Güneş silinmişti gökyüzünden. Başka hayatlara umut olmaya gitmiş benim gibi geceye aşık olanlara ise silik ay ışığını bırakmıştı.Saat gece yarısını yarım saat önce geçmişti.Benim ise gram uykum yoktu.Gözlerimi yumdum.Sessizliği dinledim.Sadece bu saatlerde huzurlu hissederdim kendimi.Belki de bu huzurdan çok alışkanlıktı.Bilmiyorum.Güneşli günler bana göre değil.
Oda biraz boğucu olmaya mı başlamıştı? Yataktan çıkıp penceremi açıp sokağa baktım.Sessizdi.Apartmanlardaki ışıklar sönmüştü.Temiz havayı soluduktan sonra içeri girip pencereyi üstten açık kalıcak şekilde bıraktım.Hazır ayağa kalkmışken lavaboya uğrarım diyerekten odadan çıktım.Lavaboya girip lambayı yaktım.İhtiyacımı gördükten sonra ellerimi yıkadım ve karşımdaki aynaya baktım.Yüzüm fazla soluktu, koyu kahve gözlerimin içinde kılcal damarlar toplanmıştı.Yorgunluktan olmalı.Belki de uyusam daha iyi olurdu.Lavabodan çıkıp odama girdim, yavaşça kapıyı kapattım.Kimseyi bu saatte uyandırmak istemem.
Yatağıma oturdum ve gece lambamın sönük sarı ışığına gözlerimi diktim.Bir tuhaflık vardı ama anlamamıştım.Esen hafif rüzgar sayesinde bakışlarımı pencereye yönelttim.Pencere sonuna kadar açıktı ama ben sadece üstten açık bırakmıştım. Yoksa bırakmamış mıydım? Kaşlarım çatılırken yataktan çıkıp ayağa kalktım.Hayır pencereyi böyle bırakmamıştım. Bu da neyin nesiydi böyle? Bu beni korkutsada pencerenin bozuk olma ihtimalini düşünmeye çalıştım.Bu düşünce daha rahatlatıcı.Pencere bozuk...
Yavaş adımlarla pencereye doğru ilerledim ve pencereyi kapattım.Hayır bozuk falan değildi.Zaten üstten açık bırakmıştım, sonuna kadar açılması imkansız gibi bir şey.Perdeyi de çektikten sonra kendime mantıklı bir açıklama arıyodum.Bir iki adım geri gittikten sonra, arkamı döneceğim sırada bir el ağzıma kapandı diğer eli ise boğazıma dayandı.Boğazıma metal, keskin bir şey bastırıyodu.Bıçak için fazla küçüktü.Çakı olabilirdi.Her ne kadar sesim çıkmasada boğuk bir ses çıkıyordu ağzımdan ve ben biraz şanslıysam bizimkilerden birini uyandırırdım.Metal biraz daha boğazıma batınca o boğuk sesi de kesmek zorunda kaldım.Şanssız olduğumu söylemiş miydim?
"Sessiz ol" dedi kulağımın dibimdeki ses.Zor olsada derin bir nefes aldım ve çırpınmaya başladım ama çakı boynumu yakmıştı bile.Sıcak kan boynumdan aşağı akarken korkudan çırpınmayı kestim.Küçük bir çizikti büyük ihtimal ama yinede sakin kalmalıydım.
"Sessiz ol dedim sana" fısıltıyla konuşuyordu.
"eğer sessiz olmazsan bu küçük çizik boynunda büyük bir iz bırakır"dedi.Korkuyla kesik kesik nefesler alırken "Anlaşıldı mı?" dedi.
Cevap vermezken çakının boğazımdaki yerini belli etti ve ben aceleci bir şekilde başımı aşağı yukarı salladım.
"Aferin. Şimdi kapıya doğru gidiyoruz ve sen kapıyı kilitliyorsun" Kafamı yine aşağı yukarı salladım ve odamın kapasına ilerledik.Eli hala ağzımdayken kapıya tekmeyi atıp annemleri uyandırmayı planlıyordum ama o ne yapacağımı çoktan anlamış bacağım havadayken kendi bacaklarının arasına sıkıştırıp "seni öldürürüm" dedi fazla tehtidgar sesiyle.Sakin kalmaya çalışarak elimi kapı kilidine uzattım ve kilitledim.
"Şimdi, elimi ağzından çekeceğim ve sen susacaksın.Eğer susmazsan seni de aileni de öldürürüm.İnan bana öldürürüm."
Kafamı yine salladım ve o yavaşça elini ağzımdan çekti.Derin bir nefes alarak oksijen bakımından rahatladım.Çakıyı da boynumdan yavaşça çekti ve benden iki adım geriledi.Arkamı döndüğüm zaman bana arkasını dönmüş bir şekilde masama doğru ilerliyordu.Kafasında kar maskesi ellerinde eldiven vardı.Simsiyah giyinmişti ve kim olduğuna dair bir fikir üretemiyordum.Ama gençti.Orta yaşta bile değildi.Benden 3-4 yaş büyük olmalıydı.Bu sesinden de belliydi.Korkudan dilimi yutmuş gibi sadece hareketlerini izliyordum.
Masamın yanındaki çantasına doğru ilerledi.Fark etmemiştim bile o çantayı.İçine masamın üzerinden bir kaç kağıt gibi şeyler tıkıştırıyordu.Allah aşkına o masamın üzerindeki kağıtlar genelde edebiyatla ilgili şeyler olurdu.Ne yapacaktı onları.O aceleyle çantasına kağıtları tıkıştırırken halımın üstüne çakısını düşürmüştü.Ona baktığımda fark etmemişti bile. Siyah sırt çantasını tek omzuna taktıktan sonra bana döndü.Sadece gözlerini görüyordum o da silik gece lamba ışığı ne kadar izin verirse.Hiç bir şey demeden pencereye doğru yöneldi.
Gidiyordu.Ne istemişti benden, bu odadan, bu evden.Edebiyat kağıtlarımı niye almıştı?
Pencereyi araladığında "dur" dedim fısıltıyla. Durdu. Durmasını beklemiyordum. Ama bana arkası dönük bir şekilde ne diyeceğimi beklemeye başladı.
"Kimsin sen?" dedim yine fısıltıyla. Aslında annemlere bağırıp onların gelmesini sağlayabilirdim ama o büyük ihtimal burdan hemen kaçardı ve ben onu durduramazdım.Ya da hepimi öldürürdü.Sorduğum sorudan sonra yarım dakika kadar sonra arkasını yavaşça döndü.
Cevap vermiyordu.Gözlerini üzerime dikmişti sadece.Yeni bir soruyla bu sefer "Hırsız mısın?" dedim. Edebiyat notlarımı çalmıştı sonuçta!
Bir süre yüzüme daha bakıp "evet" dedi. Sonra gözleri boynuma kaydı ama bana da öyle gelmiş olabilir.Bulunduğu açı gece lambama ters düşüyordu.Yani aslında şu an silüet gibi duruyordu.
Ve evet o bir hırsızdı.Ben başka bir soru daha yönelticekken o çoktan pencereden bir ayağını sarkıtmıştı.Sonra diğer ayağını...ve karanlıkta kayboldu.Felç geçirmiş gibi öylece dikiliyordum.Hareket etmeye mecalim yoktu. Şok geçiriyo olabilirdim.Gözlerim halının üstüne kaydığında çakısını gördüm.Düşürdüğünü fark etmemişti. Ayaklarımı kıpırtadıp çakıya doğru gitti ve eğilip elime aldım.Çakıya bakınca boynumda ki sızı kendini belli etmişti. Diğer elim boynuma gitti.Kan kurumuştu ve yara yeri pıhtılaşmıştı bile.Ama yine de mikrop kapmaması için yara bandı yapıştırmalıydım.Çekmeceden çıkardığım yara bandını yaranın üstüne yapıştırdım.
Sonra pencereye doğru ilerleyip sıkıca kapattım.Ve uzaktan sokağa baktım.Kimse görünmüyordu.Elimde çakıyla birlikte yatağa ilerledim.Yatağa uzanıp çakıyı incelemeye başladım.Aslında fazla değerli duruyordu.Biraz eskiydi ve sanki yadigarmış havası vardı.Alt tarafı çakıydı işte.Birinin rahatça boğazını deşebilirdi.Ve ben korkuyordum.
Derin bir nefes alıp çakıyı komidin çekmeceme koydum.Kafamı yastığa gömüp tavanı izlemeye başladım.Uykum yoktu -ki nasıl olsun- resmen odama hırsız girmişti. Ve kim bilir bu evden daha neler çalacaktı.
Ve kim bilir başkalarının evinden neler çaldı.İçim ağlama isteğiyle doldu.Ama ağlamak istemiyordum. Fazla acıtasyon oluyordu.Gözlerimi yumdum sadece ve içimdeki sıkıntının geçmesi için dua ettim.
Sanırım aşık olduğum geceye, bir daha bu kadar güvenemeyecektim.
———————————-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇALINTI
General FictionBirinden bir şey çalmak ne kadar doğru ? Ya birinden hayat çalmak Birinin hayatını çalmak. Doğru olan bunun neresinde ?