*ÇAKI*

8 1 0
                                    

Gülümsemek...kimine hayat olurken kiminden hayat alır. Bazen arsızcadır bazense çok utangaç. İnsanların arasında ki bir semboldür. Ses tonu gerekmez, harfler, kelimeler gerekmez sadece dudaklarını germen lazım eğer istersen dişlerini de gösterebilirsin. Tüm insanlığın sahip olduğu bir şeydir gülümseme. Zengin, fakir, erkek, kadın, zenci, beyaz, müslüman, hristiyan, budist, yahudi fark etmez. Her insan gülümseyebilir. Bence insanlık için çok büyük bir hediye gülümseme.

Ama yan sıramda oturan kızın gülümsemesi benim kafamda kurduğum gülümsemeyle alakası yok. Sadece çok fazla kafamı karıştırdı. Pek fazla insanla konuşmazdım hatta arkadaşlarım yok denecek kadar azdı. Hiç dostum olmadı. Hiç sevgilim olmadı. Ama yinede insanların yüzündeki gülümsemesiyle samimiyetini anlıyordum. Bu kız ise hiç samimi gelmemişti bana gülümserken.

"Evet çocuklar çıkabilirsiniz. Haftaya buradan devam edeceğiz"

Hocanın sesiyle zilin çaldığını anladım. Gözlerimi defterimden alıp sınıfa baktım. Herkes ayaklanmış dışarı çıkıyordu.Tekrar önüme döndüğüm sırada Aslı konuştu

"Boynuna noldu?"

Bir an öyle kalakaldım. Cidden ben boynumu unutmuştum. Dün gecenin izleri kafamda belirdi. Omuzlarıma oturdu resmen ağırlığı. Ağlama isteğim geri gelmişti. Ama bunu yapmayacaktım.

Ben şimdi ne cevap verecektim. 'Dün gece odama bir hırsız girdi ve beni tehdit etti ben onu dinlemeyince boğazımı deşmeye karar verdi' mi diyeceğim? Sanırım aklımı kaçırdığımı düşünür.

Tedirgince bakışlarımı ona çevirdim. Hadi Serap çalıştır kafanı hadi!

"Kaşırken yara yaptım" dedim. Bence gayet mantıklı çünkü bir kaç kere böyle yara yaptığım olmuştu. Gerçi hiç biri yara bandı yapıştıracak kadar ciddi olmamıştı ama boşver.

Anlamadığım, çözemediğim bir bakışla kafasını salladı. Bu kız niye içime kötü hisler yolluyordu. Sanki ona her baktığımda kaçma isteğiyle doluyordu içim.

Ne diye benim yanıma gelmişti ki. Bunca yıl tek oturuyordum ben ve şimdi bu kızın varlığından rahatsız oluyordum. Yalnızlığa alışkan bir insandım ve sıra arkadaşı olaylarını hiç sevmem.

Telefonumun o tanıdık melodisini duyduğumda çantamı kucağıma aldım. Telefonu bir türlü bulamıyordum ama. Çantam cidden çok karışmıştı ve içinde diş fırçası bile vardı. Bunu koyduğumu hatırlamıyordum bile. Aslı'nın ve sınıftan bir kaç kişinin yüzü bana döndüğünde daha telaşlı aramaya başladım ve sonunda bulduğumda telefonum susmuştu. Yere düşen bir metalin sesi kulaklarımı bulduğunda kaşlarımı çatarak yere baktım. Aslı da yere bakıyordu. Kaşlarını çatarak hemde.

Çakı düşmüştü yere. Biraz irkilsemde derin bir nefes alıp eğildim ve çakıyı ayaklarımın dibinden aldım. Gümüş rengi çakıyı-ki büyük ihtimal gümüştü-çantama atacağım sırada yine konuştu.

"Yanında bir çakı mı taşıyorsun?"

Ne çok soru soruyordu ama. Ben gerçekten çok meraklı insanları sevmem. Herkes kendi işine bakmalı. Kimsenin hayatını bu denli merak etmemeli. Hele ki benim hayatımı!

Derin bir nefes alıp Aslıya döndüğümde ön sırada bir kıpırdama oldu. Ön sıradaki çocuk yerinde hareketlenmişti sadece.

Aslıya döndüğümde benden ciddi bir şekilde cevap bekliyordu ama ben bu sefer ne diyeceğimi gerçekten bilmiyordum. Kaşlarımı çattım.İnsanların beni bu duruma düşürmelerinden nefret ediyordum. Zorla yalan söyletiyorlardı resmen.

' Bu beni ilgilendirir' diyeceğim sırada içeriye hoca girdi. Aslın ön sıradaki çocuğun repliğini şimdi kullanmak çok iyi olacaktı da...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 13, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ÇALINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin