3. Bölüm

153 18 7
                                    

Bilincimin bana karşı oyunumudur bilinmez çok derinden sesler geliyordu. Sanki bir mağaranın içindeymişimde insanlarının sesi derinden geliyor hissini yaşıyordum.

"Durumu nedir doktor bey?"

"Birazdan uyanır, biraz tedirginlikten dolayı bayıldığını düşünüyorum. Ya da bu sıralar onu yoran bir stres yaşıyor olabilir."

"Anladım, teşekkürler."

"Geçmiş olsun."

"Sağ olun."

Adım sesleri ve kapı kapanış sesi geldi.

Göz kapaklarım açılmak için ayrı çaba gösteriyorlardı. Ben ise biraz daha uyumak için..

Göz kapaklarım sanki bir bıçak gibi gözüme batmaya başlayınca artık dayanamayıp gözlerimi açtım.

Tam karşımda bütün tim koltuğa oturmuşlar, bana bakıyorlarlardı. Ben uyanana kadar pür dikkat bana bakıp, ben gözlerimi açınca hepsinin rahat bir oh çektiklerini anlamıştım.

Koluma takılı serum bitmeye yüz tutmuştu. Vücudumda ne bir ağrı, ne bir acı vardı. Sadece alnımda birikmiş ter tanecikleri vardı. Elime baktığımda bandajlanmıştı. Galiba bir süre kullanamayacaktım.

Bu suratımı asmama neden olurken odaya bir hemşire giriş yaptı. Serumumu çıkarıp "Bir süre elinizi zorlayacak hareketlerden kaçının. Spor da dahil." deyip odadan çıktı.

Hemşire gider gitmez tüm tim ayaklandı. Çilem yanıma gelip beni sedyeden kaldırdı. Aslında ben kendimde kalkabilirdim ama beni takmayıp, "Sen yaralısın." demişti.

Çilem hiç operasyona çıkmıyordu sanırım. Operasyonda buna yara bile denmezdi. Sadece küçük bir kaza.

Tüm tim arkada Çilem ve ben onların önünde revirin çıkışına ilerledik.

Revirden çıktığımızda komutan bana nazaran "Sen izinlisin evine gidebilirsin." dedi. Bir elime bakıp bir komutana baktım. Bu elle nasıl araba sürmemi bekliyordu ki.

"Bu elle mi komutanım?" dedim. Elime acır bir bakış atıp "Tamam Demirle beraber git." dedi. Demir bana bakıp "Kusura bakmayın komutanım benim nöbetim var gelemem." dedi.

Komutan Çilem'e baktı. Çilem anında "Ben araba kullanmayı bilmiyorum hiç bakmayın komutanım." dedi. Yasin'e baktı. "Ben karımın yanından ayrılamam komutanım kusura bakmayın." dedi.

Timden birine baktı. "Bende nöbetteyim komutanım." dedi. Diğerlerine bakmadı çünkü onların işleri olduğunu biliyordu.

"Yani yine mi bana patladı." dedi. Tüm tim gülüp "Her zaman ki gibi." dedi. Birbirlerine bakıp kıkırdadılar. Komutan da time tip tip bakışlarını sergiledi. "Hadi o zaman herkes işinin başına." demesine gerek bile kalmadan tim dağıldı.

"Sen de düş önüme." dedi bana bakıp gülerek. Yürümeye başladım. Arkamdan yürüyerek önünde ben yokmuşumcasına benim arkamdan söyleniyordu. "Gelir gelmez elini keseni ilk defa görüyorum." dedi. Cık cıkladı. "Ne hırs varmış arkadaş. Sen böyle dağları delersin kesin." dedi.

Komutanım dağa gerek yok sizi delsem yeter. Kendi kendime kıkırdadım.

"Ne gülüyorsun cadı." dedi. Arkama dönüp "Cadı madı olmuyor komutanım yani." diyerek bende gülümsedim.

Bana bakıp "Aç mısın?" dedi. Garipsedim. Hayatımda ki herkes daima aç olduğumu bilirdi. O yüzden bu soruyu sormaya gerek bile duymazlardı. Uzun bir süre böyle bir soru almayınca garipsemiştim.

"Daima." dedim. Gülümsedi. Fiziğim buna bir yanıyla güldü. Ayrıca çok eğitim yaptığımız için her an aç oluyorduk. Çünkü çok yorulup az yemek yiyorduk. Ne kadar kilo alırsam alayım eğitimler de hepsi yok oluyordu.

SANCAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin