Emre'nin Güncesinden
Yasemin denen bu kız, çok garip. Ama keşke sadece garip olsa; bakışı, saçlı, gözleri, ten rengi, giyim tarzı ve hareketleri aynı ona benziyordu. İşin garip kısmı isimleri de aynıydı. Kafam sıradaydı. Hoca soru çözüyordu, ben de onu çözmeye çalışıyordum ve sanırım çözemiyordum. Yan profili bile ona benziyordu. Bu düşüncelerle kafamı sıradan kaldırıp etrafıma bakmaya başladım. Herkes pür dikkat hocayı dinliyordu. Bu kadar önemli bir konu muydu? Keşke konunun ne olduğunu bilebilseydim. Bu düşüncelerle yeniden Yasemin'e bakmaya başladım. Sanırım o konuyu anlıyordu. Şaşırmadım zeki birisine benziyordu zaten. Ama kaba olduğunun da tartışılmaz bir gerçek olduğunu henüz bilmiyordum ya da sadece unutmuştum:"Beni daha ne kadar izlemeyi planlıyorsun? Soruyu ben değil hoca çözüyor. Yanlış kişiyi izliyorsun." Fısıldamasına rağmen sesi birden çıktığı için ürperdim. Uyarısından dolayı yeniden etrafıma bakmaya başladım. Off neden herkes böyle dikkatliydi. Tek beyinsiz ben miydim şu an bu sınıfta? Konunun ne olduğunu bile anlamamıştım. Soruyu nasıl çözebilirdim ki? Canım sıkıldığı için biraz ofladım. Gerçi hocanın sesinden kendi oflamamı ben bile duyamamıştım. Konuyu bilmiyordum ama sıkıcı olduğu aşikârdı. Bacağımın dürtüldüğünü hissediyordum ve bu sıra arkadaşımın olduğu taraftan geliyordu. Hayranım acaba bu kez ne diyecekti merak ediyordum. Bu düşüncelerle Yasemin'e döndüm. Yasemin Hanım yeniden fısıldayarak:
"Oflamayı kes. Dikkatimi dağıtıyorsun" Dedi. Ben bile duymamıştım kendi oflamamı,
bu kız nasıl duymuştu ya ? Ben de ona fısıldayarak konuşmaya başladım;"Ne yapayım Küçük Hanım? Ders çok sıkıcı, üstelik konu ne onu bile bilmiyorum" Bunu söylememle yüzünde alaycı bir tebessüm yer edindi. Gamzesi varmış, onun gamzesine çok benziyor. Hatta resmen onun ki. "Kim lan bu kız?" diye bağırdı iç sesim. Ben bunları düşünürken kendisi yüzündeki alaylı gülümseme eşliğinde yeniden fısıldamaya başladı. Fısıldıyordu ama bana bile bakmıyordu, tahtaya bakıyordu:
"Tembelim ve hiç bir işe yaramam diyorsun yani" Cümlesiyle beraber yüzündeki tebessüm gülümsemeye dönüştü. Size yemin ederim gamzelerinin konumu bile aynı!;
"Gerçekten o olabilir mi?" Diye şüphesini dile getirdi iç sesim. Kaşlarım çatıldı ama söylediklerinden dolayı değildi, düşüncelerimden dolayıydı. Yine de kaba olduğu için gerçek olmayan birkaç sözü hak etti;
"Çok kaba, görgüsüz ve kendini bilmez olduğundan mı bahsediyoruz?" Diye fısıltıyla cevap verdim ona. Kusura bakma küçük hanım, ama bu okula geldiğime resmen pişman ettin beni. O yüzden bu sözleri hak ettin. Tahtaya bakan gözleri bana döndü. Gözleri, gözleri de ona benziyor. Hatta benziyor kelimesi hafif kalırdı. Gözlerinin rengi, içindeki o parlaklık her şey aynıydı. Bir dakika, bir dakika bir şey eksikti eskisi gibi bakmıyordu, yani oysa eğer eskisi gibi bakmıyordu;
"Kim oğlum bu kız?" İç sesim içeride kendini yırtarken, ben bu düşüncelerle ona bakarak yine daldım ve o da bu defa bana bakarak fısıldadı:
"Gözlem yeteneğin iyiymiş. Otuz dakika da beni çözmüşsün" Dedi. Kızmamış mıydı? Sadece tebrik mi edecekti? Yüzünde kızmış bir ifade de yoktu. Ben ve iç sesim bu düşüncelerle meşgulken, o yeniden tahtaya dönüp hocayı dinlemeye başladı. Şu matematik dersini niye hiç anlayamıyordum. Tahtadaki soruya bakmaya başladım. Madem anlamıyordum anlıyormuş gibi yapabilirdim. Sonuçta mesleğim buydu, oynamak. Ben 10 dakika kadar kendimi kandırmaya devam ettim. Çünkü bunları düşünmemin üzerinden 10 dakika gibi bir süre geçti ve şuan zil çalıyordu. Çok şükür matematik dersi bitmişti. Çok sıkıcı bir dersti. Umarım bir daha bu derse girmem. Ben bunları düşünürken bazı istemediğim gelişmelerin yaşanacağından habersizdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Çiçek
Teen FictionYasemin, prematüre doğan bir bebekti. Doktorların hatası ve genetiğinin bozulması nedeniyle kulak duyusu fazla gelişen bir liseli kızdı. 2.Dönemin başlamasıyla okula geri dönen kız, yeni gelen öğrenciyi nefes sesinden tanıyarak çocukluk arkadaşı old...