slm
basladık yine bisilere
umarım begenirsiniz
iyi okumalar⛓️⛓️
~~~~
"Patlayıcılar hazır mı?" Changbin, güvendiği tek adamına baktı. Felix hızla kafasını salladığında da büyük gemiyi süzdü.
"Bu Minho'nun hiç hoşuna gitmeyecek!" Felix omuz silkti. "Bizi ilgilendirmez." Changbin çocuğun rahatlığına her seferinde şaşırdığından yine kendine engel olamadı.
"İki tane manyak uyuşturucu baronundan hallice mafya babasıyla uğraşıyoruz, senin rahatlığa bak!" masum görüntüsüne o kadar zıt bir şeytanlıkla baktı ki Changbin konuşmaya devam etmedi.
"Bu işler hep böyle değil miydi Changbin? Para veren, pardon çok para veren bizi kazanır. Bizi kazanan da oyunu..." yaslandığı yerden doğrulurken Changbin'in elindeki uzaktan kumandayı aldı. "Bu hep böyleydi," bir parmağı düğmenin üstünde oyalandı. Düğmeye basmadan önce de gözündeki heyecan parıltılarıyla kendilerinden yeterince uzaklaşan uyuşturucu sevkiyat gemisine baktı.
"Görünüşe göre hep de böyle kalacak!" düğmeye basarak geminin büyük bir gürültüyle patlamasını sağladı. Changbin ise gözünü ondan alamadı.
"Neyse, Minho'yla sen ilgilenirsin. Ben şu çeyrek mafya Jinyoung'la ilgileneceğim." kumandayı bir köşeye fırlattı ve Changbin'e bir kere bile bakmadan ters yönde ilerlemeye başladı.
Lee Felix, gerçekten dünyadaki en tehlikeli varlıklardan biriydi.
~~~~
Changbin büyük malikaneden içeri girerken birkaç kırılma sesi duydu. Tam tahmin ettiği gibi Minho'yla başı büyük beladaydı. Gerçi her seferinde kurtulmanın bir yolunu buluyordu ama uğraşmaya da üşeniyordu.
"Bu sefer geberteceğim o piçi!" kapıyı ittirerek içeri girdi Changbin. Görüş açısına giren ve öfkeden deliye dönmüş Lee Minho'yu hızlıca süzdü. Her zamanki siyah takımlarından birini giymişti belli ki. Yalnız üstünde ceketi yoktu. Muhtemelen sinirden bir yerlere fırlatmıştı onu da. Saçları güzelce ikiye ayrılmış gibi görünüyordu. En azından sabah öyle yapılmış gibiydi. Şimdi sinirle damarları belirginleşmiş elini saçlarından geçirdiğinden biraz daha dağınık görünüyordu. Gömleğinin kollarını da kıvırmıştı.
Bu kadar sinirli olmasa kesin yavşardım, diye düşündü Changbin. "Amma da dağıtmışsın ortalığı." Rahatça dikkatleri üzerine çektiğinde köşede sakince oturan ve Minho'nun kardeşi olan Jeongin kafasını iki yana salladı.
Fakat Changbin verilen mesajı alamadan Minho üstüne atıldı.
"O şerefsizden ne kadar aldın da gemimi patlatmana değdi, çabuk söyle!" boğazını öyle bir sıkıyordu ki Changbin öleceğini düşünmeye başladı. Bir an sonra kas yığını olduğunu gerçeğini hatırladı ve çocuktan hızla kurtuldu.
"Off, hep aynı terane! Gemimi ne kadara patlattın Changbin, uçağımı ne kadara düşürdün Changbin, depomdan ne kadara mal çaldın Changbin?! İkinizden de bıktım! Bu sefer patlayan senin gemin oldu çünkü Christopher çok daha fazlasını verdi. Mafya mısınız çocuk mu amına koyayım?!" Minho gram sakinleşmeden bir kez daha ileri atılacaktı ki araya başka bir ses girdi.
"Yeter bu kadar saçmalık!" Hwang Hyunjin, Minho'nun yakın dostu oluyordu, rahatça oturduğu köşeden bağırdı. Bir elini başına atarak sakince ovaladı.
"İstediğin kadar kudur sonuç değişmeyecek, Changbin haklı! Adam mafya suikastçısı, tarafsız yani orospu çocuğu! Anla şunu artık!" Minho bir şey demeden yerine oturdu.
"Her seferinde çıtayı nasıl daha da yukarı çıkarıyorsunuz bilmiyorum. Sıkıldım artık!" Jeongin de Hyunjin'in yanına çöktü. Hyunjin bir elini çocuğun kafasına koyarak göğsüne yatırdı. Bazen Minho'dan daha çok abilik yapıyordu Jeongin'e.
"Böyle kafayı yiyerek karşılık veremeyiz Minho! Mantıklı olmalı ve yeni bir plan yapmalıyız." Gözleri Changbin'in üzerinde oyalandı.
"Tabi bu tarafsız orospu çocuğunun yanında konuşmayalım. Sağı solu belli olmuyor." Tarafsız derken üstüne basarak söylemesi Changbin'in gözünü devirmesine neden oldu.
"Az daha abartın." Minho bu dediğinin üzerine kendini tutamayarak tekrar saldırdı Changbin'e.
"Lan yavşak, milyon dolarlık mal vardı o gemide! Kaç aydır buna uğraşıyorum!" Changbin omuz silkmekle yetindi.
"Bir dahakine sana yaparız güzel bir şeyler üzülme." Hyunjin, adamın rahatlığına göz devirdi.
"Changbin izin verirsen sebep olduğun krize çözüm üretmek zorundayız." Hyunjin, açıkça Changbin'i kovarken Jeongin güldü. Minho bir şey algılayacak durumda değildi. Ancak Changbin kalkınca fark edebildi.
Hyunjin'se adam çıkar çıkmaz bütün odağını Minho'ya verdi.
"Tamam ayılıp bayılma artık. Bizim ne yapıp edip Chris'in planlarını Changbin'den bile önce öğrenmemiz lazım!" Jeongin merakla Hyunjin'e döndü. En sevdiği anlar kuşkusuz Hyunjin'in zekasını kullandığı anlardı.
"Ne diyorsun amına koyayım?! Chan'ın adamlarını bilmiyor musun? Kaç defa içerden bilgi almaya çalıştık, her seferinde alay etti bizimle!" Hyunjin güldü. "Biz ona aynısını yapmıyormuşuz gibi konuşma!"
Chan ve Minho, eskiden bir şekilde birbirlerine dayanıp aynı tarafta olmayı başarıyorlardı. Fakat son dört yıldır aralarında inanılmaz bir düşmanlık ve yarış vardı. Bu sorun onlara kim bilir ne kadar para kaybettirmişti. Ama etraflarında birbirleri dışında rakip diyebilecekleri kimse yoktu. Yarış halindeyken bile kendilerine tehdit oluşturan adamları tek tek alt etmeyi bir şekilde başarıyorlardı.
"Chris'in adamları onu satmaz. Bizimkiler de bizi. Etrafımızda barındırdığımız insanlar hep en güvenilirleri. Ama eğer içeri eski dostun girerse inandırması zor olsa da ondan bilgi alabiliriz!" Minho'nun kafası karışmıştı. Normalde çok zeki bir adam olsa da sinirlendiğinde kendini toplaması zor oluyordu. Sırf bu yüzden Chan'ın kendini sinirlendirmekten aşırı zevk aldığını biliyordu.
"Ne salak adamsın Minho! Ben gireceğim içeri. Bana düşman damgası yapıştıracaksın. Ben Chris'e gitmeyeceğim, o benim sinirden delirmiş halimi görünce bana gelmek isteyecek!" Jeongin, heyecandan yerinde duramayarak ayaklandı.
"Bence on numara plan, eğer inandırırsak Chan'dan da Changbin'den de önde oluruz!" Minho demek isteneni yeni yeni anladığından biraz sakinleşti. Hyunjin her zamanki gibi sakinliğini korumuş ve o sinirden delirirken durum değerlendirmesi yapmıştı.
"Chan akıllı adamdır Hyunjin, bunu biliyorsun. İkna edebileceğimize inanıyor musun?" bunu derken ironi yapmıyordu. Hyunjin, gerçekten yaparız diyorsa ne yapıp edip başarırdı.
"Chris akıllı adam, doğru. Beni de küçümsememek lazım ama." Jeongin çocuğun egosuna gülerken Minho da sırıttı.
"Tam şerefsizsin ya!"
Hyunjin oturduğu yerde yayıldı. Rahat tavrından gram ödün vermeden omuz silkti.
"Kaybetmeyi sevmiyorum diyelim."
~~~~
ben maalesef sari jeongini her ficime yazmak ve yayinlamak zorundayim😭
oy vermeyi unutmayinnn
ŞİMDİ OKUDUĞUN
reminder | hyunchan
FanfictionHwang Hyunjin, beklenmedik bir şekilde kendini düşmanın yanında bulduğunda nereden geldiğini hatırlamak zorundaydı.