selamlarr ben geldimm ve bir sey itiraf edicem sildigim ficleri pasa pasa geri yuklicem galiba cunku race or fight askim kabardi
insallah unutmamissinizdir
umarim begenirsinizz
iyi okumalar⛓️⛓️
~~~~
Hyunjin, uyukladığı masada sıçrayarak uyandığında ortalığın sessizliğine şaşırdı. O uykuya dalmadan önce Jeongin ve Jisung'un oldukça yüksek sesle konuştuklarını ve Chan'ı deli ettiklerini hatırlıyordu.
Yaklaşık iki gündür hepsi birleşmiş dosya incelemeye çalışıyorlardı. Ellerindeki veriler o kadar fazlaydı ki Minho babası hakkında bu kadar suç dosyasını nasıl buldu anlayamamışlardı. Haliyle bu kalabalığın içinden çıkamayan Hyunjin, diğerlerini de yanına çekmişti. Herkese bir şeyler okutuyor, dikkat etmeleri gereken yerlerin altını çizdiriyor, en son da kendisi özetleri okuyordu. Bu işini tahmin ettiğinden de hızlı halletmesini sağlamıştı.
Tabi bu yoğunlukta Minho ve Chan'ın iletişiminin daha insani bir boyuta geldiğini de fark etmişti. Hala atışmaları ve rekabetleri devam ediyordu ama bakışlarındaki o düşmanî hava dağılmıştı.
Bir diğer fark ettiği nokta ise Jisung ve Minho arasındaki bariz gerilimdi. İkisinin sürekli birbirine kaçamak bakışlarını yakalıyordu ama aralarında ne olduğunu bir türlü anlayamamıştı.
Uykusu açılsın diye gözlerini ovuşturup esnedi. Tam o sırada açık kapıdan yan odada dosya okuyan Minho'nun yanına giden Jisung'u gördü. Elleri yüzünde donarken bir şey diyecek mi diye dikkat kesildi.
Elindeki bardağı sert denebilecek bir şekilde Minho'nun masasına koydu.
"Hyunjin uyuyakalmış, sen de biraz ara verebilirsin." sesi soğuk da çıksa Hyunjin'e ilgili gelmişti. Minho'nun onu dinlemeyeceğinden son derece emindi çünkü ciddi bir işle uğraşırken asla birini dinleyip mola vermezdi.
Fakat Minho, Hyunjin'i şaşırtmaya yeminliymiş gibi bir kahveye bir Jisung'a baktıktan sonra elindekini bıraktı. "Teşekkür ederim." Jisung'un belli belirsiz kafasını salladığını gördü. "Chan da mola verdi. Kahveyi ona hazırlamıştım. Kalanı atmak da içimden gelmedi. Başka bir yere çekme!" Hyunjin'in kaşları çatıldı. Chan kahve sevmezdi ki.
"Yine de teşekkür ederim, zahmet oldu." Minho'nun yüzünde minik bir tebessüm görünce Chan'ın kahve sevmediği gerçeğini onun da bildiğini anladı Hyunjin. Hyunjin'in bile Chan hakkında bildiği bir gerçeği Minho'nun bilmemesi imkansız olurdu.
"Changbin aradı zaten. Buraya geliyor. Anlatacakları varmış, önemli." son kelimeyi söylerken bakışları düşünceli bir hal aldı. Bir tahmini vardı Minho'nun ama doğru olmamasını diliyordu.
~~~~
"Seo Changbin! Seni sonunda burada görebilmek ne büyük şeref." yaşına göre oldukça genç duran adama tiksintiyle bakmamak için zor durdu Changbin. Zaten adam da onun cevap vermesini beklemeden yanındaki sarışına dönmüştü.
"Ve onun biricik suikastçısı Lee Felix, şeref verdiniz!" Felix'ten bir homurtu çıkarken onu dürttü. Ama tabiki arkadaşı oralı olmamıştı. Sakince izin almadan koltuklardan birine oturdu. "Dediğin gibi oldukça eşsiz bir suikastçıyım ve beni de bu görüşmeye davet etmek istemen sadece değerli vaktimi çalıyor!" bakışları da sesi kadar sertti. "O yüzden sadede gel de beni daha fazla sinirlendirme!" Changbin'in öksürüğü araya girince Felix ona göz devirdi.
"Evet, yapmamız gereken çok şey var. Geç kalmak Felix'in sevdiği bir şey değildir. Direkt konuya girseniz nasıl olur?" Changbin'in amacı ortamı yumuşatmaktı belki ama bu adama karşı içinde çok fazla kin vardı. O yüzden bir an önce ne anlatacağını dinlemek istedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
reminder | hyunchan
FanfictionHwang Hyunjin, beklenmedik bir şekilde kendini düşmanın yanında bulduğunda nereden geldiğini hatırlamak zorundaydı.