemsin",
"Sende iyi ki benim oğlumsun.Seni doğurmak hayatımın en iyi kararıydı"diyerek oğlunu okşadı.Aren daha huzurluydu,en azından azda olsa mutlu hissediyordu.Melisi unutmalıydı,bu yüzden annesini dinlemek kararına geldi.Elbette gidecekti psikoloğa.Iyileşmesi için herşeyi yapmaya kararlıydı.Daha sonra derin ve güzel bir uyku almak için odasına gitti ve yatağında uzanarak en sevdiği şarkını açtı.Yanağından süzülen bir damla yaş onun içindeki çığlıkların sesi gibiydi.Gün boyu içinde tuttuğu o ağlamak isteğini bastırmıştı ve şimdi gün yüzüne çıkarmanın tam zamanıydı.
Koskoca geceni sabaha kadar ağladıktan sonra sabah uyandı.Başı çok fazla ağrıyordu ve bu ağrı hiç geçmeyecek gibi zonkluyordu.Yinede baş ağrısını takmadı ve ayağa kalktı.Kahvaltı için aşağıya indiğinde evde hiç tanımadığı bir kadını gördü.Annesinin dün bahsettiği psikolog olduğunu düşündü ama hiç o hava yoktu kadında.Daha çok polise benziyordu.
"Günaydın,anne misafirimiz mi var?",
"Günaydın birtanem,yok bir şey komşu sadece.1 bardak süt istemeye gelmiş"
Aren annesinin yalan söylediğini anlaya biliyordu çünki masanın üstünde birer leptop ve bir sürü dosya vardı.Süt istemeye gelen biri neden kendisiyle dosya getirsin ki?.Başı o kadar ağrıyordu ki,bu durumu çok kurcalamadı.Işe gitmek için hazırlanması gerekiyordu ama ağrısı onu haraket etmeye bile izin vermiyordu.Yine de bir şekilde toparlandı.Aren her zaman kendine dikkat eden biriydi.Ama son 2 haftadır asla kendine bakmıyordu.Depresyonun verdiği ruh haliyle değil kendine bakmak,konuşmak dahi istemiyordu.Daha sonra evden çıkmak için aşağıya indiğinde gördüğü manzara onu epey şaşırtmıştı.Kadının leptopda annesine bir adam resmi gösterdiğini gördü ve o an babasının cüzdanındaki eski resmi aklına geldi.Bu adam babasına çok benziyordu.Aren endişeli adımlarla annesinin yanına gitti ve "Anne,bu kişi babama çok benziyor.Kim bu adam?.Az önce süt için gelmiştiniz şimdi birden ne oldu?"dedi.
"Yok oğlum ne alakası var babana hiç benzemiyor bile.Düşünme bunları hadi git işine eve geldiğinde konuşuruz".Başka çaresi yoktu,herhalde kadının yanında rahat edemiyordu diye düşünüp ceketini aldı ve kapıdan dışarı ilk adımını attı.Şirkete girdiği zaman etrafta bir karışıklığın olduğunu gördü ve merak dolu gözlerle etrafı seyretti.Şirketin sahibi olarak duruma müdahele etmesi gerekiyordu ama başının ağrıması,kafasındaki o dumanlı düşünceler onu sanki geriye doğru itmişti.Artık hiç bir şey onu meraklandırmıyordu annesi dışında.Daha sonra her şeyi geriye bıraktı ve neler olduğunu asistanına sordu.
"Ne bu gürültü?.Neler oluyor?",
"Aren bey şirketdeki tüm bilgisayarlar aynı anda çöktü.Sebebini anlamaya çalışıyoruz bu yüzden yetkilileri çağırdık".Arenin kafasından aşağı sıcak su döküldü sanki.Yıllardır emek harcadığı bu şirketin sonu mu geliyordu yoksa?

KavramHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin