Merhaba canım okurlarım. Umarım çok bekletmemişimdir. Biraz aksiyon dolu bir bölüm oldu. Beğeneceğinizi düşünüyorum. İyi okumalar :)
Steven küçük bir kahkaha atıp Lilayı kucağından indirdi arabanın kapısını açıp koltuğa oturttu ve ardından emniyet kemerini bağlayıp kapısını kapattı. Kendi kapısına uzandığı sırada önce bir cam kırılma sesi duyuldu ve Steven başından boynuna doğru ılık ılık akan bir şey hissetti.
Lila çok az bir şekilde duymuştu camın kırılma sesini. Ne olduğunu anlayamadı ama bir süre Steven arabaya binmeyince merak edip topuğu kırık ayakkabılarını hızla çıkararak arabadan indi. Etrafa baktığında ne Steven ordaydı ne de başka birisi. Lila paniğe kapılmış bir şekilde telefonunu arabadan aldı ve Stevenı aradı ama tahmin ettiği sesi duydu. ' Aradığınız kişiye şuanda ulaşılamıyor..' devamını dinlemeden hızla kapattı telefonu ve kafe-bara doğru yalın ayak koşmaya başladı. Steven için endişeliydi ve bu endişe yavaş yavaş yerini üzüntüye bırakıyordu. 'Ya ona bir şey olduysa!' Kafe-Bara ulaştığında etrafa bakındı Mirza ortalarda görünmüyordu. Naz ve Barış henüz çıkmamışlardı. Nefes nefese yanlarına gidip
-Naz! Naz Steven yok. Steven, ben , offff bilmiyorum lanet olsun Steven kayboldu. Naz yardım et.
Naz bi anda paniğe düşmüştü ama Lila'yı sakinleştirmesi gerektiğini biliyordu. Sakin bir ses tonuyla konuşmaya çalışarak söze başladı.
- Lila bitanem sakin ol. Bulacağız onu. Emiinim iyidir. Sen sakin ol. Lütfen.
Lila'nın gözleri dolmuştu, elleri titriyordu. Neden bu kadar endişelenmişti ki. Belki bir işi çıkmıştı acilen gitmesi gerekti. Niye o zaman telefonu kapalıydı. Ya o cam kırılma sesi neyin nesiydi?
Lila bu düşünceleri bi kenara bırakarak Naz'ın elinden tuttu ve arabaya doğru koşmaya başladı. Barış peşlerinden geliyordu. Arabaya ulaştıklarında Lila tekrar panikle konuşmaya başladı
-Ben arabanın içindeydim. Steven emniyet kemerimi bağlayıp kendi yerine oturacaktı. Ama cam sesi duydum. Biri cam kırmıştı. Başta anlamadım, bi süre Steven'ın arabaya binmesini bekledim. İndiğimde ortada kimse yoktu. Sonra yanınıza geldim işte. Naz. Barış birşeyler yapın. Steven nerde. Bi anda nasıl kaybolabilir.
Barış arabanın etrafından dolandı yerlere baktı. Az ilerde cam kırıkları vardı. Ön tekerleğe doğru baktığında yerde siyah bir kaç damla gördü. Hızla eğildi ve yakından baktı. Siyah değildi. Kırmızıydı. Kan. Barış endişeyle Lila ve Naza seslendi.
-Çabuk polisi arayın!
Lila birden kendini yere bıraktı, Naz onu tutmaya çalıştı ama çoktan yere oturup ağlamaya başlamıştı bile. Naz telefonunu arka cebinden çıkarıp hemen 155'i tuşladı.
Barış, polisler arabayı ve çevreyi kontrol ederken Naz ve Lila'yı sakinleştirmeye çalışıyordu. Lila'nın ağlaması durmuştu ama hala hıçkırıyordu. Gözleri kıpkırmızı olmuştu.
Steven ona Naz kadar yakındı. Belki daha da fazla. Naz 5 yaşından beri Stevenla birlikteydi. Çocukluğunu, ergenliğini onunla yaşadı. Şimdi de gençliğini. Birden gözünün önünde bir anı belirdi. ~Küçük bir çocuk ağlıyordu, Lila henüz 5 yaşına yeni girmişti. Doğum günü partisinin üzerinden bir gün geçmişti. Bu ağlayan kimdi. Lila ona yaklaşırken anıda ki çocuk netleşiyordu. Ah! Bu Steven. İlk tanıştıkları gün. Steven mahalledeki çocuklarla top oynamak istemişti. Arkadaş edinmek. Ama çocuklar onu aralarına almamış üstelik yitip düşürmüşlerdi. Lila çocuğun ağladığını görüp yardım etmek için yanına koşmuştu."Ne oldu? Neden ağlıyorsun sen? " Çocuk koluyla gözlerini silip Lila'ya baktı. Hıçkırdı bir kaç kez."Ben top oynamak istedim sadece" dedi ve tekrar kafasını öne eğdi. Lila ilerde ki top oynayan çocuklara baktı, kaşlarını çattı. "Ben şimdi hallederim" dedi ve hızlı adımlarla top oynayan çocukların yanına gitti. Çocuklara doğru yaklaşırken top ayağına çarptı, eğilip topu koluyla bedeninin arasında sıkıştırdı ve bağırarak konuşmaya başladı. "Biz hani hepimiz kardeştik. Hani mahallemizin çocuklarına zarar gelmesin diye hep birlikteydik. Oyun oynamak isteyeni oyuna almamak, düşürmek bize yakışır mı? Siz bundan sonra benim kardeşim değilsiniz." Lila bunları söyledi ardından koluyla bedeninde sabitlediği topu eline alıp geriye doğru bi adım attı elindeki topu havaya doğru attı ve ayağını topla savurdu. Her zamanki gibi yine çap bir atış yapmıştı ama bu sefer durum vahimdi. Murat'ın doksana çakmıştı topu. Muratla her oyunda kavga ederlerdi ve her seferinde Lila'yı mahalleyi üç kere turlayana kadar kovalardı en sonunda yorulup yola serilirdi. Murat acıdan yere yattı Lila bi an panikledi Murat'ın onu yine mahallenin tozunu attıracak kadar kovalayacağını biliyordu. O sırada bi el Lila'yı çekiştirmeye başladı. "Ne duruyorsun koşsana !!" ~
Lila gözlerini kırpıştırıp hafifçe gülümsedi. Steven'ı bulmak için elinden geleni yapacaktı. Son göz yaşı da yanağından süzüldü ve Naz'a bakıp " Ben gidiyorum, Ne olursa olsun Steven'ı bulacağım." dedi ve yola doğru ilerleyip bir taksi durdurdu. Naz arkasından "Lila polisler bulacak lütfen bekleyelim sadece" diye seslense de Lila dönüp bakmadan taksiye bindi. Oturduğunda biraz rahatlamış hissetmişti çünkü ayakta durmaktan bacakları kasılmıştı. Telefonunu eline aldığı sırada telefonuna bir mesaj geldi. Mesaj Steven'dandı. Hızla telefon kilidini açıp mesaja tıkladı. Mesajda bir fotoğraf vardı. Steven mıydı o? Bir sandalyeye bağlamışlar. Yüzünden kanlar akıyor. Lila Fotoğrafın altındaki mesajı okudu. "Arabadaki İhale belgeleriyle Beykoz'daki Kavacık deposuna gel. Kan kaybından ölmesini istemiyorsan!" Lila panikle okudu mesajı. Ne ihalesi ne belgeleri? Hiç bir şey bilmiyordu. Nerden bulacaktı şimdi. Ne yapmalıydı? Hemen Naz'ı aradı. Naz ikinci çalışta açtı telefonu " Alo?" Lila Alo bile demeden "Naz benimle konuştuğunu kimseye farkettirmeden biraz uzaklaş ordan. Acele et!" Naz şaşkınlıkla Lila'nın dediğini yaptı ve uzaklaştı. " Şimdi beni iyi dinle! Stevenı kaçıran şerefsizler bana mesaj atmış, adres vermişler İhale belgesi istiyorlar. Polislere farkettirmeden arabayı araman gerek. Koltukların altına gizli olabilecek her yere bak. Steven kötü durumda ben verilen adrese gidiyorum. Sen belgeleri bul ve buraya gel. Arayıp bana ulaşamazsan polise haber ver. Adresi sana mesaj atıyorum". Dedi ve Nazdan cevap beklemeden kapadı telefonu. Naz telaşlanmıştı. Ya Lila'yada bir şey olursa? Telaşlandığını çaktırmamaya çalışarak arabaya doğru ilerlerdi Polis hala çevreyi arıyordu. Telefonuna gelen mesajı açtı. Stevenı kim kaçırmıştı böyle? İhale belgeleri diyip sessizce arabanın kapısını açtı. Oturup kapıyı kapattı. Dışarıdan içerisi görünmüyordu. Hızlı bir şekilde arabayı aramaya başladı. Tam sürücü koltuğunun altına elini uzatmıştı ki kapı açıldı. Naz o an içinden sadece şu kelimeyi geçirdi "SIÇTIK!"
Lila depoya yaklaşmıştı. Taksiyi yaklaşık 30 metre kala durdurdu parayı ödeyip sessizce arabadan çıktı. Ayağında ayakkabıları yoktu polislerin yalın ayak gezmesin diye verdiği bir çift banyo terliğine benzer bir terlik vardı. O sırada neden Polislerin yanlarında banyo terliği taşıdığını merak etmişti ama şuan ki durum oturup bunu çözmek için fazla aksiyon doluydu. Sessiz ve yavaş adımlarla depoya doğru ilerledi. Kapının önünde bekleyen iki tane siyah takım elbiseli adam vardı. Lila elinde Taksiciden yalvara yakara istediği ve taksicinin tamam abla şu torpido gözünde ceza kağıtları filan vardı bişeyler seç al ordan dediği kağıtlar vardı. Lila elindeki kağıtları rulo şeklinde sarıp havaya doğru kaldırdı ve takım elbiseli adamlara doğru ilerlerken sesli sesli konuşmaya başladı. " Heyy! Siz ikiliii. Belgeler burda hadi Steven'ı artık rahat bırakın!" Bu özgüvende neyin nesiydi? Hemde bu durumda .s
Steven bayılacak gibi hissediyordu. O sırada uzaktan gelen ama tanıdığı bir ses duydu. " Heyy! Siz İkiliiii." Steven tam o anda gerçek anlamda korkmaya başlamıştı ama bir yandanda mutluydu. Peki bu deli cesareti nerden geliyordu?
Eveet biricik tatlı okurlarım beniim. :)) yarın sınavım olduğu halse ben size yeni bölüm yazdım. Umarım beğenirsiniz. Yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin. Kitabımın whatsapp grubuna gelmek isterseniz bana mesaj atmanız yeterli. :)