5.SAYFA:
♪ david kushner - daylight
📖
"E ben gideyim o zaman, bana müsaade. Bize verilen sürenin sonuna geldik, hatta çoktan aştık bile. Eğer konuşmaya devam edersek RTÜK bizi arayabilir ve kendimizi mahkemede bulabiliriz," dediğim an heyecandan saçmaladığımı fark edince dudaklarımı ısırmıştım ki Ege'nin bana gülümseyerek bakan yüzü afallamama sebep oldu. Bunu fazla yansıtmadığımı umarak, "Hadi görüşürüz." diye ekledim ve konuşmasına fırsat vermeden yayınevine girdim. Sırtımda hissettiğim bakışları gerçekten kendimi ucu bucağı olmayan bir heyecan ve telaşa sürüklerken otokontrolümü sağlamak adına kendimi teskin etmeye çalıştım.
"Hadi kızım, sakin ol bir aa. Sen Alçin Dolunay Ziyagil'sin, ne bu Beşir halleri? İki iltifat etti diye Feyza'ya söz verdiğin çiftliği kendine yaptıracaksın şimdi. Biraz frenle ayol kendini! Bak, bu gidişatın hiç hayra alamet değil senin. Kötü yola düşeyim deme sakın," derken bir anlığına durup avcumun içini alnıma koydum. "O kötü yola düşmüşsün sen zaten düşmüşsün! Hiç boşuna kandırma kendini!"
"Alçin Hanım hoş geldiniz," Danışmadaki Meral'in kendini belli etmesiyle dudaklarımı birbirine bastırıp ona doğru ilerledim. Gülümseyen bakışlarıyla ona doğru gelmemi bekledi. Geldiğimde ise önünde açık olan dosyaları ve bilgisayarı ile karşıladı beni. "Nasılsınız?"
"İyiyim güzelim, sen nasılsın?" Omzuma dökülen saçlarımı düzeltirken bir kolumu bankoya yasladım. "Ay hoş buldum, bu arada. Neler yapıyorsun?" dediğim sırada bakışlarım işinin zor olduğunu gösteren dosyalara yeniden kaydı. Sayfanın kenarında gördüğüm logo yabancı yayınevlerinden birine aitti. Sanırım kitapları hakkında teklif getirmişlerdi.
"Gelen teklifleri değerlendiriyorum ben de," deyip bilgisayarını bana çevirdi. "Rusya'daki bir yayınevi ürünlerinin Türkçe'ye çevirilmesi konusunda bizimle anlaşmak istediklerine dair bir mail göndermişti dün sabah. Söz konusu eserler hakkında bilgi topluyorum. Mustafa Bey toplantıya kadar yetiştirmemi istedi, toplantı konularından biri de buymuş. Son bilgileri de girdikten sonra getireceğim."
"Tamam hayatım, hallederiz onu. Benim Rusçam kitap çevirecek kadar iyi değil ama muhtemelen Yağız yapar, bakalım." dediğimde Meral beni onaylayarak, "Mustafa Bey'in de öyle bir düşüncesi var, öyle dedi geçen gün." demişti. Toplantı saatinin yaklaştığını fark edince Meral'a el sallayıp koridorun sonundaki merdivenleri indim ve her zaman kullandığımız toplantı odasına girdim. Toplantının başlamasına yedi dakika kaldığı halde odada sadece editörlerimiz, birkaç yazarımız ve Yağız vardı. Ben de gelmiştim ancak gelmesi gereken birkaç kişi daha vardı.
"Sizi görmek ne büyük şeref ne büyük onur, hoş geldiniz sefalar getirdiniz güzel yayınevimizin nadide çalışanları," derken Yağız'ın yanındaki siyah büyük bilgisayar koltuğu gibi olan koltuğuna oturup çantamı masaya bıraktım. Çıkarıp koltuğa astığım kot ceketimi düzelttim ve geniş gülümsememi odadaki herkese sundum. "Umarım iyisinizdir," Yazarlarımıza bakıp gülümsedim. "İlham perileriniz yerinde, kurgularınız mükemmel akışındadır."
"Asıl dizi görmek ne büyük onur, Alçin Hanım," Karşımda oturan yazarlardan birinin konuşmasıyla iki elimin işaret ve orta parmaklarını birleştirerek yaptığım kalbi ona fırlattım. "Hiç görüşemiyoruz, nerelerdesiniz?"
"Asıl siz nerelerdesiniz ayol? İmzadan imzaya koşuyorsunuz, bir yakalayamadık sizi." Lafım kapıdan içeri giren Bengi ile kesilirken birbirimizi gördüğümüz an sırıtmaya başlayan dudaklarımız, odadaki diğer insanları güldürmeye yetmişti. Genel olarak bünyemizde olan ya da olmayan çoğu yazarla tanışmışlığımız vardı ancak Bengi hem yakın arkadaşlarımdan biri hem de dili ve üslubu açısından en sevdiğim yazarlardandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİ KENDİME SAKLADIM
HumorTürkiye'nin en popüler booktuber ve çevirmeni olan Alçin Dolunay'ın, hayatındaki ufak bir güvenlik açığından dolayı bir süreliğine çocukluk arkadaşı Ege'nin evinde yaşaması gerekir. Bu süreçte hayatının normal akışında gittiğini zannetse de arka pla...