1. İlda Marsel

396 64 97
                                    

Herkese yeniden merhabaa. Kitabıma şans verdiğiniz için teşekkürlerr

Başladığınız tarih:

Keyifli okumalarr...

Sınır: 10 vote, 50 yorum.
-----

Derin derin nefesler alıp soluklanmaya çalıştım. İki saatden fazladır ormanda koşu yapıyordum. Suyumdan içip bu sefer yavaş adımlarla eve doğru irelilemeye başladım.

Bu arada kendimi tanıtayım ben size. Ben İlda Marsel. 25 yaşındayım ve kendi moda atölyem var. 8 yıldır İtalyada kalıyorum. Evet, tek başıma. Küçüklüğümden beri hem bir şeyler çizmeye hemde kombinler yapmaya bayılırdım. Hep kendi moda atölyem olsun isterdim. Yaklaşık 3 yıl öncede bu hayalimi gerçekleştirmiştim.

Üniversiteyi bitirdikten hemen sonra atölyemi açmıştım. Hangi parayla derseniz, buraya geldiğimden beri yani 17 yaşımdan hem okuyordum hem çalışıyordum. Buraya teyzemle birlikte gelmiştik. Onun burada kendi evi vardı. Ama geldiğimizden yaklaşık 1 yıl sonra teyzem erkek arkadaşı tarfından öldürüldü.

İnsanın duyunca bile kanı çekiliyor ama ben bütün bunları tek başıma yaşamıştım. Annem ve babam olucak o insanlar ise teyzemin cenazesine bile gelmemişlerdi. Bu yaptıklarına hiç şaşmıyordum gerçi. Kendi kızlarını ölüme sürükleyen insanlardan ne beklenir ki zaten?

Teyzem yıllar önce kocasından ayrılmıştı ve çok iyi giden yeni bir ilişkisi vardı. Bir anda neler olduğunu ben bile anlamamıştım. Tek isteğim o şerefsizle bir gün bir yerlerde karşılaşa bilmek. Cezasını çekmiş bile olsa içim soğuyamıyordu. Tek yakınım ve canımdan çok sevdiğim insandı teyzem.

Ben bunları anlatırken evin önüne varmıştım bile. Evim ormanın içinde, iki katlı çok şirin bir evdi. Önceden teyzemle birlikte kaldığımız evdi. O öldükten sonra ben yalnız yaşıyordum burda. Atölyem merkezde olduğu için 1 saatlik yolum vardı.

Hemen eve girip odama çıktım. Kısa bir duş aldıktan sonra hazırlanmaya başladım.

Üzerime hem rahat hem şık duracak bir şeyler geçirdim.

Saçımı arkadan topladım ve hafif topukları olan ayakkabı giydim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Saçımı arkadan topladım ve hafif topukları olan ayakkabı giydim. Yüzüme hafif makyaj yaptım ve bir kaç fıs parfüm sıktım. Hazırdım artık.

Saate baktığımda 8:30 olduğunu gördüm. Tam vaktinde hazırdım işte. Evden çıktım ve arabama doğru ireliledim. Bu arabayı geçen yıl almıştım. Tabiki kendi emeğimle.

Teyzemden çokca para kalmıştı bana ama hiç birini kabul etmemiştim. Sonucundaysa çocuk esirgeme kurumlarına ve hayvan barınaklarına bağışlamıştım.

1 saatin ardından atölyemin önüne gelmiştim. Arabayı park edip indim. Atölyenin önüne gelip isminde gezdirdim gözlerimi "Moda Del Cielo".

Teyzemin ismi Asumandı. İsminin anlamı ise gökyüzü manasına geliyordu. Bende o yüzden "Gökyüzü Moda" koydum ismini.

Daha fazla kapıda dikilmeden içeri girdim. Atölyem iki katlıydı. Çokta büyük olmasada bir çok yere ün salmıştı bile. Bazı ünlü oyuncular ve influencerler gelip kendine elbise tasarlatmıştı.

Çalışanlarımın hepsine selam vererek odama çıktım. Asistanım Martina hemen kahvemi getirip masama bıraktı.

"C'è niente di nuovo?" (Yeni bir şeyler var mı?)

"Ho appena ricevuto una chiamata dalla Turchia per lei, signore." (Az önce sizin için Türkiye'den bir telefon aldım efendim.)

Kaşlarım istemsiz çatılmıştı. Benin Türkiyede kimsem yoktu ki? Kim arasın beni?

"Chi era il chiamante?" (Arayan kimdi?)

İstemsiz meraklanmıştım.

"È stata sua madre Hülya a chiamare, signore." (Arayan anneniz Hülya'ydı efendim.)

Bedenim gerilirken geriye yaslandım. Ne istiyorlardı benden?

"Perché ha chiamato?" (Neden aramış?)

"Ha detto che devi parlargli urgentemente." (Acilen onunla konuşmanız gerektiğini söyledi.)

Bunca yıl tek kelime bile konuşmamıştım onlarla. Şimdi ne istiyordu ki?

"Ok Martina puoi uscire" (Tamam Martina sen çıka bilirsin.)

Martina çıktıktan sonra telefonu elime aldım. Günlerdir aramalarına rağmen geri dönüş yapmıyordum çünkü umrumda düğillerdi. Ama buranı bile aradıklarına göre bir şey olmuştur kesin.

İsmine tıkladım ve arama tuşuna bastım. Bakalım neymiş dertleri.

Telefon ilk çalışta açılınca annem denen kadının iğrenç bağırışını işittim.

"Kaç gündür ulaşmaya çalışıyorum sana neden geri dönmüyorsun İlda?!"

Yüzümü buruşturup kısaca cavap verdim.

"Meşguldüm."

Alaycı gülüşünü duydum telefon arlasından. Bu bile midemin bulanmasına yetti.

"Hah! Meşgulmüş. Görende bir şey sanır ya seni"

Gözlerimi kapatım sakinleşmeye çalıştım.

"Ne istediğini söyle ve kapat."

Teker teker söylediğim şeyle bir iki saniye sessizlik oldu.

"Türkiyeye dönmen gerek."

Kaşlarım alayla yukarı kalktı. Pardon?

"Pardon? O niyeymiş?"

"Önemli şeyler oldu İlda. Bizim kızımız olmaya bilirsin."

Konuşmanın sonu kulaklarıma uğultu gibi gelmeye başladı. Hiç bir şey söylemeden telefonu komple kapadım.

Bizim kızımız olmaya bilirsin...

Ne kadarda kolay söylemişti öyle? Hiç bir tepki veremiyordum. Yüzümde tek bir milim bile kıpırdamıyordu. Kapı bir kaç kez çalındı. Cevap vermeyince açıp içeri girdi. Martina'ydı. Hemen yanıma gelip konuşmaya başladı.

"Signore! Stai bene? Il tuo colore è sparito!" (Efendim! İyi misiniz? Renginiz uçmuş!)

Gölerim öylece duvara sabitliyken konuştum.

"Acquista i biglietti aerei per la Turchia per domani!" (Yarın için Türkiye'ye uçak bileti al!)
------

Vee birinci bölüm bitti aşklarrr. Konusunu klassik bulmuş ola bilirsiniz ama seveceğinizi düşündüm :)

Bazı mantık hataları və yazım yanlışları ola bilir onları mazur görün 🤍

Oy ve yorum yapmayı unutmayın lütfenn 🤍

İlda Marsel Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin