huzursuz döngü

1K 102 60
                                    

bazı hisleri sadece belirli kişiler hissederdi. yaşamadıkları sürece ne olduğunu kavrayamazlardı. bir şeyler hissetmemek kötü bir şeydi sanırım. hep iyi olmak zorundayız diye bir gerekçe yok ancak olumsuz hislere de kapılmamalıyız. ki hiçbir şey hissetmemek asla olumsuz bir duygu olmadı. çoğu kişi hiçliği bir kalıba sokmaya çalıştı ama ellerine geçen sadece koca bir boşluk oldu. birileri boşluğu doldurmaya, tanımlamaya çalıştı. onu ilgi alanlarıyla, sevdikleri, kafalarını dağıtan şeylerle doldurmayı da denediler. başka birileri ise sadece boşluğun varlığı ile kalakaldı.

kang taehyun da bu boşlukla baş başa kaldığında bunu denemeye tenezzül bile etmemiş, tek yaptığı onu izlemek olup, yanına bile yaklaşmamıştı. tek çabası da anlamaya çalışmak olup onu da başaramamıştı. sürekli gözlerini kaçırır, adımlarını hızlandırır ve kaçardı. tek yaptığı hep bir şeylerden kaçmak olurdu. ya da yerinde sayardı.

bazı kişilerin hislerini sadece belirli kişilikler duyardı. kaçırdıkları gözlerini hemencecik yakalar, orada altüst ederlerdi hızlıca kırpıştırdıkları gözleriyle. yüzlerine yerleştirdikleri minik gülümseme yanaklarını sıcacık ederdi.

o koca boşluğun içinde yeni yeni var olan birisi vardı taehyun için. kendi etrafına çizdiği büyük çember ile kocaman boşluğun içerisinde 'buradayım ve alanım bu kadar.' dercesine duruyordu. elindeki sarı renkli tebeşiriyle oturduğu çemberin içinde zemine bir şeyler karalıyor, boşluğu çizimleriyle doldurmaya çalışıyor bazen de alanını genişletiyordu. taehyun'dan bağımsız olarak gelişen bu durum kafasını karıştırıyordu. o kendi boşluğunu öylece izlerken, bir başkasının gelip gösterdiği çabayı anlamlandıramıyordu. belki de kendi alanı yoktu. ancak üzerinde 'taehyun' etiketi olan koca alan işgal edilmişti. inkar edemezdi ki bu hoşuna gitmişti. sanırım onu dolduracak olan kişi başkalarıydı, bilmiyordu.

hızlıca attığı adımlarını durduran, kaçmasını engelleyen kişiyi sürekli izliyordu taehyun. düşüncelerinden kaçmayı çok denemişti ancak bunu başarmak fazlasıyla zordu. kaçıp kurtulmak istediği çok şey vardı, fakat son günlerde bunu yapacak gücü bile bulmakta zorlanıyordu. kafasını karıştıran bir şeyler ve birisi vardı. bütün vaktini bu konuda düşünmekle harcıyordu. bazen kendini çok kötü bir şey yapıyor gibi hissedip bazen de bunun çok normal bir şey olduğunu düşünüyordu. ancak korkuyordu, adımını yeni attığı bu his kendisini geriyordu. hissetmekten korkuyordu. hiçliğin verdiği huzuru geri istiyordu çünkü belirsizlik kafasını karıştırmış, kararsızlık ise başını ağrıtmıştı. dışa yansıtamadığı hislerini en gizli sırrıymışçasına kendisine saklıyordu. son günlerdeki durgunluğunu kendisi dahil çevresindekiler de fark etmişti. farkındalığın verdiği rahatsız edici durumdan kurtulmak istiyordu. bir şeyleri görmek istemiyor, her şeye karşı kör kalmak istiyordu bazen. dur durmak bilmiyor sadece duygularından kaçıyordu.

bazı duygulardan korkmak çok normaldir. deneyimlemediğin duygular olabilir, henüz duymadığın sözler de olabilir fakat hayat amacı deneyim olan insanın kendisini hiçliğin derin sularına bırakması kaçınılmaz bir sondur. hiçbir şeyin eskisi gibi olmaması seni bunaltabilir ancak o anhedoninin verdiği hazzı sürekli arayacak olman da senin kafanı karıştırır. düşüncelerin allak bullak olur, yarı uykulu halinle bir şeyleri kendince çözmeye çalışırsın. olsundu, çalış bakalım. başarabildiğin kadar dene.

taehyun'un kendi içinde verdiği savaşı yarıda bırakan yavru kedinin miyavlaması ile dikkati bacaklarının arasına dolanan tüy yumağına çevrildiğinde banka yasladığı sırtını dikleştirerek gözlerini kırpıştırdı. bu soğuk havada burnunun direği sızlarken ısınmak için hızlıca kucağına tırmanıveren kediyi izledi öylece. her kedi gördüğünde birden bire aklına geliveren o yüz ile donup kaldı taehyun. daima gözünün önünde beliren kocaman gülüşü ve kendine has kedileri sevip oynama şekline -patilerinden tutup nazikçe sağa sola sallayıp dans ettirmesi-  gülmeden edemedi. her saniye aklına gelmesi gerçeği yüzüne su gibi çarparken içinden gelen bu hissi reddetmedi. verdiği değerin ne olduğunu bilmiyordu ancak hissettirdiklerinin ne olduğunu kesinlikle biliyordu. bunları söylemek istese nasıl betimlerdi kestiremiyordu fakat olumlu şeyler olduğu kesindi. üstelik buna gerek de yoktu.

birer aptal var, taegyu.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin