Uyandığımda telefonumda hiç arama yoktu. Heeseun aramamıştı demek dediğinde ciddiydi. İç çekerek yaslandım. Saate baktım, 6'ya geliyordu. İş için hazırlanmaya başladım.
7'ye doğru hazırdım. Evden çıktım ve stüdyoya yol aldım.~Heeseung~
Jake gitmişti ve ondan sonra çalışanlar geldi. İşleri akşama doğru bitmişti. Şansıma da akşam annem beni ziyaret etmeye geldi.Onu evin önünde karşıladım. Yanında bir kız vardı. Onu daha önce görmemiştim. Yanıma vardılar. Onları içeriye aldım, salona geçip oturmaya başladık.
Annem hemen konuya girdi,
— Bu kızla evleneceksin.
Dedi. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Kaşlarımı çatıp,
— Ne alaka şimdi?!
Dedim. Annem omuz silkti,
— Ben bilmem, evleneceksin.
Dedi. Sinirlenmeye başlamıştım.
— Benim sevdiğim birisi var, anne! Tabii sen bilmezsin. Senin işine gelince oğlun oluyorum!
Dedim. Annem kaşlarını çatıp,
— Hey, dediklerini kulakların duyuyor mu?
Diye sordu. Sinirle ona karşılık verdim,
— Hemde çok iyi duyuyor!
Dedim. Annem iç çekip,
— O kimse onunla görüşmüyorsun, Heeseung. Sevdiğin kişi de büyük ihtimalle Jake Sim. Değil mi?
Dedi. Tabii, fotoğraflarımızı görmüştü. Gözlerimi devirip,
— Evet, bırakta evleneceksem Jake ile evleneyim!
Dedim. Annem başını sağa sola salladı,
— Hayır, dedim.
Dedi. Elimi alnıma vurup arkama yaslandım. Duraksamadan konuşmaya devam etti.
— Şimdi, bu kızla çıkıyorsun ve yemek yiyorsunuz.
Dedi. Kız ayakalandı, bense hâlâ oturuyordum.
— Gitmiyorum!
Dedim. Annem hızla ayağa kalktı,
— Ne demek gitmiyorsun?!
Dedi. Öne doğru eğildim,
— Gitmiyorum işte! 22 yaşıma gelmişim, ne yapacağımı sen belirliyorsun!
Dedim. Annem sinirle,
— Tamam, o zaman. Bundan sonra asla Jake ile görüşmeyeceksin! Sana başka bir kameraman bulacağım.
Dedi. Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Bende ayağa kalktım,
— Gidersem ne olacak?
Diye sordum. Annem ellerini beline koyup,
— Onu düşünürüz.
Dedi. İç çekip evden çıktım. Kız peşimden geliyordu. Onunla bir kafeye gitmek zorunda kaldım.Kafe çıkışında paparazzilere yakalandım. Bu gün şansım yoktu. Üstüne üstünlük annemin tehditleri yüzünden sevgili olduğumuzu söylemiştim. Sinirle kendimi arabaya attım. Kız da yanıma oturdu. Tek istediğim Jake'i arayıp her şeyin zorunlu bir iş olduğunu söylemekti. Fakat bu kızın yanında yapamıyordum! Eve doğru yol aldım.
Eve de geçmemiş olsaydım! Annem başka tehditler savurmaya başladı. Onunla konuşursam başka bir şehre gideceğimizi söyledi. Bende mecburen kabul etmek zorunda kaldım. En azından aynı şehirde olup kaçamak olarak onunla konuşabilirdim.
Yazar notu: çok saçma oluyor 🙂
~Jake~
Stüdyoya varmıştım. Yönetmen beni başka bir odaya yönlendirdi. Bende oraya gittim.Heeseung stilistlerin arasında durmuş bekliyordu. İçeriye girdiğimde hemen bana baktı. Bir şey demedim. Cheonsa'nın yanına gittim. Bana endişeli gözlerle bakıp,
— Hey, burada bir koruma var. Heeseung'a bir şey diyecektim, bana "adın Jake mi?" Diye sordu!
Dedi. Kaşlarımı çattım. Neden böyle bir koruma gelmişti? Neden benim adımı söylemişti? Yoksa Heeseung'a zorunlu bir şeyler mi yaptırıyorlardı ya da Heeseung onun yanında olmamı istemiyor muydu?Aklımda bir sürü soru vardı. Kameranın yanına gittim ve beklemeye başladım.
Heeseung hazırlanmıştı, karşıma geçti. Direkt gözlerime bakıyordu. Ona nasıl poz vereceğini anlatmaya başladım.
Aradan bir kaç dakika geçmişti ve Heeseung hâlâ nasıl yapacağını anlamamıştı. Onun yanına gittim.
— Bak, Heeseung. Bana bırak sana göstereyim.
Dedim. Heeseung gülümseyerek tamam anlamında kafasını salladı.En sonunda pozu yapabilmişti, bende kameraya doğru yöneldim. Bu sırada korumaya baktım. Kaşlarını çatmış beni izliyordu. Heeseung yanına gitmeme izin vermişti. O zaman Heeseung'a zorunlu bir şeyler yaptırıyorlardı.
Fotoğrafları çekmeye başladım. Bu sırada aklım doluydu. Eğer zorunlu bir iş yaptırıyorlarsa magazinde gördüğüm görüntüler de öyleydi. Gülümsemeye başladım. Fotoğrafları çekmeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARLING | HeeJake
RomanceCheonsa: Bana birisi lazım.. İşte! Sen, Jake buraya gel hemen. Jake: Ben senin yanında çalışıyorum, Cheonsa?! Cheonsa: Sus, Jake. Git otur Heeseung'un yanına. Hee: Çift olarak çalışacağımızı söyleseydin, hazırlıklı gelirdim. Cheonsa: Sende sus, Hees...