Yasemin'in Güncesinden
Ahhh! Tanrım bugün ne kadar da yorucuydu. Daha ilk günden başıma gelmeyen kalmadı. Offf, hiç kimse bana
olan nefretinden yorulmamış. Herşey hâlâ aynı ve ben bu durumdan çok yorulmuştum.Eve gelmiş yatağımda okul kıyafetimle uzanır bir hâlde Emre'yi düşünüyordum.
Hâyıır, ona aşık felan olmadım. Sadece, anlamsız bir şekilde, hiç gitmemiş gibiydi. Yani; sanki hiç taşınmamışta yıllarca onunlaymışım ve hep yanımdaymışım gibi gelmişti. Bunların yanında da çok yabancıydı. Yani onu hem tanıyordum, hem de tanımıyordum. Size de hiç böyle birşey oldu mu? Yoksa ben hafiften sıyırdım mı?;"Tamam bu kadar düşünmek yeter, kalk ve şu üstündekilerden kurtul, ve hayatta kalabilmek için biraz uyu!" dedi iç sesim.
Haklı olduğu nadir anlardan biri daha. Uyumam gerekiyordu yoksa zombiye dönüşecektim. Bu düşüncelerle üstümü değiştirmek için ayağa kalktım. Dolabın önüna gelince üstümdekilerden kurtuldum. Dolaptan pijama takımımı çıkarıp giydim,
siyah altüst pijama takımlarımdan birisini giymiştim, aynadaki görüntüme bile bakmadan kendimi yatağa bıraktım. Kulak tıkaçlarımı da takıp yastığa başımı koydum. Gözlerim kapattım ve bilincimin ellerimden kayıp gitmesini bekledim.Tanrım kaç saattir uyuyordum ben;
"Lan gerizekalı! İnsan bir alarm kurmaz mı? Beyinsiz bu, yemin ederim BEYİNSİZ!!" Kaba tarafım her zaman ki gibi beni çok sevdiğini söylüyordu!
Telefonuma yöneldim, saata bakmak amacıyla. Saat gece yarısını geçmişti bile. Bu düşüncelerle kulak tıkacımı da çıkardım. Ablam evde değildi, nefes sesini duymuyordum. Tekrar telefonuma döndüm ama ne ondan mesaj vardı ne de aramıştı. Nerede bu? İçimde kötü bir his peydah oldu. Bu düşünceyle Ablamı telefondan aradım. Ama telefonu kapalı çıktı;"Tamam sakinleş, belki şarjı bitmiştir" Sorun şarjının bitmesi değildi. Sorun bu saatte hâlâ dışarıda olup bana haber vermemesiydi;
"Ablanı kesin kaçırdılar,
ırzına geçecekler ve ablan üzüntüden intihar edecek.
Sende bu evde tek kalacaksın. Yazık Lan sana!" Kaba olan iç sesim kötü senaryosunu yazmakla meşgulken bu kez İrem'i aradım. Saat olmuş 01:32 ben de arkadaşımı arıyordum.
Ne kadar da zekiydim(!) Ben bu lanet olası düşüncemle
meşgulken nihayet telefon açıldı:"Yasemin, rüyanda beni mi gördün?" Uykulu sesle dediği şey tebessüm etmeme neden oldu. Tamam, ona belli etmeden soracağım. Bu saate paniklemesini istemiyordum;
"Şey, ablamla en son ne zaman konuştun?" sesimi sakin tutarak sormayı başardığım için kendimi tebrik ediyorum!:
"Sabah konuştum. O da aşağıda olduğumu belirtmek içindi. Ne oldu bir sorun mu var?" Harika, onunda haberi yoktu. Şimdi şapa oturdum işte;
"Aaaa, şimdi hatırladım.
Ablam bu gece arkadaşında kalacağını söylemişti. Tüh, nasıl da unutmuşum. Seni de rahatsız ettim bu saatte. Özür dilerim" İrem'in esneyen sesini telefondan duyunca tekrar konuştum;"Ben bir an panik oldum.
Aklıma da ilk sen gelince, seni aradım. Özür dilerim." bu kez konuşan taraf o oldu:"Sorun değil. İzninle ben uyumaya gidiyorum."diyerek telefonu kapattı. Tamam artık rolden çıkabilirim. Şimdi ufak bir sorunumuz var ve o sorun da şu: ABLAM ORTADA YOK!!
Ne yapacaktım ben? Ya onu kaçırdılarsa, ya onu denize attılarsa! Yok yok kesin şöyle oldu; Ablam sahibi olduğu lokantayı kapattı ve eve yürüyerek gelmeye karar verdi. Sahil yolundan geliyordu ki iki gerizekalının sesini işitti:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Çiçek
Teen FictionYasemin, prematüre doğan bir bebekti. Doktorların hatası ve genetiğinin bozulması nedeniyle kulak duyusu fazla gelişen bir liseli kızdı. 2.Dönemin başlamasıyla okula geri dönen kız, yeni gelen öğrenciyi nefes sesinden tanıyarak çocukluk arkadaşı old...