İsterdim~benimle olmanı
Yağmurda ıslanmamızı
Kahkahalar ve şenlikler
Tıpkı neşe saçan bebekler gibidirler
Sessizlik kesiyordu ölümünün sesini
Şen gülümsemeni
Kirpi kesilmesi gibi
Güneşten daha eski~"Ne saçma bir şarkı mırıldandın ha!" dedi Derges Har'ın sırtına vurarak.
"Melodisi güzel ama... Çünkü benim yaşadığım yerin yerel şarkılarından" dedi yeni gelen.
Har gülümsemekle yetindi ve sözsüz mırıldanmaya devam etti,yeni gelen bunu fırsat bilip sözleri söyleyemeye başladı.İhanet ettim affet
Pişman değilim sevgilim
Oduncunun kollarında olsan
Ah inan bana sen de verirsinHar öksürük krizine girdi ve kızardı. "Devamı böyle mi?" Derges kahkaha attı."Melodiyi şimdi sevdim işte!"
Yeni gelen de güldü. "Duruma çok uyuyor değil mi Har?" dedi sanki baştan çıkartmaya çalışıyormuş gibi. "Kollarımda olmayı bu kadar istiyor musun?" dedi Har baltayı oduna hızlıca savurarak, odun yere düştü. Hepsi birlikte güldü. "Çenenizi kapamazsanız o baltayı kıçınıza sokarım." dedi askerlerden biri. Kahkaha dursa da gülümsemeler hala yüzlerindeydi. Yeni gelen hariç."Aslında devamı böyle değil ,ben uydurdum." dedi yeni gelen sessizce.
"Devamı nasıl?"
Asker hızlıca yanlarında geldi. "Tekrar söylemeyeceğim çenenizi kapamazsanız o baltayı kıçınıza sokarım." Sustular.Pek az zaman geçtikten sonra öğlen yemeği saati geldi.
Haşlanmış,lapa,tuzsuz pirinç, maydanoz çorbası ve küçük bir parça et vardı. Bir yere oturdular, Har, ekmek almak için gitti."Şarkının devamı nasıldı?" dedi Derges.
Yeni gelen ufuğa daldı. "Yer değiştiren iki kaya, İkisi de birbirinden bela, Lakin birinin burnu fazla havada, Ölürse biri, kalacak diğeri, Keşke görseydin sen de hallerini...Kalanını hatırlamıyorum.""Sonunda sanki bir şeyler anlatmaya çalışmış ama becerememiş gibi."
"Eh, pek bir şey beklememek lazım kuzeybatısında yaşıyordum ne de olsa."
"Cidden mi? Konuştuğun ağız güneyli ama."
"Beni yetiştiren kadın güneyliydi."
"Vay, ne iş yapıyordu?"
Yeni gelen yalnızca sırıttı. "Siktir, düşündüğüm şey mi?"
Yeni gelen onaylarken Har döndü ve ekmeği uzattı onlara.
"Kusura bakma dostum..."
Yeni gelen ekmeğinden bir lokma koparıp ağzına attı, sorun değil zaten önemsediğim biri de değildi; bilirsin çok da iyi bir şahıs değildi, gülümsedi ve ekmeğinden bir parçayı çorbasına attı. "Kim o?" diye söze karıştı Har.
"Onu yetiştiren kadın..."diye söze başladı Derges ve tepkisini görmek için yeni gelene hızlıca baktı. "Hayat kadınıydı." dedi yeni gelen kayıtsızca. Onların yüzüne bakmadan. "Askerler için." Yemeğini çiğnerken onların yüzüne baktı, birbirlerinin tepki vermesini bekliyorlardı."Yemek saati bitti. Herkes işe dönmeli, aksi takdirde sorumluluk bize ait değildir. Tekrar ediyorum: Yemek saati bitti. Herkes işe dönmeli, aksi takdirde sorumluluk bize ait değildir." İki kısa bip sesi ardından işçilerin düzensiz adımlarının gürültüsü.
O gün epey bir odun kesildikten sonra erken gitmelerine izin verdiler. Herkes derhal gidip kendini içeri attı ve uyudu. "Ben yemek dağıtımında uyandırırım, uykum yok" dedi yeni gelen.
Hemen hemen herkes birkaç iltifat ettikten sonra yatmaya gitti. Yeni gelen dışarı çıktı, bir şeyler arıyormuş gibi etrafına bakındı daha sonra çalılığa ilerledi ve gözden kayboldu.
Hurh işinden kaçmıştı kalbi deli gibi çarpıyor heyecandan bir şey düşünemiyor ve soğuk terler akıtıyordu. Kapıyı yavaşça ve elinden geldiğince sessizce açmaya çalıştı ancak kapı düzgün yağlanmamıştı ve gıcırdadı. Birkaç sessiz gürültü geldi içeriden, kalbi duracak gibiydi kıpırtsız dinledi. Kısacık süren bu gürültüden sonra tuttuğunu fark etmediğini nefesini verdi. Yavaşça basık ve dar koridordan yürüdü, ilk yatakhaneye girdi. Kalbi hala çarpıyordu,damarlarından akan kanı hissedebiliyordu. Ayakucunda yürüyerek Har'ı uyandırdı. Har uyku sersemi ne olduğunu anlamaya çalıştı, Hurh'u görünce kafasına dank etti. Üniformalarını değiştirdiler. Artık Hurh Har, Har da Hurh'tu.
Har kimsenin fark etmediğini umarak tekrar çalışmaya gitti. Hurh da yattı ama çok heyecanlıydı. Kılık değiştirmeyi başarmıştı. Birlikte kahvaltı sırasından çıkıp tuvalete gittikleri gün Har'ın kullanacağı pisuvara bir kağıt yerleştirmişti, kahvaltıda sırasında da ikizinin kulağına "Pisuvardaki kağıdı al." demişti. Har, o an ne olduğunu anlayamasa da tuvalete gittiklerinde hemen alıp gömleğin sağ kolunun içine sağ eliyle itelemişti. Asker hemen arkasında duruyordu. Kalbi korkudan hızlı atıyordu, Tanrı'ya dua ediyordu görmemiş olmasını dileyerek, Hurh'sa fazla soğukkanlı duruyordu, onu daha önce hiç böyle görmemişti. Yemek sırası bitip işe barakalara yemekleri bırakmaya giderken kağıdı çıkarıp okudu.
"Har, çok vaktim yok. Bu yeni gelenin ajan olduğunu duydum. Ülkemizi tekrar kurmaya çalışıyoruz ancak onlar planımıza engel olmaya çalışıyor. Hakkında bilgi almam lazım. Yer değiştireceğiz. Gerçekten gerekli bu kardeşim."
Har şok olmuştu. Hem mutlu hem korkmuş bir şekilde etrafına bakındı, kağıdı minik parçalara ayırdı, toprağı eşeledi ve içine koydu. Ayağıyla üstüne toprak yığdı.
Başarabileceklerini umarak plana Har da katılmıştı.