yanıbaşımdaki sen

1.1K 154 48
                                    

tik tak, tik tak.

uykuya dalmaya çalıştığı odada bulunan duvar saatine içinden lanetler ediyordu. ya da saati bahane ediyordu, uykuya dalabileceği falan yoktu. bir süre tavanı izledi. saatin sesi sinirlerini bozmuştu, sıkılmıştı epey.

üzerindeki battaniyeyi kaldırarak ayaklandı. tereddütlü adımlarla koridora ışığını yansıtan odaya doğru yöneldi. gözüne çarpan bedenle durdu. hayatla bağını koparmıştı resmen. ara sıra kendi kendine konuşuyor, bazen de üzgün yüz ifadeleri yapıyordu.

direkt içeri girerek konuştu. "klavye sesin tam salona kadar geliyor."

zaten açık olan kapıdan aniden giren bedenle irkilerek yerinde sıçradı beomgyu.
"ödümü kopardın- hassiktir kaybettim!"

taehyun onun bu haline kıkırdayarak masanın yanındaki yatağa oturdu. karanlık odada bilgisayarın yansıttığı ışık ile ancak görebiliyordu beomgyu'nun yüz ifadelerini. tabii arada gökyüzünden ışıklarını yansıtan şimşekler de aydınlatıyordu odayı.

aniden gelen ses ile irkildi taehyun.

beomgyu sırıtarak sordu, "korkuyor musun?" ikinci bir şimşeğin sesiyle yeniden irkilen taehyun kaşlarını çatarak cevapladı.

"hayır, ne diye korkayım?"

beomgyu onun bu haline kahkaha atarak bilgisayara geri döndü. taehyun oturduğu yatağa iyice yerleşerek beomgyu oyun oynarken onu izledi.

"uykun var mı?" diye sordu sarışın. beomgyu bir yandan oyunu takip etmeye çalışarak cevapladı. "hayır, senin?"

"hayır." derken bir yandan da olumsuz anlamda kafasını salladı. ancak yüzünden ne kadar uykulu olduğu anlaşılıyordu

bir haftalık tanışmalarına rağmen bir anda samimi olmuşlardı. bu kadar çabuk kaynaşmaları ikisini de şaşırtıyordu. birkaç gündür birbirleriyle atışıyor, tartışıyorlardı. açıkcası bu onları epey eğlendiriyordu. bazen birbirlerine sinir olsalar da eğlenceliydi.

taehyun, oyun oynarken bir süre beomgyu'yu izledi, düşündü. ilk karşılaşmaları biraz garip olmuştu. yalan söyleyemezdi ki fazlasıyla ilgisini çekmişti beomgyu. anlaşması zor birisi değildi. eğlenceli bir kişiliği, güzel bir yüzü vardı. ayrıca komik birisiydi.

taehyun birkaç kez esnedikten sonra en sonunda yatağa yayılmıştı. beomgyu'nun odası epey güzel kokuyordu; otobüste de, okulda yan sırasında otururken de. bunca zamandır bu güzel koku kendisini fazlasıyla ona çekmişti.

sanki böyle bir yağmur veya toprak kokusu gibiydi. gidip bu fırtınalı havada dışarıya çıksa alacağı kokunun tıpatıp aynısıydı. ama bu koku dışarıdaki fırtınaya ait değildi. buram buram kokan o petrikoru içine çekti. oldum olası yağmur yağdıktan sonra etrafa yayılan o müthiş kokuyu severdi.

beomgyu ona bakmadan konuştu. "salon rahat değildir, üstelik eğer fırtına seni huzursuz ettiyse burada uyuyabilirsin." taehyun hiçbir şey söylemeden uzandığı yerde kalmaya devam etti. sonra aklına gelen soruyu sordu. "sen nerede uyuyacaksın?"

"ben henüz uyumayacağım sanırım, rahatça yatabilirsin yani."

salondayken duyduğu tıklama sesleri onu deli gibi kadar rahatsız ederken, şimdi bir o kadar huzurlu geliyordu. şu anda epey huzurluydu taehyun, karanlık gerçekten şifa gibi geliyordu bu çocukların ruhuna. dışarıdaki fırtınanın sesi onu ürkütmüyordu artık. cama ve zemine çarpan yağmur damlalarının sesi, odanın hafif loş olması iyice uykusunu getirmişti.

bir süre daha klavye seslerini dinledi.

tik tak.

sonra gözleri yanıbaşındaki beomgyu'ya kaydı. o da kendisine bakıyordu. "şarkı açsam rahatsız olur musun?" kafasını olumsuz anlamda salladı taehyun. beomgyu gülümseyerek telefonundan sevdiği, sakin playlistlerden birisini açtı.

birer aptal var, taegyu.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin