18

300 55 232
                                    

Sert kayalıklara yaslanmış beden, dudaklarını adeta işgal eden savaş tanrısını hırçınca kendine doğru çekti. Ardından elleri rahat durmayıp kendisininkine nazaran kısa saçlara dalıp çekiştirmişti. İki beden de bir süre sonra, tanrı olmalarına rağmen es verme ihtiyacı hissederek ayrıldıklarında Felix durmamış bir kolunu sıkıca ince bele sarıp diğer elini siyaha döndürdüğü saçlara daldırıp geriye doğru çekerek kolları arasındaki tanrının başını geriye yatırmasını sağldı.

Sert nefesleri dudaklarının arasından kaçarken ikisi de bir anlığına birbirinin dağılmış haline baktı. Felix, bu manzarayı izlemek için hak ettiği vakti ayırmaya sabredemeyeceğini hissedince dolgun dudakların kenarına derin bir öpücük kondurup yumuşak ten üzerinde dudaklarını gezdirmeye devam etti. Güzellik tanrısının yanağına, çene çizgisine oradan boynuna dağınık bir yol izleyerek dudaklarını bastırdı.

İlk karşılaşmalarının aksine, o zaman kendisini kontrol altına almaya çalışan bedenin henüz öyle bir girişimde bulunmaması ve hatta bulunamayacak halde olması Felix'e iyi hissettirmişti.

Savaş tanrısının dudaklarını boynunda hisseden Hyunjin, tenindeki ıslaklıkla yavaşça kavranma hissiyle boğazında bir yumrunun takılı kaldığını hissetti. Tırnaklarını sertçe onu sarmalamış bedenin ensesine bastırırken gözlerini kapatıp yaptığı şeye devam etmesini diledi. Yine de içinde halinden hoşnut olmayan bir taraf vardı.

Karşısındaki adam kendisine bir aşk sunmamıştı, üstelik güzelliğinden büyülenip aşık olacak gibi bir hali de yoktu. Karşılıklı bir şekilde birbirlerine saldırmışlardı dolaylı yollarla. Şimdi ise kolayca olanları unutmak istemiyordu Hyunjin.

Geri çekilmek için iradesini toplamaya çalışsa da belinden hafifçe bluzunun içine kayan el buna yardımcı olmuyordu. Kendini toparlamak için biraz daha vaktinin olduğuna karar verip boynunda oyalanan dudaklara tekrar ulaşmak istedi. Başını indirip ona biraz engel olduğunda yeşil gözler kendisinin mavileriyle çoktan buluşmuştu.

Yavaşça yaklaşıp Felix'in üst dudağını yumuşakça kavrayıp onun beklemediği şekilde sertçe ısırdı. Savaş tanrısının derin sesinden acı bir inleme kazandığında aralanan dudakların arasından dilini kaydırdı.

Felix ağzına sızan dili intikam amaçlı hafifçe ısırdığında aynı sızlanmaya ulaşmıştı. Başını yana eğip karşılık olarak kendi dilini de sıcak ağıza itti. Kendi dudaklarına karşı bırakılmış tiz inlemeyle bu ana kadar güzellik tanrısının kendisini tuttuğunu anlamıştı. Eğer devam ederlerse bunun öpüşmeyle kalmayacağını anladığından yavaşça ayrılıp alnını diğer bedenin alnına yasladı.

Hyunjin, anın büyüsünün bozulmaya başladığını hissettiğinde kendi başlatmamış gibi yavaşça Felix'i göğsünden itip tekrar yakınlaşmayacaklarına emin olduğu bir mesafeye itti. Ellerini hızlıca saçlarından geçirip düzelttiğinde hafifçe boğazını temizleyip yaslandığı kayalıklardan biraz uzaklaştı. Ne söylemesi gerektiğini ya da ne yapması gerektiğini henüz düşünemiyordu.

"Bundan da pişman olmam gerekiyor mu bilmiyorum ama yine başlatan sendin 'sevgili' aşk tanrısı."

Yeşil gözlerin sahibi Hyunjin'in önceki cümlelerine gönderme yaparak konuştuğunda sesinde biraz iğneleme de mevcuttu. Bu cümleyi sarf etme sebebi de kesinlikle pişman olması değildi. Yalnızca uzaklaştırıldıktan sonra havayı dağıtmak ve diğer tanrının tepkisini görmek istemişti. Yine de fevri yapılmış hareketlerin etkisine kapılmamalıyım diye geçirdi içinden.

"Günlerdir gözetlenirken ve buraya kadar takip edilmişken bir şey başlattığımı düşünmüyorum Ares."

"En başından yaptığın teklife çok uzak değil."

Felix gözlerini Hyunjin'in üzerinde gezdirirken onun dağınık görüntüsü sebebiyle üstüne fazla gitmek istemeyerek yumuşakça mırıldandı. Siyah, uzun saçlar biraz kabarmış, teninde ve dudaklarında kırmızılıklar oluşmuştu. Saçındaki aksesuar ise çoktan bir yerlere düşmüştü fakat gecenin başındaki halinden bir zerre bile büyüleyici görüntüsünden bir şey kaybetmiş değildi. Felix aynı şekilde dağılmış gözüküp gözükmediğini merak etti bir anlığına, karşısındaki bedenin elleri oldukça hırçındı.

Onun mırıldanmasını umursamamıştı Hyunjin. Kendisine bakarken artık eşsiz bulmaya başladığı ve zümrüt gibi parlayan yeşil gözlere eşlik eden, geceleri yıldızlar gibi parladığını fark ettiği çiller tarafından kutsanmış tanrıyla arasındaki olumsuz münasebete odaklanmaya çalıştı.

"Senden son kez isteyeceğim Felix-"

Aralarındaki mesafe hızlıca yapılı beden tarafından kapanırken diğerinin çenesinden tutup baş parmağıyla dudaklarına bastırması lafın ağzına tıkanmasına sebep olmuştu.

"Sakın benden onu isteme. Öpüştük diye yaptığım hiçbir şeyi geri almayacağım, aynı senin alamayacağın ya da almayı tercih etmeyeceğin gibi."

Geçirdikleri anın üzerine böyle bir hesaplaşma konuşmayı kesinlikle istemiyordu. Ayrıca karşısındaki bedenin kendisiyle inatlaşma konusunda da pişmanlık duymadığının farkındaydı.

"Beni öpmek istediğin için öptün, istediğim için karşılık verdim. Bunu aramızdaki kavgaya bulaştırmayacağız. "

Parmağını bastırdığı dudakları çok hafif bir hareketle okşayıp şaşkınca bakan mavilere bakarken son kez dudaklarını kısaca bastırıp geri çekildi. Adımları geri geri giderken hala Hyunjin'e dönüktü. Ardından son kez konuşup gözden kayboldu.

"Bunu benden bir şey istemek için kullanma Hyunjin."












Selamm heyecanlı yerde kalmıştı biraz heyecanın tadı çıksın istedim bu bölümde. Keyifli okumalar

 Keyifli okumalar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
What Can You Do For My Love? | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin