0.3

37 6 0
                                    


"Neden aldın şimdi onu?" demişti mızmız bir tavırda.

"Bu çiçeği normalde senin koparman gerekiyordu Jeongin, böylece kuralları çiğnemiş olacaktın ve peşine düşebileceklerdi. Öte yandan bu çiçeği koparmadan oyunu bitiremezdin çünkü senden toplamanı istedikleri inciler bunlardı. Bu çiçeğe inci çiçeği denir. Yeji senin için çayını demleyecek." dedi sakin bir tonda. Jeongin anladığını belirtircesine kafasını salladı. Tek yapması gereken fincanını bununla doldurmaktı, yapabilirdi. Yeji demini eklediği suyun ağzını kapattı ve demlenmesini beklemeye başladı. Bu sırada Hyunjin'e sataşıp durmuş, saçlarıyla oynamıştı. Birkaç dakika sonra yüzü düşmüş ve sarışın gencin yüzünü elleri arasına almıştı.

"Neyin var?" dedi ciddi bir şekilde. Jeongin yalnızca sessizce oturuyor ve ikisini izliyordu, ondan aldıkları çiçek yüzünden(?) hâlâ morali bozuktu.

"Hiçbir şeyim yok Yeji." dedi ve kadının ellerini itti. Yeji ayağa kalkmış ve "Sana bir şeyler hazırlayacağım." demişti. O hemen yan odaya gittiğinde Jeongin meraklı gözlerle Hyunjin'i süzmeye başladı. Ayağa kalktı ve az önce Yeji'nin oturduğu yere oturdu, artık Hyunjin'in karşısında değil yanında oturuyordu. Elini korkak bir şekilde Hyunjin'in sarı saç tutamlarına atmış ve kulağının arkasına sıkıştırmıştı. Hyunjin onun ne yapacağını bilmiyor, sadece izleyerek öğrenmeye çalışıyordu. Jeongin parmak uçlarını gencin yapılı çenesinden aşağı sürükledi ve boynunun altına kadar indirdi. Durduğunda elini Hyunjin'in üzerindeki gömleğin düğmelerine atmıştı. Hyunjin hızla çocuğun elini tuttu ve onu durdurdu. Jeongin ne yapmaya çalışıyordu? Biraz bekledi ama Jeongin ısrarcı davranınca yapmasına izin verdi. Jeongin birkaç düğmeyi açmış ve Yeji'nin ne demek istediğini anlamıştı.

"Çay yüzünden oldu, değil mi?" dedi endişeli bir tavırda. Hyunjin'in göğsünde siyah bir leke vardı ve vücudunun çoğunluğuna yayılmaya başlamıştı. Hyunjin kafasını olumsuz anlamında sallamış ve gülümsemişti.

"Kuralları çiğnediğin için seni cezalandırıyorlar öyleyse?" çatık kaşları ve tilki gözleriyle baktı Hyunjin'e. Hyunjin ise sadece gülümsemiş ve esmer saçlının saçlarını karıştırmıştı. Elini saçlarından çekmeden ensesine indirdi ve oradaki saç tutamlarıyla oynamaya başladı.

"Garip bir insansın Jeongin." dedi sakin bir tonda. "Daha önce kimseyi senin kadar pozitif bir şekilde görmemiştim. Oyuna başladığın yer bile çiçeklerle dolu bir kırsaldı." Jeongin gülümsemiş ama birkaç saniye sonra kaşları tekrar çatılmıştı.

"Bu göründüğünden daha çok acı çektiğin anlamına mı geliyor Hyunjin?" dudaklarını büzmüş tilki gözlerini Hyunjin'inkine dikmişti. Hyunjin'in bakışları bir anlığına çocuğun dudaklarına kaydı ve aslında ne kadar yakın olduklarının farkına vardı. Kendini düzeltip Jeongin'den uzaklaşmadan hemen önce sertçe yutkunmuştu. Gömleğinin düğmelerini ilikledi ve bu düşünceleri kafasından uzaklaştırmaya çalıştı. Jeongin de belini doğrultmuş ve kendini düzeltmişti. Bu garip ortam onlara çok farklı gelmişti.

Yalnızca birkaç saniye sonra Yeji de içeri girmiş ve Hyunjin'in karşısına ,biraz önce Jeongin'in oturduğu yere, oturmuştu. Elindeki fincanı Hyunjin'e uzattı, sarışın gençte hiç sorgulamadan almış ve fincanın içindekini içmişti. Hyunjin'in kadına sonsuz bir güveni varmış gibi görünüyordu, Jeongin aralarında ne olduğunu merak etmişti. İkisini dikkatle inceledi ve bakışlarını kaçırdı. Onlar yalnızca kardeşti, yani yüzleri benziyordu, kardeş olmalıydılar.

"Siz, kardeşsiniz öyle değil mi?" Hyunjin öksürmeye başlamış ve yan taraftaki banyoya giderek kusmuştu. Yeji ise çok sakin bir tavırla kafasını olumlu anlamında salladı ve genç çocuğa gülümsedi.

sage ::hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin