GİRİŞ

486 33 3
                                    

Sevilmeyecek bir yanım yoktu.

Nefret duyulacak biri olduğumu sanmazdım. Kimseye dalaşmazdım. Kimseyle laf dalaşına girmezdim. Benim için herkes haklıydı. Herkes kendi kafasında haklıydı, e bende haklıydım. Neden benim kafamdakiyle uyuşmuyor diye haksız olsunlardı?

Haksızlardı.

Dokuz ekim gününü böyle düşünmemiştim. On ekimden, doğum günümden hemen önceki günü yani.

Sudaydım. Su.

Deniz kenarındaki bir okulda okumamalıydım belki de.

Çırpınamıyordum. O kadar çok çırpınmıştım ki gücüm tükenmişti. Burnumun yandığının farkındaydım. Genizlerimdeki tuzu hissediyordum.

Demek ki bu kadardı ha? Doğum gününden önceki gün ölen o kız olacaktım.

Flaş haber. Dokuz ekim günü Galatasaray Üniversitesinde okuyan genç bir kız okulun korkuluklarından düşerek denizde can verdi. Onu kimse kurtaramadı. Okul üzgün olduğunu belirtirken yıkılmış haldeki aileden kimse konuşamadı.

Sanki yarınki manşetleri görüyordum.

En kötüsünün yanmak olduğunu duymuştum ama boğulmak da fena değildi. Kayıtlara geçebilirdi. Korkunçtu.

Bekle. Bir değişiklik vardı. Üşüyordum ama deminki gibi değildi. Kesiliyor gibiydim.

"Lidya ölemezsin!"

"Biri bir şey yapsın!"

"Suni teneffüs yapalım!"

"Kalp masajı yapmalıyız!"

"Yan yatıralım!"

"Güvenliği çağırın!"

"Birileri yardım etsin!"

Bir keresinde boğularak ölenlerin cennete gittiğini duymuştum. Ama ben hep çok şey duyardım.

Oksijen.

Oksijenin tadı olduğunu biliyor muydunuz?

Ben bilmiyordum. Bunu duymamıştım. Ama farklıydı. Havaydı. Ciğerlerimi hissediyordum. Şişiyorlardı. Beynimde dönen uğultu diniyordu. Kalbimin farkındaydım ama eh, en az garip olan buydu.

Midemden yükselen suyu hissedince birden panikle bir daha boğulacağım sanarak hareket etmeye çalıştım. O anda dudaklarımdaki nefesi fark ettim. Bana ait olamayacak kadar kokuyordu. Ne kokuyordu? Sigara gibiydi.

Midem bulanırken su yemek borumdan resmen fışkırdı. Aniden dikilen bedenimle dudaklarımdaki sigaralı nefesi uzaklaştırdım. Aynı anda öksürdüm. Su yüzümden aşağı döküldü. Öksürüklerimin sonu gelmezken sırtımdaki eli hissettim.

"İsmi ne arkadaşınızın?"

"Lidya!"

"Lidya beni duyuyor musun?"

"Ambulans geldi!"

"Kaldıralım!"

"Lidya?"

Sırtımdaki el gitti. Düşeceğim sandım ama yanaklarımda eller hissettim.

"Tamam sakin ol. Sorun yok. İyisin."

Has siktir.

Gözlerimin önündeki noktalar yok olurken karşımdaki yüze baktım. Üzerindeki deri ceketi çıkarırken omuzlarıma koydu.

"Sedyeyi getirdiler!" sesiyle arkasına baktım. İki ambulans görevlisi gelirken başım döndü.

Ben demin ölüyordum. Bence normaldi. Çünkü gözlerim bir daha kapandı.

*

5 gündür hiçbir şey yazamıyorum diye yine arşiv kurgusu ile geldim buralara. Okuyanlar kendini belli ederse sevinirimm.

Diğer kitaplarım ve sosyal medya hesaplarım için profilime bakabilirsiniz.

<3

BOŞLUKTA BOĞULMAK (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin