14

267 68 22
                                    

Geride kalmış sarışın beden hala elinde kalan tek beyaz çiçeğe bakarken tapınağındaki çiçeklerin siyaha dönmesinin nasıl bir hediye ya da intikam aracı olabileceğini düşünüyordu. İşin içinde kesinlikle bir mana vardı ancak henüz aklı saçlarına değmiş dokunuştayken buna kafa yormakta zorlanıyordu.

Elindeki beyaz çiçeği ezilmeyecek şekilde tutarak tapınağın çıkışına doğru yürüdü. Yürürken aklında evini canlandırması yetmişti. Tapınağın çıkışına vardığında artık farklı bir mekana bakıyordu. Kendi odasının kapısının önünde dikilirken elindeki yasemin çiçeğini kabarık yastığının yanına koyup birkaç gündür ertelediği ve kendine dinlenmesi gerek gibi bahaneler bulduğu misafirini görmesi gerektiğine karar vererek dışarıya çıktı.

Lizet'in hazırlamasını istediği odaya ilerleyerek beklemeden kapıyı açıp içeriye girdi. Yatakta uzanıp balkona doğru dönük olan bedenin gelirken çıkardığı seslerle doğrulması sebebiyle gökyüzünü izlediğini tahmin ediyordu. Yatağın ucuna oturup kalkmak üzere olan bedene izin vermeyerek elini çıplak omzuna koyup yanına oturdu. İlk yanına geldiğindeki kendine güvenen enerjisinden yoksun olduğunu hissetmesi için bir tanrı olmasına gerek yoktu.

Bronz teni hafifçe solmuş, parlaklığı azalmıştı. Gözlerinin altını ise geceleri uykunun ona uğramadığını belli edecek şekilde morluklar ele geçirmişti.

"Senin için bir karşılama yapamamıştım, şimdi hoşgeldin demek istiyorum."

Sakince konuşup gülümsediğinde karşısındaki beden titrek bir nefes verip daha sıcak bakışlara ev sahipliği yapmıştı. Hyunjin elini omzundan koluna kaydırarak dokunuşuyla biraz rahatlamasını umdu. Genç adamın tamamen kayıp halde olmamasına sevinmişti.

"Teşekkür ederim, beni ağırladığınız için." Chris tam olarak ne diyeceğini bilemese de gözlerine bakmaya çekindiği bedene karşı konuştu.

"Burda istediğin kadar kalabilirsin güvenilirliğini en iyi şekilde kanıtladın. Lizet de tek başına yoruluyor."

Genç kızı düşününce hafifçe iç çekti. Varlığına oldukça alışmıştı ancak kızın bir gün yaşlanıp bu dünyayı terk edecek olduğu gerçeği canını sıkıyordu. İnsanlara bağlanmaması gerektiğini kendine hatırlatıp duruşunu dikleştirdi.

"Size yardımcı olmaktan onur duyarım Afrodit'im."

Hyunjin memnunca gülümseyerek esmer tenli bedenin çenesinden tutup kendisine bakması için kaldırdı ancak karşısındaki gencin başta çekingen olan bakışları yavaşça şokla açılıp kaşları çatılırken ne olduğunu anlayabilmiş değildi.

"Saçlarınız-"

Lafını kesip şaşkınca bakmaya devam eden bedeni bırakıp ellerini uzun saçlarına attı. Huzursuzca ayaklandığında göz bebekleri odada bir ayna aradı ancak aradığını bulamayarak tekrar kıvırcık saçların sahibine döndü hiddetle.

"Ne olmuş saçlarıma?"

"Siyaha dönmüşler."

Hyunjin buna inanmak istemeyerek hızlıca bulunduğu odayı terk edip kendi odasına gütmek için merdivenlere yöneldi. Bir el göğsünü sıkıyormuş gibi hissediyordu. Hafifçe saçlarını çekiştirip elindeki yasemin çiçeğini sıktı. Odasına girip aynadaki yansıması ile yüzleştiğinde ise çiçek çoktan elleri arasından kayıp yeri boylamıştı. Saçlarını tutarak sinirle bir çığlık atıp siyaha dönmüş tutamları çekiştirdi. Güzelliğine kara leke bulaşmış gibi hissetmekten kendini alıkoyamıyordu ki aslında öyleydi. Tanrılar arasında bile dikkat çekerdi ve güzelliğinin parçası olan güneş gibi ışıldayan saçları kömür karasından farklı değildi. Felix ondan güzelliğini çalmış gibi hissediyordu.

İlk kez ağlamanın nasıl bir şey olduğunu keşfetti güzel tanrı. Aynasının karşısında dizlerinin üstüne çökerken saatlerce saçlarına bakıp göz yaşlarını akıttı. Ares'i kışkırtmak için tapınağına saldırmıştı ancak şu an yarattığı kaosun seslerini zihninde duyan tanrı, onun mabedinin kendi güzelliği olduğunu çözüp intikamını böyle almıştı. Kulaklarında uğultulu şekilde hıçkırıklar çınlarken bir zafer elde etmiş gibi hissetmese de pişman da değildi. Afrodit'in kendisiyle kirli yollardan oynamaması gerektiği mesajını en iyi şekilde verdiğini düşünüyordu.

Yanından ayrılmadan önce siyaha dönmüş saçlarına baktığı an gözlerinin önüne geldiğinde sarışın haliyle ayrı siyah saçlı hali ile çok daha ayrı güzelliği olduğuna karar verse de saatlerdir kulaklarından gitmeyen ağlama çınlamalarıyla güzellik ve aşk tanrısının kendisi gibi düşünmediğinin gayet farkındaydı. O bir dokunuşuyla doğada çiçekler açtırabilirken savaş tanrısının tam tersi olan doğası bile onu soldurmaya yetmezdi kesinlikle.

Camın önünden ayrılarak karanlık bir havası olan odasında yatağına doğru yürüdü. Üzerindeki kıyafetleri çıkartıp atarken sonunda huzurlu bir uykuyu hak ettiğini düşünüp gülümsedi. Yine de düşünceli havası onu terk etmemişti. Hizmetinde olan beden çıkarttığı kıyafetleri kaldırıp odadan ayrılmaya hazırlanırken tanrısının sesiyle duraksadı.

"Yarın bahçeye yasemin getirin, siyah yaseminleri."

Odadan çıkan bedenin savaş tanrısına yasemin çiçeklerinin beyaz olduğunu, siyah olamayacağını söyleyecek cesareti yoktu. Yasemin çiçeklerinin artık sadece siyah olacağı bilgisine sahip olmadığı gibi. O yüzden sadece onaylayıp odayı terk etmekle yetindi.










Önceki bölüm siyah saçlı Hyunjin fotoğrafı ile spoi vermiştim

What Can You Do For My Love? | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin