10 bölüm (tarçınlı şeker)

45 12 21
                                    

“aşk dipsiz bir kuyunun en dibine çakılmaktır “

Yanımda bütün cilvesi ve şehveti ile yanında sürükleyip etrafa saçtığı, beni her zaman mest eden tarçın kokusu ile yanımda oturmuştu, namı değer Carlos.

“Son zamanlarda yeni birisi ile tanıştın mı? “

Demişti ben bu sorunun cevabını vermek yerine ağzıma 5 tane daha aromasını bile hatırlamadığım atmadan önce, keşke hepsi tarçınlı olsaymış dediğim şekerleri bu sorudan kaçmak için silah edinmiştim .sorusuna cevap bulamayan Carlos vazgeçmek yerine bunu dahada açıklama ihtiyacı hissetmişti

“Yanında sürekli uyuya kalabileceğin biri “

“Ben genelde her yerde uyuya kaliyorum.neyi kastettiğini anlamadım”

Anlamıştım, ben ve tüm hücrelerim Carlos’un  kimi ima etiğini anlamıştı ağzıma stresimi dindirmek için atığım 6 şekerin aromasını anlamaya çalışıyordum ama beğenmemiştim konuyu değiştirmek için,

“Tarçınlı yok mu ?”

Dedim ilk bir süre beni izledi sonra şekerlerin bulunduğu kaba bakıp

“Bitirmişsin “

Dedi

“Zaten bir tane vardı “

“Bir tane daha var ama o çok büyük “

“Ne kadar büyük”
Sen kaşınıyorsun ama avanda sonra olan yine bize oluyor yapma

“yiyemeyeceğin kadar büyük “

Dedi ve yanımdan kalkıp mutfağa doğru gitti SADECE ŞEKER AVANDA LÜTFEN NABZINI KONTROL ET

Carlos elinde bir poşet dolusu tarçınlı şeker ile geldiğinde sadece şekerleri izliyordum
Yiyebileceğim boyutta olan şekerleri
Carlos poşeti direk yanıma koyduğunda içinden bir tane alıp hemen ağzıma attım

“Kahvaltını şekerle yaptığına göre doymuş, aynı zamanda dişlerin de çürümüş olmalı “

“Evet haklısın, doydum ama dişlerim maalesef çürümedi ,ama senin dişinin arasındaki ne olduğunu tam anlayamadığım şey biraz daha orda kalırsa senin dişlerini çürütebilir “

Avanda sen iyi misin yoksa canına mı susadın yoksa şekerler mi fazla adrenalin yapıyor

Carlos’un

“Al o zaman onu ordan “

Demesi ve aniden bir yandan yüzüme yaklaşıp, bir yandanda elini yanağıma koyup beni kendine dahada çekip dudağıma yaklaştığında ,ve bunların hepsi neredeyse 4 saniye sürdüğünde neden saniyeleri sayıyorsun hızla çığlık atıp yanından kalkıp
Onu öpmek istemediğim için değil . tanrım ölüp bitiyordum. Ama aynı acıyı tekrar çekmek istemiyordum . Bazı güzel şeyler her zaman bir bedel ister ve ben bu bedeli ödemeye hazır değildim henüz

Carlos’un kahkaları arasında

“Hayır bu seferde öpmicem yine olmaz”

Dediği cümle ile daha çok güldü.

“Lütfen bir daha olmasın zaten”

Dedim alaycı sesimle .oturduğum yerden kalkıp kapıya doğru ilerledim

“Ben gideyim artık “

“Seni bırakayım mı”

Dedi kafasını ve vücudunu bana çevirmeden

“Gerek yok”

“Peki sen istedin ama...”

Mutfakta ne yaptığını anlamadığım Carlos, kafasını bana çevirip

“Bu seferde birilerinin kollarında uyuya kalma . belli olmaz belki katildir”

“Senden daha heves katili olamayacakları kesin”

....

.....

Carlos’un teklifini ret etmem kötü bir fikirdi. Ben neden her dışarıya adım atığımda kaybolmak zorundayım?
Bu ormanda cidden bir büyü olmalı.
Şaka gibi ya

“Kayıp mı oldun küçük hanım ?”

Duyduğum tandık güven verici sesle gülümseyerek arkama döndüm. Siyahlar içindeki ormanda siyah giyinirken bile bir Yıldız gibi parlıyordu teni çekik gözleri gülümsediğinde kısılıyor gamzesini sunuyordu bana

“Evet ben namı değer koruyucu meleği”

“Her zamanki gibi kayboldum”

“Şaşırmadım bu ormanın koruma mekanizması yeni gelenlere kendisini bir labirent gibi gösterir “

“BİLİYODUM!”

Dedim neşeyle bağırarak bende değilde bu ormanda bir şeyler olduğunu biliyordum

“Ne yani ben hep dışarı çıktığımda kayıp mı olacağım?”

Dudaklarını büzerek

“Bir süre”

“Her kaybolduğumda beni saniyesinde bulacak mısın?”

Yanıma yaklaştı ve yanağımdan makas alarak

“Öyle olmasını umuyorum”

Dedi

“Hadi seni eve bırakayım”

“Olur teşekkürler”

Aslında Tyler ile yürürken pekte labirent gibi olmayan ormanda sohbet ederek ilerliyorduk

“Kolyeni beğendin mi”

“A evet teşekkür ederim”

“Sıradan bir kolye değil “

Dedi ve durdu sanırım yaklaşmıştık

“Bu kolyenin aynısından bendede var “

Dedi ve boynundan benim kolyemin tıpa tıp kopyası olan kolyeyi çıkarı

“Bu kolye senin ne durumda olduğunu ve ne hissettiğini bana haber verecek böylece tehlike yada kötü anlarından senin yanında olabilicem “

“Peki ben seninkini görebilecek miyim “

Güldü

“Hayır , ama bana yardım etmek istiyorsan kendine çok dikkat et “

Dedi ve saçlarımı karıştırdı.

“Her kötü hissettiğinde yada canın her istediğinde sadece dokunman yeterli .yanan renkler senin ne durumda olduğunu bana söyleyecek mesela ,mavi üzgün yada kötü hissettiğinde kırmızı tehlike anında bide siyah var oda “

Dedi ve gözlerimin içine baktı

“Onu kullanman hiç gerekmicek.buna izin vermicem “

Dedi ve tekrar saçlarımı karıştırdı

“Neredeyiz “

“Evinin hemen yanı-“

Sözünü bitiremeden gelen ayak sesleri ile Tyler elimi tutup  beni bir çırpıda çaların daha yoğun ve bizi daha güzel gizleyebilecek bir yerine çekti. Eğildik Ve evimin  gerçi Carlos’a göre bir çamur çiçek yığınının önüne doğru gelen kişinin kim olduğunu anlamaya çalışıyorduk

“Tyler?”

Diye fısıldadığımda ise Tyler, baş parmağını dudaklarımın arasında koyup susamı işaret etti tylercım  gerek yok sen zaten bu hareketin ile nefesimi kestin sen nasıl bir iki yüzlüsün avanda

Gelen kişi baştan aşağı siyah giyinmiş ama karanlıktan yüzü dahi görünmediği için asla kim olduğunu kestiremiyorduk. Havalanan kırmızı saçlarından saçılan küçük kıvılcımlar çevresini biraz aydınlatsa da halla karanlıkta yürüyen bir gölge gibiydi evimin kapısına doğru yaklaşiyo,her adım atığında özenle baktığım çiçekleri bit bir yakıp arkasında küllerini bırakıyordu gözleri... Karanlıkta yüzü dahi gözükmeyen kişinin gözleri kıpkırmızı idi ne göz bebeği vardı ne bir göz kırpış sanki yürüyen, bir çift göz ve yanan saç vardı karşımda. Hangi cehennemin iblisi idi bu. Tyler’ın elini koyup destek aldığı taş bir anda kayıp Tyler’ın dengesini kaybetmesine neden olduğunda onun anlık hareketi ile çıkan şey karşımda ne olduğunu bile bilmediğim şeyin dikkatini çekmiş çünkü bir çift kırmızı gözü bizi bulmuştu tamda olduğumuz tarafa Tyler’ın nefes alış verişleri hızlanmıştı

“Avanda”

Diye fısıldadı ve kulağıma yaklaştı

“Hemen gitmemiz gerek “

“Neden “

Diye sordum anlık bir salaklık ile gözlerimi bir çift kırmızı göze dikmiş onu izliyordum

Tyler beni kolumdan tutup evimin tam tersi yönünde doğru koşmaya başladı durmuyor her saniye dahada hızlanıyordu bir çift göz ise durduğu yerde bize bakıyordu ve hiç hareket etmiyordu. Konuşamıyordum sadece koşuyorduk Tyler bile bu kadar korktuysa o iblisimsi canavar ne olabilirdi ?

Eskiden Tyler’ın beni mutluluğumu bulmaya getirdiği tepeye gelmiştik benim kadar soluksuz olmasa da oda nefes nefese kalmış ama halla hızla bir şeyler ile uğraşıyor du olduğum yerin biraz solunda ve ilerisinde yere çömelmiş elleri ile havaya bir şeyler çiziyor gibi yapiyordu.elini her hareket ettirdiğinde de küçük mavi simler etrafa saçılıyordu. Nefesler içerisinde

“Ne yapıyorsun”

Diye sordum

Bana bakmadan

“Görünmezlik kalkanını kaldırıyorum”

“Neyin?”

Dediğimde ise Tyler artık ayağa kalkmış sanki inen bir perdenin ardında bir anda beliren küçük bir ahşap kulübeyi izliyordu bana dönüp

“Sığınağımın”

Dedi ve yanıma gelerek bana kulübeye gitmeme nazikçe yardım etti . zaten o çok nazik ve kibar bir adamdı o bir şarkı olsa kesin İstanbul beyefendisi fln olurdu gerçi artık normal bir hayatım olmadığı ve her gün başıma zibilyon tane şey geldiği için ,bir su perisi olarak son feci bisiklet yada dolu kadehi ters tut gibi müzik gruplarını da dinleyemezdim zaten burda internet yoktu
Sence tek sıkıntı bu mu? Bide sanki bunun için yalvarmamış gibi konuşuyorsun ya bravo sana

Kulübenin içi çok sıcak ve sakindi Tyler küçük şöminede Ateş yakmaya çalışıyor banada tarçınlı çay koymuştu evren bilerek mi her şeyi Carlos’a bağlandırıyor

“Tarçın pek sevmiyorsun sanırım “

Bu cümle aslında çok normal ama bana bir ihanet, hakaret gibi gelmişti tetiklenmiştim kalkanımı çıkarıp savunmaya, kılıcımla bu cümleyi parça parça etmeliydim abarğğt avanda abaart drama quin

“YO ÇOK SEVERİM NERDEN ÇIKTI BAYILIRIM BEN TARÇINA MİS GİBİ KOKUSU VAR OOOH”

Diye bağırdığımda Tyler muhtemelen bir kaç saniyelik de olsa beni kulübeden atmayı düşündü ama salaklığıma verdi . teşekkür ederim Tyler sen olmasan napardım

“Tamam avanda sakin ol”

Dedi ve çağını yudumlarken kıkırdadı

“Kâinattaki en çok tarçın seven kız sensin. Hatta tüm tarçınlar senin olsun”

Çayımdan son bir yudum alıp kafamı biraz eğerek sessizce

“Bir tanesi yeter “

Diye fısıldadım, ve sanırım Tyler bunu duydu ki gülümsüyordu.

“Avanda bunca zaman Carlos’tan buluştuğumuzu gizlemek senin için zor olmuyor mu?”

Derin bir nefes alıp yıldız gibi parlayan ama aynı zamanda görebileceğim en koyu renk olan gözlerine baktım

“Bazen şüpheleniyor gibi oluyor hatta bana sorarsan bence biliyor da ama bun engellemek için pek bir şey yaptığı da söylenemez”

Dedim ve duraksadım ardından onun cevabını beklemeden tekrar lafa atıldım

“Sahi, ben neden Carlos’tan bunu gizlemek zorundayım arkadaş olduğunuzu söylememiş miydin?”

Tyler sıcak ve kendinden emin bir gülümseme ile

“Pek iyi anlaştığımız da söylenemez ama “

Dedi ve ayağa kalktı küçük ahşap duvarın penceresinden dışarıya göz atıp

“Hava aydınlaniyor,seni kovmak gibi olmasın ama gitsen iyi olur “

Gülümsedim ve Bende ayağa kalktım kapıya doğru ilerlerken Tyler hızlıca koşup önüme geçti ve bana kapıyı açtı bir elini sırtına koyup diğer elini bana uzatmıştı ve selam verircesine eğilmişti bana kraliçe muamelesi yapiyordu,her zaman yapıyordu o sırada seni çöp çuvalı olarak gören Carlos’un sahneye giriş şekli hıyır bu sıfır de öpmicem sini düşünürken bile Kendi salaklığıma yada Carlos’un ukalalığına olsa gerek gülümsemiştim.tylerın elini tutup bende aynı şekilde biraz eğildim.tylet elimi öperken

“Hava aydınlıkken güvendesin”

Dediğinde ona gülümsedim ve kulübeden çıktım

“Ama burda hava pek aydınlık olmaz”

Dedi ve aynı şekilde gülümseyerek kapıyı kapattı ve kapatması ile kulübenin kaybolması yani görünmezlik kalkanı altına girmesi bir oldu. Buraya yaklaşık 2 hafta önce geldim ve bu günü de sayarsak sadece 2 defa gün yüzü görmüştüm hayır ciddi anlamda sadece 2 defa güneş açılmıştı bu ormanın sırları beni daha nereye götürecek ve neleri gösterecek bilmiyorum ama halla bilmediğim çok şey olduğu kesin Tyler’ın bitmek bilmeyen nezaketi sayesinde bana yol göstermek için yaptığı küçük mavi ateş toplarını takip ederek evime kadar güvenle gelebilmiştim. Benim için  orman hala kafa karıştırıcı idi ama kaybolma ihtimalim eskisi kadar çok değildi. Burası çok kafa karıştırıcı bir yer olsa bile alışmıştım.

Eve gelip kapıyı açtığımda karşımda bana tüm sinir ve heybeti ile kapının tam karşısına sandalye çekmiş ayak ayak üstüne atmış Carlos’u gördüm

“Burda ne işin var “

“Asıl bu kutunun senin odanda ne işi var “

Dedi ve ayağı ile yerde olduğunu yeni fark etiğim kutuyu bana doğru itti.



Devam edecek...


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 16, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kutsal Güç Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin