Mevlidler inancımızın önemli parçalarından biridir. Bir doğum gerçekleştiği zaman ya da bir yakınımız vefat ettiği zaman 40. ve 52. Günü okutulan ve sonlandırma süregelen bir gelenek. Peki bu gelenek nasıl başladı hiç merak ettiniz mi? Mevlid geleneğinin kökleri Osmanlı devletinin fetret dönemlerine denk gelmektedir. İlk mevlid-i şerif olan ''Vesiletün Necat'' Süleyman Çelebi tarafından yazılmıştır. Öyle ki UNESCO 2022 yılını Süleyman Çelebi'yi anma yılı ilan etti.
İlk mevlid-i şerif'in ortaya çıkışını araştırdığımızda Yıldırım Bayezid'in Emir Timur'a esir düşüp vefat etmesiyle – bir anda Ankara Savaşı olarak bilinen- başlayan ve bir yıl süren fetret döneminden çıkmakta. Emir Timur'un Yıldırım Bayezid'e karşı zafer kazanması ortaya bir otorite boşluğu çıkardı. Timur bu boşluğu doldurmak için Selçuklu'nun varisi olan beylere siyasi alan açtı. Yıldırım Bayezid'in kaybettiği savaş Osmanlı'nın ilerlemesinin büyük ölçüde duracağı; şehzadelerin taht kavgasına gireceği , iç çatışma çıkacağı, ister istemez can güvenliğinin tehlikeye girdiği buhran dolu yıllar. Nitekim mevlid yazılmasına sebep olan bir diğer hadise ise Süleyman Çelebi'nin Ulucami'de imamlık yaptığı yüzyıllarda bu akımların etkisinde kalmış Acem kökenli bir vaiz Bakara Suresinin 285.ayetini açıklarken peygamberler arasında bir fark bulmadığını söylüyor bunun üzerine cemaat arasında ortaya çıkan. Burada böylesine ciddi bir tartışmanın olması ciddi bir ses ortaya koymasından bu durum hem cemaati hem de Süleyman Çelebi'yi çok üzer. Bunun üzerine Süleyman Çelebi adı 'Vesiletün Necat' olan bir mevlid yazar. Bu sıkıntılı yıllardan kurtuluşunun tek yolunun peygamberin sünnetine geçtiğinden bellidir. Bu Mevlid-i Şerif kısa sürede çok etkili olmuştur. Hatta Osmanlının uyguladığı hüküm coğrafyalarda da çeşitli dillere çevrilmiştir. İlk olarak Rumcaya sonrasında ise Arnavutça ve Boşnakçaya çevrilmiştir.
Süleyman çelebi dışında mevlid yazanlara değinecek olursak, Süleyman Çelebi'nin yolundan giden Akşemseddin'in oğlu ve hamse şairi olan, yeni beş tane mesnevisi olan Hamdullah Hamdi'dir. Yine hamse şairi olan Molla Cami'den yaptığı tercümeleriyle beğeni toplayan Lami Çelebi ve Şemseddin Sivasi'yi sayabiliriz. Cumhuriyet dönemimizde Erzurum'da Alvarlı Efe olarak bilinen Alvarlı Muhammed Lütfi Efendi, Sivas'tan İhramcızade İsmail Hakkı Toprak, Bursa'da Emir Sultan Cami imamı Muhammed Akif Efendi ve Şemseddin Ulusoy'u hatırlayabiliriz. Osmanlının oğlu asrında çokça mevlid yazılmıştır. Bu çağın mevlidlerine ait mahalli muhafaza edilme çabasını görebilmek mümkün. Sait Halim Paşa işini sahiplenirken analiz ederken şairimizde bunu mevlid yapıyor. 19. yüzyıldaki mevlidlerin en önemli bölümleri ''ahlaki Muhammedi'' ya da ''ahlaki nebi'' başlıklı bölümlerdir. ''Peygamberimizin ahlakını hatırlatarak bu dağınıklıktan kurtulmamız gerekiyor.'' mesajı verilmek isteniyor. Dolayısıyla mevlidler sadece peygamberin(sav) doğumunu esas alan metinler değildir. Peygamberimizin(sav) doğumunun yanında, onun bize verdiği mesajı da anlamaktır. O mesajın temeli ise ahlak vardır.