Başka bir ficle karşınızdayım aşklarım umarım beğenirsiniz (filmden esinlendim)
İyi okumalar :))
Taehyung herzaman ki gibi günlük rutinini gerçekleştirip bilgisayarın başına geçmiş ve odaklanmış bir şekilde kemikli uzun parmaklarını klavyede ki tuşlara hızlı hızlı basarak oyun oynuyordu.
Günlük rutinine bir bakalım.
Sabah söverek kalktı çünkü telefonunun sarjı bitmişti,evet dün gece geç yattığı için üşenmiş ve takmamıştı, ardından kahvaltı yapıp- ki bu sadece mısır gevreği oluyor- 3 gündür yıkanmadığı aklına gelince koşarak banyoya girmiş, altına siyah şort ve üstüne ise düz beyaz tişört giyip hemen çok sevdiği canının sıkıntısına ilaç olan bilgisayarına kavuşmuştu. Taehyung artık tek yaşıyordu-ki bunun için her zaman tanrıya dua etmeyi unutmuyordu- , zira kuralcı insanlardan hoşlanmazdı.
Hayır, tabiki onu hep koruyan ve kısıtlayan annesine rağmen ailesini seviyordu.
Sadece kuralcı annesi yüzünden başka bir eve çıkmıştı zar zor.
Apartman dairesine.
Annesi herşeyine kadar karışırken, üvey babası hiç bir şeyine-gerek kalmadıkça- karışmazdı, hatta annesine taehyungu artık rahat bırakması ve kısıtlamaması için bir sürü dil dökerdi. Taehyungun kalbinde her ne kadar babasının yokluğunun acısı olsada üvey babası sayesinde bir nebzede olsun güvende olduğunu hissediyor, doyamadığı baba sevgisini az da olsa alıyordu. Üvey babası cidden onu çok seviyordu ve bu onun içini sıcacık yapıyor, bazen ise hüzünle dolduruyordu.
Ayrı eve çıkmasının nedenini zaten söyledik ama örnekler üzerinde bir gösterelim.
Sebebi: Onun giydiği kıyafetlere, arkadaşlarına, telefonuna, yediğine, içtiğine, sevgililerine, eve çıkma ve giriş saatine kadar karışılması hiç hoş değildi. Annesini çok severdi, onu korumaya çalıştığını biliyordu ama taehyungu artık hayattan soğutmaktan başka bir işe yaramıyordu. Eve tek çıkma kararı alınca nasıl ikna ettiğini bir tanrı bir taehyung bilirdi. Bunun en zor süreci ise abartısız 3 saat ağlayan ve 'Beni de büyüyünce huzur evine kapatırsın sen' diyen, sonra ise ağlamayı bir anda kesip mutfakta şakasız 2,5 saat kendi kendine konuşan ennesiydi. Ah, belki üvey babası olmasa bu iş daha uzardı.
"Aiisshh! Ne halt yapıyorsun vursana adamları jin!"dedi taehyung masaya avcunu vurup, kulağındaki siyah kulaklığı bir hışımla boynuna indirerek.
Kaybetmişlerdi.
"Ya! Bana bağırma kuru göt! Adamlar çok güçlü"dedi jin yüksek sesiyle.
Taehyungun mükemmel, liseden beri arkadaşı olan seokjin hyungu ile telefonu şarj olurken bilgisayarından online savaş oyunu oynamaya karar vermişti.
"Hayır hyung, bence sen fazla beceriksizsin"dedi taehyung az çok seokjinin oyun yüzünden boğuk gelen zayıf gelen sesiyle kurduğu cümleye itafen.
"Sen hyungunla böyle konuşmaya nasıl cüret edersin! Oraya gelince kuru götünü parçalayacağım"dedi jin yarı alaylı yarı sahte sinirli sesiyle.
"Bana şöyle seslenme moruk, sende yaşlısın ben bir şey diyor muyum?"dedi taehyung kollarını birbirine bağlayıp keyifle gülerken, ardından siyah oyun koltuğuna geriye giderek sırtını yasladı.
"Senden sadece 1 gün büyüğüm seni beyin yoksunu salak!...dur lan annem arıyor, geri dönerim sana"dedi jin sona doğru sesinin yüksekliğini azaltıp boğazını temizleyerek.
"Tamam"diyip dediklerine gülerek omuz silkti taehyung.
Taehyung Oyunda 'wwhjn oyundan ayrıldı' yazısını görünce ayağa kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The zombie virus
FanfictionJungkook ile taehyung iki anlaşamayan komşuydu, ta ki zombi salgını başlayana kadar. "Elimizde tek bir koz var; yakalanmamak." /Düzyazı Semetae ukejk